Emir OSMAN – GEORGE FLOYD

LONDRA- Geçtiğimiz yaz Kıbrıs’ta okuyan ve yazın otellerde çalışan bir Afrikalı çocukla kısa bir söyleşim oldu.
Bana odamı gösteren ve Türkçe de öğrenmiş olan hoş ve güler yüzlü gence sordum ‘ nasıl, sana burada iyi bakıyorlar mı?’dedim. Bana ellerini uzattı ve ‘rengimi görmüyormusun’ dedi. ‘Sana soruyu onun için sordum’ dedim. ‘Durumunu nasıl açıklayacağını ve başından neler geçtiğini merak ettim’ dedim. Ona, hedefine odaklanmasını ve bu gibi durumlara fazla kafa takmaması için bizim de hem yurt dışında hem de kendi ülkemizde maruz kaldığımız durumlardan bahsettim. Kıbrıs’ın ırkçılığın en az olduğu ülkelerden biri olduğunu söyledim, ona. Gülerek ayrıldı.
Dünyanın her yerinde ırkçılık vardır. Amerikada çok vardır. Bazı insanlarda belki genetiktir bazı insanlarda da içinde bulunduğu toplumdan dolayı gelişir. Bir zamanlar bir davada bir Baristere (İngiltere’de avukat/hukukçu) böyle kanun olamaz dedim. Yanlış ve haksızlıktır dedim. Ne yapalım dedi, başka kanunumuz yok, tek kanunumuz budur! Maalesef, ırkçılık insan tabiatında vardır ve çözümünü henüz hiç kimse bulamadı… Şunu öğrendim ki, komünist ülkede kapitalist, kapitalist ülkede komünist, hırsızların ülkesinde dürüst, dürüstlerin ülkesinde hırsız, koyu renklilerin memleketinde beyaz, beyazların memleketinde koyu renkli olmayacaksın!
George Floyd meselesinde, bana göre, ırkçılık oyunun bir parçasıdır. Bu meselede televizyonun ne kadar büyük ve etkili bir propaganda aleti olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Amerika’da her gün beyaz insanlar da ödürülüyor Afrika kökenli insanlar da! George Floyd’un özelliği nedir? Neden o polis kendisini kayıda alan o kameraya poz vererek bir Afrika kökenli Amerikan vatandaşını öldürüyor ve o ‘tape’ bütün dünyaya servis edilip bir tsunami gibi yüz binlerce insanı Black Lives Matter gibi bir sloganla protesto amaçlı sokaklara döküyor? Yıllar vardır Orta Doğuda Müslümanlar kadın, yaşlı, çocuk demeden öldürüldü, tecavüz edildi, evleri ve şehirleri bombalandı, göçe zorlandılar, perişan oldular,yollarda parçalandılar. Hem de bunları yapanlar beyazlarla birlikte Black Lives Matter diye slogan atanlar da var Amerikan ordusu içinde. Neden Amerika’da Black Lives Matter diyenler bir günden bir güne Muslim Lives Matter diye bir protesto yürüyüşü yapmadılar?
George Floyd’un artislikle öldürülmesi ve ardından yaratılan olaylar Amerika’nın bir iç hesaplaşmasıdır. Bu hesaplaşma Trump kampıyla neo-liberal kampının hesaplaşmasıdır.
Trump bir politikacı değildir. O, bir kabadayı, şımarık ve birçok Amerikan gibi ırkçı bir iş adamıdır. Fakat seçildiği 2016 yılından beridir Amerika’da bir güç onu başkanlıktan indirmeye çalışıyor. 2016 seçimlerinden önce rakibi Hillary Clinton’ın gizli e-maillerini açıklayan Rus’larla işbirliği yapmakla ve devlet sırlarını Rus’larla paylaşmaktan suçlandı. Başkanlığı süresi boyunca Amerikan politik sisteminde ‘Impeachment’ diye bilinen onu başkanlıktan indirmek için mahkeme sürecine maruz kaldı fakat kendisine getirilen bütün suçlamalardan sıyrılarak Kasım 2020 de yapılacak olan genel seçimlere güçlü bir şekilde hazırlanmaktaydı.
Trump Başkanlık yaptığı süreçte yalanlar söyledi veya bilgisizce konuştu. Birçok danışmanını görevden aldı. Bunların arasında ‘Şahin’lerden sayılan ve Amerika’nın ille İran’la savaşmasını isteyen John Bolton’u da görevden aldı. Suudi Arabistan’da petrol depolarına ve Hormuz Körfezinden geçerken saldırıya uğrayan tankere İran saldırdı diye savaş isteyen uzmanlara kulak asmadı. Çökmekte olan Amerikan ekonomisini yeniden canlandırmak için çalıştığını söyledi hep. Çinle ticaret savaşlarına girdi, Suudi Arabistan’ı tehdit ederek (büyük ihtimal) onlara 430 milyar miktarında Amerikanın tarihindeki en büyük silah satışını gerçekleştirdi. Türkiyeyi tehdit ederek hapisteki Amerikan papazı kurtardı. Kuzey Kore ile kimin roketleri daha büyüktür diye çocukça söz düellosuna girişti. Fakat, askeri yönden hiçbir ülkeye savaş açmadı ve hatta Almanyadan, Suriyeden, Irak ve Afganistandan Amerikan askerlerini çekmekten bahsetmektedir ki düşmanları bunu istemiyor. Trump kazanılmayacak savaşlara para harcamak istemiyor. Trump’ın karşısındaki ‘Şahinler’ veya neo-liberaller Demokrat partisindeki işbirlikçileri ile Trump’a ‘İmpeachment’ ile yapamadıklarını George Floyd olayını kullanarak Afrikan Amerikan oylarıyla Trump’ı devirmeyi deniyorlar. Trump Başkanlığı sürecinde kendisini istemeyen Amerikan medyası ile de kavgalarını sürdürdü ki George Floyd’un ölümünden sonra protestoları ve sokak kavgalarını yayan en fazla onlardır. George Floyd öncesi ve sonrası kamu oyu yoklamalarının neticeleri çok ilginç olacak.
Trump’ın Afrika’lı Amerikan vatandaşları ile ilişkileri zayıftır. Düşmanları da bunun bilincindedir. Onun için George Floyd’un ölümü öldürülen diğer Afrika kökenlilerden farklıdır. Trump sürekli eski Başkan Barack Obama’dan şikayet ederdi. Kasım 2020’deki rakibi de Obama’nın yardımcılığını yapmış olan Joe Biden’dır. Obama’nın politikası zaten neo-liberallerin ve ‘Şahinlerin’ kontol ettiği George W Bush hükümetlerinden çok farklı değildi. Trump’ın 2016 seçimlerindeki rakibi Hillary Clinton Başkan Obama’nın dış işlerini yapmış ve Libya’nın katledilmesinde büyük rolü oynamıştı. Obama-Clinton-Biden üçlüsünü destekleyen güçler Kasım 2020 seçimlerini mutlaka kazanmak istiyorlar. Amerika ve dünya için planları her ne ise George Floyd olayları ile ne kadar ciddi oldukları saklanmayacak kadar açıktır artık. Demokratik Partinin en zengin adaylarından Michael Bloomberg ve en derin ve adaletli siyaset programları olan Bernie Sanders adaylıktan çekilip Trump’la yarışmak için meydanı Joe Biden’a bıraktılar.
Son olarak, eski Genelkurmay Başkanı ve George W Bush’un Cumhuriyetçi Partisi ‘Şahin’lerinden General Colin Powell Demokrat Parti adayı Joe Biden’ı desteklediğini açıkladı. General Powell Vietnam savaşı emektarı ve Panama ile Körfez işgal orduları içinde görev almış seksen üç yaşında savaşmayı seven birisi….