Kıbrıs

Zehra ELİÇİN – Bir Günaydın’ın Düşündürdükleri

Dün sabah köpeğimi gezdirirken, her zaman yaptığım gibi, karşımdan gelen bayana gülümseyerek ‘’günaydın dedim. Sanki hiçbir şey duymamış, ya da ben ve koca labrador köpeğim görünmezmişiz gibi, hiçbir reaksiyon vermeden yanımdan geçip gitti. Yüzünde herhangi bir kas bile hareket etmedi. Gülümsemem dondu kaldı. 

Küçüklüğümden beri, hemen hemen her Kıbrıslı gibi, ailemin tüm fertleri olarak, tanısak tanımasak, karşılaştığımız insanlara selam verip karşılığını da almaya alışmışız. O yüzden bu reaksiyonsuzluk karşısında kendimi kötü htim.

Üniversite eğitimi için 1974’de İstanbul’a gittiğimde ilk dikkatimi çeken farklılıklardan biri de bu olmuştu. Selamladığım kişilerin çoğu “neden bana selam verdin” dercesine yüzüme donuk donuk  bakıyordu. Hele karşımdaki bir erkekse, “bu kız acaba bana neden gülümsüyor” bakışlarına maruz kalma pahasına bu alışkanlığımı sürdürdüm. Kendimce bu güzel alışkanlığı çevreye yaymayı iş edinmiştim. 

Kısacası dün sabahki selamlaşma sonrası öğrencilik yıllarıma döndüm ve bu konuda kafa yormaya başladım. İnsanlar neden selam verir ve de verilen selama neden bazı insanlar karşılık vermezdi?

Genelde büyük şehirlerde yaşayan insanlar pek selam vermeye yatkın değiller ve aksi ispatlanana kadar çevrelerindeki insanlara güvenmeme refleksi gösterirler. Örneğin Londra’da insanlar pek selamlaşmazken kırsal kesimdeki insanlar daha çok selamlaşır. İstanbul ile Anadolu’nun küçük yerleri aynı şekilde farklılık gösterir.  Öte yandan ülkelerin kültürlerinde yer alan birbirine güvenme eğilimi de farklıdır. Örneğin Danimarka, İsveç, Norveç gibi kuzey Avrupa ülkelerinde “aksi ispatlanana kadar diğer insanlara güvenilir” fikri hakimdir ve bu yüzden selamlaşma daha yaygındır. Francis Fukuyama, bunu “high trust society” ve “low trust society” olarak tanımlar ve Türkiye’yi “low trust society” olarak gösterir.

Kıbrıs’taki selamlaşma kültürünün de küçük yer olmasına ve birbirine güvenin yüksekliğine bağlı olduğunu düşünmek yanlış olmaz sanırım. Nüfusumuz arttıkça ve farklı kültürlerden insanlar aramıza karıştıkça, “birbirine güvenme” olgusu da zayıflamış olabilir.

Bir kere bir toplumun sosyalleşmesinde “selam” önemli bir yer tutar. Adeta karşımızdakine “ben seninle hemşeriyim; aynı havayı soluyor, aynı şeylere maruz kalıyoruz, seni tanımasam da biz aynı gemideyiz, kader ortağıyız, bu çevreyi birlikte paylaşıyoruz” mesajları veririz. Bu da toplumun sosyal olarak kaynaşmasına yardımcı olan bir unsur. 

Hele gülümseme…. Gülümsemenin bulaşıcı olduğu bilimsel olarak da kanıtlanmış. Güler yüzlü bir toplumda yaşamak istiyorsak güler yüzümüzü olabildiğince ortaya koymalıyız. Zaten gülümsemek başta bizim kendi psikolojimizi olumlu etkileyen bir unsur.

Eve dönünce, insanlar neden selam vermez konusunu biraz da internetten araştırmaya kalkınca “Stimulus overload” diye yeni bir kavramla karşılaştım. Türkçe’ye “uyarıcı yüklemesi” diye çevrilebilir. Günümüz yaşantısında, özellikle akıllı cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla, sürekli mesajlar alıyor, bilgi bombardımanına uğruyoruz. Öte yandan, her geçen gün hızlanan dünyamızda zamanla yarışmak zorunda kalıyoruz. Bu yüzden gerek sokakta ya da üniversite kampusunda, gerekse işyeri koridorlarında, insanlar meşgul bir kafayla, başı öne eğik, dünyadan adeta kopuk bir vaziyette yürüyor. Bu da insanların birbirinden uzaklaşmasına, çevresinden kopmasına yol açıyor. Hele gençler, kulaklık takarak müzik dinlemek yaygın olduğundan, korna bile çalınsa duymayacak kadar bir başka alemde yürüyorlar.

Diyeceğim o ki, uyarıcı yüklemesine bile maruz kalsak, yaşadığımız toplumda, daha dostane, daha güler yüzlü, dolayısıyla olumlu enerji yayan bir çevre iklimi oluşmasına katkı yapmayı iş edinmeli ve çevremize güler yüzle selam vermekten kaçınmamalıyız. Eminim gülümsemenin bulaşıcı olduğu gibi, “günaydın” deme kültürümüz de özellikle aramıza sonradan katılan insanlara bulaşacak, bu da bize olumlu bir hava olarak geri dönecektir. Dahası “aynı gemideyiz” olgusu pek çok toplumsal sorunun üstesinden gelinmesini kolaylaştıracaktır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu