“ULUSLARARASI HAZIRLIK ŞART”… Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kapalı Maraş’la ilgili envanter çalışmasının son aşamaya geldiğini belirtti. İlk aşamanın tamamlanmasının ardından kritik noktanın devreye gireceğini ifade eden Özersay, sırf seçimde somut bir şey göstermek için adım atılmaya kalkılırsa Kapalı Maraş’ı açma politikasının zarar göreceğini söyledi. Özersay, “Kapalı Maraş’ın açılması ancak ve ancak uluslararası alanda gerekli diplomatik girişimlerin yapılması ertesinde mümkün olabilir. İyi bir uluslararası hazırlık yapılmadan açma yoluna gidilirse kafamıza giyeriz. Cumhurbaşkanı seçilmem durumunda ilk ele alacağım konu bu olacak” dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, son günlerde çok konuşulan Kapalı Maraş’ın açılması konusunda kritik noktalar olduğunu belirtti.
Gerekli hazırlık yapılmadan sırf seçimde somut bir şey göstermek için bir adım atılırsa Kapalı Maraş’ı açma politikasının zarar göreceğine dikkat çeken Özersay, “Kapalı Maraş’ın açılması ancak ve ancak uluslararası alanda gerekli ön hazırlıkların diplomatik girişimlerin yapılması ertesinde mümkün olabilir. İyi bir uluslararası hazırlık yapılmadan açma yoluna gidilirse kafamıza giyeriz” dedi.

KIBRIS Gazetesi köşe yazarı Hasan Hastürer’in sorularını yanıtlayan Özersay, gündemi değerlendirdi, adaylık sürecine ilişkin konuştu.
Statükoya uygun savunmada bir dış politikası olan değil, proaktif bir diplomasiyle Doğu Akdeniz’de oyun kurucu, aktör olacak bir Kıbrıs Türkü görmek istediğini ifade eden Özersay, bunu başarabileceğine inanıyor.
“Devleti çalanlara geçit vermeyen bir duruş ortaya koyup devlete sahip çıkan bir halk ve halkına sahip çıkan bir devlet yaratmaktır derdim” diyen Özersay, Kıbrıs Türkü’nün uluslararası alanda sesinin duyrulmasını, uluslararası toplumun saygın bir üyesi olmasını istediğini vurguladı.
SORU: Son günlerde Kapalı Maraş konusu gündemde… Bu aşamada neler söylersiniz?
ÖZERSAY: Bakanlık olarak Maraş’la ilgili politikayı Bakanlar Kurulu’na getirdim, kabul gördü ve hükümetin politikası oldu. Envanter Komisyonu kurdum, envanter çalışması hazırladık, son aşamasındayız geçen ay DAÜ ile bir protokol imzaladık, Mühendislik Fakültesi bina durumunu ve envanterini bitirdiğinde ilk aşama tamamlanmış olacak.
Bu açıdan iki kritik nokta var:
1) Seçime kadar olan sürede gerekli hazırlık yapılmadan sırf seçimde somut bir şey göstermek, “bir şey yapmış olmak” için bir adım atılmaya kalkılırsa bu ana değin Dışişleri olarak hassas bir diplomasi ile yürütüp bu aşamaya getirdiğimiz Kapalı Maraş’ı açma politikası zarar görür. Ben buna özen gösteriyorum, herkes de göstermeli. Kaldı ki Kapalı Maraş’ı KKTC’nin, kendi kontrolünde açıyor olduğu noktasından uzaklaşıp “Türkiye Maraş’ı açıyor” havasını yaratacak hallere girilirse, bu hem politikamızın başarısını olumsuz yönde etkiler hem de Türkiye’ye de zarar verir.
2) Kapalı Maraş’ın açılması ancak ve ancak “uluslararası alanda gerekli ön hazırlıkların diplomatik girişimlerin yapılması ertesinde” mümkün olabilir. İyi bir uluslararası hazırlık yapılmadan açma yoluna gidilirse “kafamıza giyeriz”. Bu nedenle Cumhurbaşkanı seçilmem durumunda ilk ele alacağım konu bu olacak ve uluslararası alanda diğer aktörleri bunun “ne olduğu ve ne olmadığı” noktasında hazırlık için diplomatik girişimler yapacağım, açılma bu uluslararası alandaki adımlara paralel olarak gelecek, gelmeli. Diplomasi, dış politika ve uluslararası hukuk bilgim ve deneyimim ile bunu başaracağıma samimiyetle inanırım ve o nedenle halka bu sözü verdim. Benim açımdan bu ezberlenmiş 3-5 cümlelik bir seçim malzemesi değil, gerçekleştirilebilir bir “game cahnger”dir. Herkesin yapabileceği bir şey de değil.
SORU: Türkı̇ye’yle ilişkiler konusunda ne düşünüyorsunuz?
ÖZERSAY: Türkiye en zor zamanlarımızda yanımızda duran tek devlet, stratejik ortağımız, müttefikimiz ve kardeşimizdir. Türkiye ile ilişkileri basın üzerinden yürütmeyi doğru bulmuyorum, doğrudan diyalog gerekir. Devlet başkanı olarak telefonu kaldırıp, TC devlet başkanıyla doğrudan konuşabilmeli benim Cumhurbaşkanım, bu uzunca bir süredir yok maalesef. Ben bunu düzeltebileceğime inanırım. Özetle Türkiye ile ilişkilerde “kavga etmeden de dik durmak” mümkündür, konuşarak, diplomasiyi bilginin gücünü kullanarak, soft power’i kullanarak. Rahmetlik Denktaş döneminde olduğu gibi bilgi ve birikimi ile bu ülkenin Cumhurbaşkanı Türkiye’nin Kıbrıs politikasını yoğurabilmeli, şekillendirebilmelidir. Bunu yapabileceğime inanıyorum. Öte yandan zaman zaman yanlış bir davranışını gördüğümüzde bunu Türkiye’ye söyleyebilmeliyiz diye düşünüyorum. Neden mi? Çünkü insan sevdiğine gördüğü yanlışını da söyleyebilmelidir, biz de Türkiye’yi ve Türk halkını sevdiğimiz için yanlış gördüğümüz bir şey olursa gerekli uyarıyı yapıyor, düşüncemizi paylaşıyoruz. Kendi geleceğimizi tayin hakkımız en az bizim kadar Türkiye tarafından sahip çıkılan bir haktır madem ki, bunun sadece ara bölge ile sınırlı olmadığını hepimiz bilmeliyiz. Ben 2,5 yıllık Dışişleri Bakanlığım döneminde Türkiye’deki muhataplarımla çok iyi bir diyalog, iletişim hainde oldum. Müzakereci olduğum dönemde de aynısını yaşadım. Bu örneklere bakınca bunu başarabileceğimi ispatladım diye düşünürüm.
SORU: Kalabalık geniş katılımlı toplantılar yapıyorsunuz, nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
ÖZERSAY: Toplumun farklı kesimlerinde özellikle salgın dönemi ertesinde ciddi bir sahiplenme, kucaklama olduğunu gözlemliyorum. Salgın döneminde sorumluluklarımızın bilinciyle hareket ettiğimiz siyaset yapmadığımız için insanların bunu gördüğünü ve destek verdiğini net hissediyorum ve bunun için mutluyum. Benim siyasi hayatım halkın içerisinde köy köy, mahalle mahalle dolaşarak ve doğrudan vatandaşlarla konuşarak şekillendi. Halktan çok şey öğrendim, birikimimi de halk için kullanmaya çalıştım. Vatandaşa dokunmak kadar etkili bir iletişim aracı yöntemi yoktur. Sadece el sıkıp ayrılmıyoruz ya da bazılarının yaptığı gibi “nutuk atmıyoruz” yani bir monolog değil diyalogdur, vatandaşları dinliyoruz ve sorularını cevaplandırıyorum. Bu kalabalıklar yürünen yolun doğru olduğunun, halkın bizden beklentisi olduğunun, umudu olduğunun göstergesidir.
SORU: Bu süreçte sizi mutlu eden şey yok mu?
ÖZERSAY: Var. Salgın döneminde pek çok kişi ya açıktan ya da kendi içinden “iyi iki bir devletimiz vardı da bize sahip çıktı” dedi. Yurt dışında pek çok büyük ve zengin devletin yapamadığını KKTC yaptı. Tanınmadığı için kimilerinin hor gördüğü bu devletin vatandaşına sahip çıkması, uçak kaldırması, uçuş izni alması, cenazeleri zor da olsa getirtmesi bu açıdan devlet ile vatandaşın da dayanışma halinde olması benim açımdan beni en mutlu eden şeydi. Çünkü bu topraklarda var olacaksak ve kendi kendimizi yöneteceksek bunu kahvehanelerde ve spor kulüplerinde yapmayacağız, devlet kurumları aracılığıyla yapacağız. Bu açıdan halkın devlete sahip çıkması devletin de halka sahip çıkması çok önemliydi. Toplumun bir kesimine “iyi ki bir devletimiz var” dedirtebildiğimiz için gerçekten mutluyum. Önemli olan bunu devam ettirebilmek.
