Hasan Hastürer

Anılarda yolculuk… “De Soto’nun korktuğu başına geldi!”

Annan Planı Referandumu 24 Nisan 2004’te gerçekleşti. Ancak referanduma giden süreç 2001 hatta, fark edilmeyen yanıyla daha gerilere gider.

6 Eylül 2001’de “De Soto’nun korktuğu başına geldi!” başlığıyla yayımlama yazım, o dönemin oldukça önemli 5 Eylül 2001 Çarşamba gününün,  ertesi günü okurlarla buluştu.

O günle ilgili bu yazıda yer almayan, yaşadıklarımı da önümüzdeki günlerde yazacağım.

İşte 6 Eylül 2001’deki, “De Soto’nun korktuğu başına geldi!” başlıklı yazım:

Ledra Palas’ta De Soto’nun basın toplantısı için dün 13.20 sıralarında son hazırlıklar. 50 kadar Türk ve Rum gazeteci ve kameramanlar yerlerini aldı De Soto’yu bekliyorlar.

Birleşmiş Milletler Kıbrıs Barış Gücü Sözcüsü İrlandalı Brian M. Kelly, son uyarıları yaptı. Saatler tam 13.37’de De Soto salondan içeri girdi. De Soto’nun orada söyleyeceklerinden belki de bir tek merak edilen, yanıtı beklenen soru görüşmelerin başlaması için tarafların uzlaşıp uzlaşmadığı ve doğal olarak görüşmelerin ne zaman nerede başlayacağıydı.

De Soto, günlerdir bu amaçla mekik dokumuştu.

   Kelimeler gerçeği gizler de vücut dili gizlemez. De Soto’nun yüzünde Denktaş’tan beklediği yanıtı alıp alamadığını okumaya çalıştık. Yüzünde görevini yapmış, kendinden emin bir ifade yoktu. Neticede 12 Eylül’de New York’a toplum lideri sıfatlarıyla Denktaş ve Klerides’i davet ettiklerini açıkladı. Rum tarafı açısından sorun yoktu. Denktaş’ın yanıtı ise henüz bilinmiyordu.

Sorulara De Soto’nun verdiği yanıtlar, bir yere kadar önemliydi. Karartma uygulanan bir müzakere sürecinde genel sekreterin temsilcisinin, hele hele deneyimli bir temsilcinin ağzından bilgi kaçırması kolay değildi.

Kesin olan bunca yıldır tarafların karşılıklı sunuşlarıyla orta noktaya gelinemediğidir. Geriye üçüncü tarafın, tarafları dinledikten sonra masaya ne getireceğine kalmıştır.

De Soto, Kıbrıs’a temkinlik bir iyimserlikle gelmişti. Bir hafta kadar önce BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Denktaş’la yaptığı görüşmede, Türk tarafını rahatsız eden konularda Annan, rahatsızlığı giderici yaklaşımlar ortaya koymuş, Denktaş’ta o görüşme sonrasında iyimser yaklaşımlar dile getirmişti. De Soto, o iyimser havayı yelkenlerine doldurup görüşmelerin yeri ve tarihini bağlayacağına inanarak adaya geldi. Ancak daha ilk görüşmeden başlayarak Rauf Denktaş’la bu aşamada aynı noktaya gelme sorunu olduğunu gördü. Zorladı, denedi, dün son ana kadar şansını kullandı. Olmadı. De Soto’nun korktuğu başına geldi.

Basın toplantısı için Ledra Palace’a giderken Ruf Denktaş, “Tarih belirleyerek bir davet yapma” dedi. Bu kez De Soto, dinlemedi ve 12 Eylül 2001 tarihini açıkladı.

Bu noktada Rum tarafı için sorun yok. Onlar yine “iyi çocuk” olarak görüntülerini koruyacaklar. Kıbrıs Türk tarafı olarak bizim işimiz yine zor. “Kötü çocuk” yine biz. Görüşmelere gitmeyen yine biz. Rum tarafı yine zaman kazanıyor. Zamanla birlikte başka hedeflere yaklaşma avantajı da elde ediyorlar.

De Soto’nun basın toplantısı sonrası Cumhurbaşkanlığı’nda KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın basın toplantısı vardı.

De Soto’nun yaklaşık yarım saat süren basın toplantısının bandını dinleyip verilerini Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Ergün Olgun, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Osman Ertuğ, danışmanları Mümtaz Soysal, Taner Etkin ve dışişleri görevlisi Şakir Alemdar ile değerlendiren Denktaş, saat 15.00’te KKTC ve Türkiye basınından gazetecilere kararı açıkladı.

   “… Biz yeni bir sürece başlarken yeterli bir zeminin, süreci başarılı kılacağı düşüncesindeydik. Sayın De Soto’ya bu fikirlerimizi etraflı bir şekilde anlattık. Ancak henüz böyle bir zemin oluşmamıştır. Zeminin oluşturulması amacıyla çalışmalara devam edilmesini arzu ediyoruz. Zemin oluşmadan, erken bir tarihte sürecin başlatılmasını yararlı bulmuyoruz. Bu nedenle KKTC olarak 12 Eylül tarihine mutabakat vermedik.”

Denktaş, iri puntolarla 18 satırlık yazılı açıklamayı okuduktan sonra eklemeler yaptı, soruları yanıtladı.

Denktaş’ın yazılı açıklamasında bir başka cümle var ki çok şeyler çağrıştırıyor: “BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde gösterdiği çabaları destekliyor ve yapıcı katkılarda bulunmaya devam ediyoruz.” Bu cümle Türkiye’ye AB’ye aday ülke statüsü veren Helsinki kararında Türkiye’ye, Kıbrıs konusunda verilen görevi tarif eden cümledir.

   Görüntü, 12 Eylül’e Kıbrıs Türk tarafının “HAYIR” dediği şeklindedir. 12 Eylül’e bir hafta var. Şimdi başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler devreye girecek. Denktaş, New York’a gider mi? “ Asla gitmez” demek zor. 12’si değil, eylül sonu ya da ekim başı gider mi? Gidebilir. Sanki de ortada ince bir prestij savaşı var. Göreceğiz.” ( 6 Eylül 2001 – KIBRIS Gazetesi)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu