Hasan Kahvecioğlu

Bakalım, polis Maypa’nın iddialarını soruşturacak mı?

Kyriaki Griva, 28 yaşındaydı…

Geçen Pazartesi akşamı, Atina’nın merkezinde bir Polis karakolunun kapısı içinde bıçaklanarak öldürüldü.

Kadın, polise eski partnerini şikâyet etmeye ve yardım istemeye gitmişti.

Kyriaki; eski erkek arkadaşının kendisini tehdit ettiğini, evine gidemediğini, giderse öldürülme olasılığı olduğunu polise anlattı.

Eski erkek arkadaşı, kadının evinin önüne gitmiş “ve seni burada bekliyorum. Öldürmeye geldim” demişti.

Kadın evine gitmeye korkuyordu.

Polis’in kadına verdiği yanıt şu oldu:

“Sizi evinize götürecek aracımız yok. Polis arabası, taksi değildir…”

Kadın, bunun üzerine “Acil servisi” aradı…

Derdini acil servisteki polise anlatmaya çalışırken,  eski partnerinin yanına yaklaştığını fark etti ve telefonda “Aman, buradadır” diye bağırdı…

Polisle konuşurken, arkasına yediği bıçak darbeleriyle yaşamını oracıkta yitirdi.

Çarşamba günü, tüm Yunan basını, özellikle televizyonlar bu konuyu birinci haber yaptı.

Çoğu da “polis aracı taksi değil” sözlerini manşete taşıdı…

Hemen tüm Yunan haber kanalları ise; kadının polisle olan “telefon görüşmesini” yayımladı.

O görüşmede, polisin katı ve “uyuşuk” tavırları, toplumun dikkatine getirildi.

Bu “teyp” sayesinde kamuoyunda sert tepkiler oluştu. O akşam nöbetteki polisler soruşturmaya alındı.

Üniversitelerde öğrenciler ayağa kalktı…

Cinayetin işlendiği karakol önünde devamlı gösteriler yapıldı.

“Polis aracı taksi değil” sözleri slogan haline getirildi…

“Kadın cinayetleri” ve “kadına yönelik şiddet” konularında Yunanistan, iyi bir sicile sahip değil…

Ancak; benim bu haberi dehşet içinde izlerken, aklıma başka bir “nokta” takıldı…

Bu olay bizim ülkede yaşansaydı, bu kadının “telefon görüşmesi”ni yayımlamak mümkün değildi…

Çünkü; iki taraftan da izin almadan, böyle bir “telefon görüşmesi”ni yayımlamak bizdeki yasalara göre büyük suçtur…

Bu “suç” 10 yıl önce, 24 Şubat 2014’te Meclis’te oybirliğiyle kabul edilen “Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası”nın 5. maddesinde apaçık biçimde tarif edilmiştir.

Maddenin 3. fıkrası şöyle: “Kişiler arasındaki, mektupla, telgrafla, telefonla, elektronik posta yoluyla ve benzer yollarla yapılan haberleşmenin içeriğini, haberleşmenin tüm taraflarının rızası olmaksızın ifşa eden kişi ağır bir suç işlemiş olur ve beş yıla kadar hapis cezası ve para cezasıyla cezalandırılır. Bu suçun basın-yayın yoluyla veya sosyal medya aracılığıyla işlenmesi halinde ağır bir suç işlenmiş olur ve suçu işleyen kişi, altı yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılır.”

Atina’da yaşanan kadın cinayetinde Yunanlı kadının polis ile yaptığı telefon konuşması ifşa edilmiş bundan da “kamu yararı” sağlanmıştır.

Bu konuşmayı neredeyse tüm tv kanalları kullanmıştır.

Bizde böyle bir ifşaat; yani, telefon konuşmasının ortaya çıkarılması “yasadışı” sayılmaktadır.

Acayip yasamız diyor ki; “her iki taraftan da izin alacaksın…”

Üstüne üstlük bir şey daha yapıyor…

Gazetecilik yapmak isteyenlerin önünü kesiyor, onlara büyük bir korku salıyor…

Normal “ifşa” için 5 yıl hapislik verirken…

Bunu medyada veya sosyal medyada yayımlayanlara 6 yıl hapislik öngörüyor…

Yani, “gazeteci” isen, verilecek ceza artıyor…

Dünya basınını yakından izleyenler; ünlü kişilerin, politikacıların telefon konuşmalarının, video görüntülerinin, gizli dökümanlarının her gün medyada yer aldığını göreceklerdir.

Geçen yıl; El Cezire televizyonu; Anastasiades’in de karıştığı “altın pasaport skandalı”nı ortaya çıkarmıştı.

Yayımlanan haberde; Rum siyasetçilerin yazışmaları, telefon konuşmaları, gizli video çekimleri yer almıştı.

Bizdeki yasa ve anlayış oralarda olsaydı, Katar’ın El Cezire kanalından Kıbrıs’a gelen ve burada günlerce çalışan gazetecilerin hepsi şimdi hapiste olacaktı.

Yani; Katar kadar bile “özgür” değil burada habercilik yapanlar…

Kıbrıslı Rum gazeteci Makarios Druşotis, Anastasiades’in yolsuzluklarını kitaplaştırmıştı geçtiğimiz yıllarda…

Kitap, birçok “gizli” belgeyi, konuşmayı içeriyordu…

Bizdeki yasa, oralarda olsaydı Makarios şimdi çoktan hapsi boylamıştı.

Ancak; Hristodulitis ne yaptı?

Büyük bir para harcayarak uluslararası bir hukukçu tayin etti. Günlerden beridir Makarios, kurulan hukuk komitesine, iddialarına ilişkin açıklamalar yapmaktadır.

Oradaki rejim; kimseyi tutuklamadı…

Makarios’un evine baskın yapmadı…

Telefonuna, yayın aletlerine el koymadı…

Makarios’un iddialarını içeren gizli dökümanlarını valizlere doldurup götürmedi…

“Gel, hukukçular önünde iddialarını ispatla” dedi.

Biz bunları yapmadık, yapamadık…

Yalnız; Serdinç Maypa mahkemeye çıkarıldığında, görevli Yargıç, hukuk tarihimize geçecek değerde bir karar verdi.

Maypa’nın iddialarının polis tarafından araştırılmasına ve mahkemeye her 15 günde bir rapor sunulmasına hükmetti.

Halkın Partisi Başkanı Özersay’ın polise yaptığı şikâyetlere konu olan bu iddiaları, adeta “gözardı” eden polis, şimdi mahkeme kararıyla mecburen bunlara bakacak…

Bunca rezilliğin içinde bu küçük “kırpıntıcık” bile bir hukuksal serinlik saldı yüreğimize…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu