Biz Kıbrıslı Türklerin, alınganlık eşiği düşüktür.

Sene 2006.
Kızım Seran’ın, Mustafa’yla düğünü…
Düğün, Ekim ayının altısındaydı.
Malum, tebrik düğünü dediğimizden türden düğün yapacaksanız, birkaç bin davetiyeyi dağıtmayı göze almak gerekir.
O zaman şimdiki gibi sosyal medya kolaylığı da yok.
Dolaş babam dolaş.. Hem de mutlaka birilerini unutacağınızı bile bile.
***
Gazeteciliğin doğal sonucu, sosyal çevre geniş oluyor. Bire bir yakınlığınız olmasa da, kurumsal yapılarda üst düzey görev yapanlara da davetiye bırakmayı, düşünüp uygularsınız.
Sivil Savunma Başkanına da davetiye bırakmak için Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’na gittiğim günü dün gibi anımsarım.
Ana girişteki görevliye, davetiyeyi uzatıp, Başkana iletmesini söyledim.
“Bir dakika Hasan Abi, Başkanın sekreterine haber vereyim” dedi.
Ben de bekledim.
Telefonda ne konuştuklarını bilmem, “ Başkan sizi bekliyor” deyip, beni içeri yönlendirdi.
Dönemim Sivil Savunma Başkanının odasına ulaştığımda kapıda bekliyordu.
Tokalaşıp, içeri geçtik.
Uygar bir sohbet başlangıcı oldu, arkası da öyle geldi.
***
“Kıbrıs’a alışıp, Kıbrıslıları sevdiniz mi?” diye sordum.
“Çok erken alıştım” deyip, eklemişti: “ Kıbrıs gerçekten güzel yer. Hareketli görev yerlerinden sonra burada görev yapmak biraz da dinlendirici oluyor. Kıbrıslı Türkler, sıcak kanlı. Önce soğuk geliyorlar, bir kez anlaştıktan sonra iletişimde hiç sorun olmuyor.”
Asker gözüyle biraz daha değerlendirmesini isteyince söyledikleri oldukça ilginçti:
“ Kıbrıs’ta görev yapacağım belli olduktan sonra, olağan bilgilendirme yapılmıştı. Ancak az daha fazlasını da bilmek istiyor insan. Kıbrıs’ta görev yapan asker arkadaşlarım vardı. Onlara da ulaştığım zaman öncelikle Kıbrıslı Türkleri bana anlatmalarını istedim.
Birden fazla arkadaşımın söyledikleri çok örtüşüyordu. Söyledikleri şuydu.
Türkiye’de beş bin kişilik, eylem yapan bir topluluğu dağıttıysanız, dağıttınız. Dağıttığınızı da söyleyebilirsiniz.
Kıbrıs’ta öyle değil. Beş yüz kişiyi dağıtmayı deneseniz, daha yolun başında direnmeden dağılabilirler. Ancak ara sokaklarda dolanıp yeniden bir araya gelebilirler. Kıbrıslı Türkler, sessiz olmakla birlikte, farklı bir mücadele tarzları vardır. Pes eder gibi görünürler ancak, pes etmezler.
Göreve başladıktan sonra insanlarla konuştum. Benim görev alanım olmasa da eylemleri gözledim. Hepsi, arkadaşlarımı haklı çıkaracak örneklerdi”.
***
Kendimi, Kıbrıslı Türk özelliklerini taşıyan biri olarak görürüm.
Kıbrıslı Türklere, kimse zorla bir şey yaptıramaz.
Zorla görüşlerini de değiştiremezsiniz Kıbrıslı Türklerin.
Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs adasında azınlık olarak yaşamanın zorluklarını bilir. Haddini de bilir elbette. Kendi üslubuyla had bildirmeyi de…
Bir söz var, GÜL YÜZÜNE, AL CANINI.
Bizler, birazdan fazla, böyleyiz.
Bıçağa yumruğu vuracak kadar salak değiliz.
Mağdur olmaktan usandık ve yorulduk.
Bu nedenle, mağdur dayanışmamız fena değil.
Bilmem, anlatabildim mi?
***
Fırsat buldum mu, Türkiye’den yetkililere söylerim.
Biz Kıbrıslı Türklerin, alınganlık eşiği düşüktür. Kolay alınır, kolay kırılırız.
Lütfen bize, Türkiye’deki yaygın üslupla konuşmayınız.
Lütfen…