Hasan Hastürer

Topraktan kopmamak, yurt sevgisiyle yaşamak, ne güzel…

Cumartesi sabah liseden arkadaşım, Gaziköylü Tarık Burçaklı kardeşime kahvaltı konuğu oldum.

Kahvaltı soframızda ne varsa eşi Hıfsiye Burçaklı tarafından yapılmıştı.

Üç kızları, bir oğulları var. Kızların tümü öğretmen. Oğulları Mehmet Burçaklı ise avukat.

Ülkenin halini konuştuk elbette.

Sohbet sırasında, farklı taraflara savrulmadık.

Ancak net olarak gördüm ki, toplumun tüm kesimlerinin en yüksek duyarlılığı adalettir.

Tam Kıbrıslı bir sohbet yaptık.

   Tarık kardeşim, duvardaki fotoğraflarda öncelikle evlatlarını fotoğraflarını gösterip tek tek anlattı. Evlatlarıyla nasıl gurur duyduğunu, söylediklerinden çok, vücut dilinde okudum  dersem yanlış olmaz. Dört evladının evleri de Gaziköy’de… Anne – babalarının yanında. Dört evlat, dokuz torun. Onuncu torun da yolda gelir…

Sohbetimizde, hukuk düzeninden çok adalet anlayışımızı konuştum.

Tarık kardeşim de emekli polis olduğu için, sohbetin parçası oldu kolaylıkla. Eşi de, çok doğal yaklaşımlara katıldı.

***

   En çok ne hoşuma gitti bilir misiniz?

   Onları da etkileyen, genelden gelen sorunlar ne olursa olsun, yurt sevgilerinde hiç eksilme yok.

   Çalışma hayatlarında ana görevlerini hiç aksatmadan, toprakla bağlı olarak üretimle, laf ola olmadan bağları var.

   Arazilerini ekiyorlar…

   Modern, verimlilik takibiyle hayvancılık yapıyorlar.

***

Kuraklık, derdi mi çiftçinin?

‘Derdi değildir’, demek neredeyse imkansız.

Hasat için umut kesilen arpalar, mevcut haliyle hayvanları yem olacak şekilde kesilip, teknolojik destekle, silaj olarak koruma altına alınıyor.

***

Kuzey Kıbrıs, küçük yer.

‘Kırk dervişiz, birbirimizi bilmişiz…’

Tam da bizim buralara uygun bir söz.

   Torpilli bazı çiftçilerin yaklaşık on bin dönüm, tarla ektiğini daha önce de duymuştum.

   Pek çok alanda olduğu gibi çiftçilikte de, ‘gerçek çiftçi’ tanımlaması yapılır.

   Bu satırların yazarı olarak, zamanı uygun ve esas işindeki verimliliğini aksatmadan insanların üretimde olmasını doğru bulurum.

   Çalışsın, üretsin, kazansın… Kazancına göre de vergisini versin…

   Devlete kontrolünde olan ve tarımsal amaçla kiralanan arazilerin, doğru ilkelerle, adil olarak kiralanması, kamu vicdanını yaralamadan yapılması çok çok önemli.

   Bal tutan parmağını yalamamalı.

   Tabii kuraklıkla ilgili karar verilirken de zerre kadar, güven erozyonuna fırsat yaratılmamalı.

   İsimler sıralamaya gerek yok.

   Özellikli karar verici olanlar, kuraklık kararı verilirken, kafalarda soru işareti yaratılmasını asla malzeme vermemelidir.

***

   Anadolu’dan gelen yıllık 75 milyon metreküp suyun Mesarya’da tarımın çehresini değiştirme umudu var mı?

   Sordum.

   Her koşul altında pozitif olmayı başaran insanlar vardı karşımda.

   Söylediklerini bir kelimede özetlemek mümkün. ‘İNŞALLAH’.

   Kısa bir süre önce Güzelyurt’ta da su konusunda, görüş dinlemiştim. Orada Anadolu’dan gelen suyun, narenciyede üretimin çok yönlü etki beklentisi net olarak gözleniyor.

   Mesarya’da su destekli tarım için umutları ayağa kalkması için laftan öte, içerikli projelerin köylüye sunulması gerekiyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu