Kendimi hiçbir zaman, aspirin görmedim…

Hem babamın, hem de anamın tarafından ne kadar geriye gidilirse gidilsin, Kıbrıslı Türküm…
Elbette 1571’lere gidilirse, atalarımın Anadolu’dan geldiği kesin.
450 senedir yaşadığımız bu topraklarda, öncelikle kültürel bir evrim geçirdik.
Rumların kendilerini Kıbrıslı Rum olarak tanımlamalarının da etkisinden olabilir, biz de kendimizi Kıbrıslı Türk olarak tanımladık.
Oldukça ilginçtir, Ermeniler, Maronitler ve Latinler, köken isimlerinin önüne Kıbrıslı Ermeni, Kıbrıslı Maronit ya da Kıbrıslı Latin koymadı.
Bu tanımlamayı, didik didik etmek isteyenler olur zaman zaman.
Kıbrıslı Türk değil, Kıbrıs Türkü denmesini seslendirip. İzah etmeye kalkarlar.
Ya da Türkçe Konuşan Kıbrıslı…
Türkçe Konuşan Kıbrıslı ve tabii devamında Rumca Konuşan Kıbrıslı…
Bu satırların yazarı olarak Kıbrıs’ı Anavatan, Anadolu’yu da Atavatan gördüğümü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin önde gelenlerine de söyler ve izah ederim.
Nasıl mı izah ederim?
Eğer Kıbrıs’ı Anavatan olarak görmez ve kabul etmezsek. Rumlar bizi misafir olarak niteler… Misafirin da ev sahibi kadar hakkı olmaz.
Rahmetli Rauf Denktaş’tan başlayarak muhatap olduğum ve anlatmam gerektiğine inandığım herkese de anlattım.
Bir tek Rauf Denktaş, sınırlı tepki gösterip, ‘ Biz, Anavatan- Yavruvatan tanımlamasını yerleştirene kadar neler çektik… Bu da nereden çıktı?’ demişti.
Geriye kalan herkes, ‘ Mantıklı bir yaklaşım’ ifadesini kullandı.
***
Bu satırları Brüksel’den yazıyorum.
Dün de, gün boyu gözlemlerim oldu.
Hem sokakta, hem de AB, çatısı altında.
Benim dışımda altı Kıbrıslı Türk’le birlikte Brüksel’deyim.
Statüleri öne çıkan dört isim Sanayi Odası Başkanı Ali Kamacıoğlu, Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası Koordinatörü Hürrem Tulga, KTSO Yönetim Kurulu Üyesi Sercan Görgüner Bahçeci, Eski KTSO Başkanlarından Musa Sönmezler…
Dün akşamüzeri Kıbrıs’la ilgili AB yetkilileriyle yaptıkları toplantıyı baştan sona dikkatle izledim.
Böyle bir toplantı, normalde basına kapalı olur.
Ben toplantıya, basına kapalıymış gibi izleyeceğimi belirterek katıldım.
Elbette buna sadık kalacağım.
Aksi halde şahsıma duyulan güveni yerle bir ederim.
***
Statüleri olan dört isim de konuştu.
Öncesinde kendi aralarında, konu ve sunum paylaşımı yapmadıklarını biliyorum.
Kimsenin önünde, bir metin de yoktu.
Bugüne kadar, bu türden sayısını bilemeyeceğim kadar çok toplantıya katıldım.
Görüş ve düşüncelerin, bu kadar dengeli, bu kadar güzel anlatanları bir arada görmedim.
Tam kadro karşılarında oturanlara karşı, ön yargıyla, ‘ Bunlar zaten bize karşı’ diyerek bakmadılar.
Konuşma haklarını, kendilerini, sorunlarını ve elbette AB’den beklentilerini anlatmak için kullandılar.
Barışçıl bir üslupla, her şey ancak dünkü kadar güzel anlatılabilirdi.
Keşke dünkü konuşmaların tümünü kaydedip, bizden, çok sayıda yetkiliye izletme şansı bulsaydım.
***
Söze nereden başladım, nereden gezerek, nereye geldim.
Bizim insanımızın kişisel kapasitesi her türlü olumlu gelişmeye ve yükselmeye açıktır.
Özgüvenimizi yitirmediğimiz sürece çok büyük işler başarabiliriz.
‘O yutacak, bu yutacak.’
Biz, aspirin miyiz de, birileri bizi yutacak.
Kendimi hiçbir zaman, aspirin görmedim.
Görenleri de ciddi psikolojik sorunları olan, olarak görürüm.
( KIBRIS Gazetesinde yayımlanan köşe yazımdır)