Hasan Hasturer

Okumayanlar, okusun, okuyanlar bir daha okusun…

Zehie Helin Reessur, 16 yaşında vahşice öldürüldü.

Hiçbir neden cinayeti hafifletemez.

Bu cinayette, kuşkusuz bir numaralı suçlu, cinayeti işleyendir. Sıra suç ortaklarına geldiği zaman, gerekli bütünlüklü önlemleri almayan tüm yetkililer ve olması gereken toplumsal duyarlılığı göstermeyen herkes suç ortağıdır..

En masum ise Zehie Helin Reessur’dur.

***

Bu ve benzeri konularda, yazdığım uyarı nitelikli yazılarımı bir araya getirsem, kitap olur.

Mesele olan olup bittikten sonra, protesto kuyruğuna girmek, ya da görsel yanı ağır basan, göz yaşı dökmek değildir.

Kırk gün kırk gece, gözyaşları sel olup aksa, ya da protestolar dinmese, Helin geri gelecek mi?

Gelmeyecek.

Elbette tepki gösterilmeli. Ancak önemli olan kadına ve çocuklara yönelik, giderek artan her türlü istismar ve şiddetin köküne kezzap suyu dökmektir.

Geriye çok uzun uzun  gitmeyeceğim.

Beş gün önce 23 Ocak Pazartesi  “İçimizdeki düşmandan, sanki de haberimiz yok…” başlıklı yazımı sizlere aktardım. Bir gün önce basında yer alan bir haberden esinlenerek yazmıştım yazımı.

Kimse alınganlık göstermesin, benim dışımda bir Allah’ın kulu, 15 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz haberini yorumlamaya değer bulmamıştı.

Helin’in hunharca öldürülmesi sonrası protesto yarışına girenlerin de gıkı çıkmamıştı. Hafta başındaki tecavüz haberine, toplumsal tepki gösterilse , belki de Helin şimdi hayatta olacaktı.

***

Okumayanlar okusun, okumayanlar bir daha okusun diye, “İçimizdeki düşmandan, sanki de haberimiz yok…” başlıklı yazımı bir kez daha paylaşıyorum:

***

“Dünkü ( 22 Ocak 2023) gazetelerin, çoğunun mahkeme haberleri sayfasında yer alan bir haberdi.

15 yaşındaki bir kız çocuğu, çekyat üzerinde uyurken, kademeleri hiç önemli değil saldırıya, cinsel istismara ya da tecavüze uğradı.

Mahkeme salonundan aktarılan haberde detay vardı elbette. Ancak buraya aktarmayı aklımın ucundan bile geçirmedim.

Cinsel istismara uğrayan kız çocuğunun, ya da cinsel istismarı yapan erkeğin, etnik kökeni de hiç önemli değil.

Sonuçta olay, günlük yaşamımızda, kısa sürede, ulaşım menzilimiz içinde yaşanmıştır.

Cinsel istismar oldukça yumuşak bir tanımlamadır aslında.

Resmen, kız çocuğuna tecavüz edilmiştir.

Yasal süreç devam edecek.

Kısa adı M.A olan, erkek, çok büyük olasılıkla ağır bir ceza alacak.

En ağır cezayı, almalıdır da…

***

Bu tür suç fiilleri o kadar çoğalma eğilimi gösteriyor ki, en büyük endişem, sınırlı tepki ile karşılanması, hatta içselleştirilmesidir.

Konuyu, yazımın günlük sınırlaması içinde ele alacağım.

Bu tür tecavüzleri yapanların, elbette, savunma ve de savunmasını üstlenecek avukata sahip olma hakkı vardır.

Yıllar evvelinde gelen, bir tavrım var bu tür konularda.

Böylesi, hoş görüyle karşılanmayacak suç işleyenlerin, hele ekonomik durumu iyiyse, en yalın tanımlamayla, iyi bir avukat tutması kolay olmamalı.

Tam bu noktada aklıma, yıllar evvel Akdoğan bölgesinde yaşanan bir tecavüz olayı geldi.

Yaşı, çocuk yaş grubuna giren bir kız çocuğuna, iki kişi tecavüz etmişti.

Sanıklardan birinin savunmasını üstlenen avukat, kız çocuğunun gecenin o saatinde dışarıda ne işi olduğu dahil, giydiği eteğin kısa boyuna kadar kendince suçu hafifletici nedenler sıralamıştı, mahkemede.

Mahkeme aşamasında olan bir konu olmasına karşın, tavrımı açık bir şekilde ortaya koymuştum.

Hiçbir neden böyle insanlık suçunu, hafifletemezdi.

***

Güncel konuda, tecavüz kadar kız çocuğunun, kendisi açısından güvenli olmayan bir ortamda alkollü, bir başka ifadeyle belki de sarhoş olmasını, suçu hafifletici bir neden olarak asla görmem.

Ancak çocukların, cinsiyet farkı olmadan, riskli ortamlarda, kötü niyetlilerin tuzağına düşebileceğine dikkat çekmek istiyorum.

15 yaşında bir kız çocuğu…

Cinsel anlamda kötü niyetli biriyle aynı ortamda ve de alkollü, belki de sarhoş.

Hatta alkolün etkisiyle uyumuş da olabilir.

Bir hatta daha, tecavüzcü, direnmesiz emeline ulaşmak için kız çocuğunu bilinçli olarak içirebilir.

Bu kız çocuğunun öğrenci olma olasılığı da yüksek.

En büyük suçlu tecavüz eden ancak o kız çocuğuna sahip çıkmayan, onu böylesi tehlikelere karşı bilinçlendirmeyen, onu takip etmeyen herkesin de suçu vardır.

Yargıcın yerinde olsam, baş suçluyu en ağır şekilde cezalandırırken, ihmali olanları da cezalandırılacaklar listesine eklerim.

Eklerim ki,  yakından uzağa herkes sorumluluğunu bilsin.

***

Kestirmeden yazayım…

Uyuşturucu yaşı ortaokul sıralarına, sigara başlama yaşının da ilk okula kadar indiğini bilmeyen varsa, öğrensin ve de bilsin.

Herkes evladına dört gözle değil, dört bin gözle sahip çıksın.

Tehdit ve tehlike, yaşam alanlarımızın en çok birkaç kilometrelik alanı içindedir.

Devletin tüm kurumlarıyla, geleceğimizi emanet edeceğimiz, çocuklarımızı, gençlerimizi bağımlılığa ve kötü niyetlilere karşı koruması gerekir.

Urup avuçluk bir toprak parçasında, üstüne üstlük, güvenlik güçlerinin oransal rekor sayısı bir gerçekken, uyuşturucu pazarlamacıları ve kötü niyetli insanlar, meydanı bu kadar boş bulamamalı.

***

Düşman denildi mi, sınırın ötesine bakılır genelde.

Halbuki en büyük düşman içimizde…

Vatana, millete, Kıbrıs davasıyla ilgili duyarlı duyarlı olalım mı?

Olalım da, içimizde çocuklarımızı, gençlerimizi hedef alan düşmanları unutmayalım…

Unutuluyor mu?

Yeterli duyarlılık gösterilip, gereken yapılmadığına göre, İÇİMİZDEKİ DÜŞMANLAR UNUTULUYOR.”

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu