Hasan Hasturer

Barış politikasını, bilmek ve uygulamak…

Rumlarla uzun yıllardır, 1996’daki sınır eylemlerinde sonra, bugüne kadar gerginlik yaşamıyoruz.

2003’te kapıların açılmasının ardından, siyasi çözüm olmamasına rağmen, çeşitli nedenlerle, çeşitli vesilelerle iç içe yaşam örnekleri de çoğalıyor.

Müzakere masasında anlaşma henüz yok ama, karşılıklı seyahat edenler çok. İç içe yaşama ısınma var sanki de.

***

Aslında Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü, bazıları için ekmek kapısı gibidir.

Gerçekleri konuşup, yazmak başka, tüm yaklaşımları düşmanlık üzerine kurmak başkadır.

1958’lerden günümüze Kıbrıs adasında yaşanan tüm gerginlikleri, çatışmaları, savaşları yaşayarak, anımsar oldum.

Ancak, çok emin olarak bildim ki, en kötü barış, savaştan iyidir.

Rumlarla yaşadıklarımız, kalıcı barışı, çözümü özlem haline getirse de, gün geldi, barış severler de toplumsal çıkarlarımızı korumak için, mücahit olduk.

Savaşa hazır olmak, barışa karşıtlığı besleyemez, beslememelidir.

Güvenlik Kuvvetleri, askeri birlikler her zaman, olası bir savaşa hazır olmalı. Bu çok doğal. Sıra sivil topluma geldiği zaman, önceliğin barışa verilmesi gerekir.

***

Bu satırların yazarı olarak, lise sıralarından başlayarak üç buçuk yıl mücahitlik yaptım. Çok daha uzun süre yapanlar oldu.

Gönüllü mücahittik

O yılları, farklı güzel duygularla anımsarım.

Ancak hiçbir koşul altında, ruhumdaki ağır basan barış, savaşa yenik düşmedi.

***

Uzun yıllardır, Kıbrıslı Rumlarla, bu adada sorunsuz yaşamayı beceremedik.

Kıbrıs sorununda, tarafların nüfuslarıyla orantılı sorumluluk taşıdığına inandım hep.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal kimliğiyle ancak üç yıl yaşamasının, suç merkezinde Makarios önderliğinde Rum liderliği var.

Kıbrıslı Türklerin ve de TMT’nin gücü Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmaya yetmezdi.

Askeri anlamda da o dönemde, orantısız güce sahip Rum tarafı, istemeseydi, Türk kantonları oluşmazdı.

***

Kıbrıs sorunu, sürekli bir karşı tarafı hayatımıza monte etti.

Türk mahallesi, Rum mahallesi…

Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar..

Türk köyü, Rum köyü…

Kıbrıs Türk Liderliği, Kıbrıs Rum Liderliği…

Bu kronikleşmiş karşıtlık, bir biçimde kendi içimizdeki barışçıl yaklaşım, sorunları uzlaşıyla çözme kültürünü de olumsuz etkiledi.

***

1974 öncesinde, seçilmiş siyasilerimiz vardı ama demokrasimiz yoktu.

1974 sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) ile anayasası olan, çok partili demokratik bir düzene sahip olduk.

Seçimler yapmaya başladık.

Ancak, uzun yıllar, muhalefet, rejim tarafından hazmedilemedi.

Bu durum, siyasetimizde, güvenilir, verimli iş birliğini olumsuz etkiledi.

1993 sonunda yapılan Genel Seçimde, Demokrat Parti ile koalisyon ortağı olan CTP, hükümette yer almasına rağmen, ‘Sakıncalı Piyade’ muamelesi gördü.

İktidarla muhalefetin, uzlaşması, ‘Büyük ayıp’ sayıldı adeta.

Bu durum iç siyaset dünyamızda BARIŞ POLİTİKASINI hep zorlaştırdı.

***

Mecliste hükümetle – muhalefet, uzlaştı. Hükümet, Doğal Afet ve Ülkedeki Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetlere İlişkin Gelir Kesintilerinin ve Vergilerin Yeniden Düzenlenmesi Hakkında Yasa Tasarısı’nı geri çekti.

Hiç kuşkusuz bu uzlaşı nedeniyle bazıları hükümeti, bazıları da CTP’yi eleştirecek.

Bu eleştiriler, her düşüncenin sahip olabileceği değerler sınırları içinde değerlidir.

Deprem, artı etki yaptı. Deprem olmasa da zor bir dönemden geçtiğimiz ortada. Toplumsal uzlaşıya gerek var mı? Var.

Bu uzlaşıda çok önemli bir yan, uzlaşıya karşılıklı uymaktır.

Uzlaşı, kandırma işlevi görmemeli.

Uzlaşının tarafları, bunu bilerek hareket etmeli.

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu