Hasan Hasturer

Mutlu olmayı zorlaştırmayın…

 

Başaran Düzgün arkadaşım, samimi ortamlarda ‘ HACIM’ diye seslenir, bana.
Bir de, ‘ Evliya gibi adamsın’ der.
Başaran arkadaşımla yolumuz KIBRIS Gazetesinde buluşmuştu.
Zaman zaman, iletişimimiz sıkıntı yaşadı.
İncinmeyi, kırgınlığa ve kırılmaya hiç taşımadık.
Sanırım kendi de kabul edecek, ilişkilerimizin, kalıcı tahribat görmemesinde buluşma, uzlaşma noktasına gelmek için daha fazla adım attım.
Eşit adım hesabı aklımın kenarından geçmedi.
*
Gün geldi, Ekmekçi ile birlikte KIBRIS’tan ayrılıp, HAVADİS’i kurdular.
Vurgu da önemliydi.
GAZETECİLERİN GAZETESİ.
Havadis’in yoluna sağlıklı devam etmesi için, benim de orada olmam gerektiğine inanıyorlardı.
Somut koşullar da bunu işaret ediyordu.
Öncesinde bazı yaşananlar, oraya gitmemden çok gitmememi öne çıkarıyordu.
Bir gün dönemin Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın öğle yemeğine Başaran Düzgün’le konuk olduk.
Havadis’e katılmak orada da konuşulur gibi oldu. Fazla konuşulmasına izin vermedim.
Hatırlarım, Atina’da bir toplantıya katılacaktım.
‘ Atina’ya gidip geleyim. Asil Nadir’e söyler’ gelirim’ dedim.
Maddi ve manevi hiçbir pazarlığımız da olmadı.
Havadis’ten, benden kaynaklanmayan nedenlerle ayrıldım.
Orada geçen, sürem KIBRIS Gazetesinde geçen süremle kıyaslanmayacak kadar azdır.
Ancak, HAVADİS’i sahiplenerek yaptıklarım, kıyaslanamayacak kadar çoktur.
HAVADİS için köy köy, market market gezdim.
Yalanı yok, marketlerin gazete bölümünde, Havadis gazetelerini gazete destelerinin en üzerine de koydum.
* * *
Din İşleri Eski Başkanlarından Yusuf Suiçmez’in rehberliğinde Başaran Düzgün’le 2010 başlarından Umre’ye gittik.
Gideceğimiz duyulduğunda inanmayanlar çoğunluktaydı.
Hiç unutmama dönemin Büyükelçisi Halil İbrahim Akça, bana, ‘Gerçekten sen de gidiyor musun?’ diye sormuştu.
Yusuf Suiçmez’in tercihi ile Kutsal Topraklara havadan girerken, ihram denilen beyaz kıyafetleri giymedik.
Cidde’ye inince, Mekke yerine yaklaşık iki saate yakın yolculukla Kutsal topraklar giriş kapılarından bir olan Rapigh’e gittik. Yolda beyaz ihram kıyafetlerimizi de aldık. Zahmetli de olsa yapmamız gerekenleri eksiksiz yaşayarak Mekke’ye ulaştık..
Bir hafta sonu da, o seyahatimizi ayrıntılı olarak yazacağım.
Çok ilginç bir deneyimdi.
* * *
2012’de Van Depreminde Erciş’e gidip yardım götürdük.
Depremin ne olduğunu ilk kez orada gördüm.
Mavi Marmara olayı yaşanmasa, Gazze’ye, Filistin’e de gidecektik.
* * *
Gündemden, resmen kaçmak istedim.
Bizim yazdıklarımız üzerinden, okurlara konu zehirlenmesi yaşatıyoruz.
Günlük köşe yazarlığını bizim gibi yıllardır, sürdürenlerin Kıbrıs sorunuyla ilgili yazdıklarımız kitaplar oluşturur.
Hükümetleri eleştiren yazıların durumu da, aynı.
Ekonomi, zamlar…
Türkiye ile ilişkiler de listenin ön sıralarındadır.
Bu satırların yazarı olarak 1971’den günümüze kesintisiz basının içindeyim. KIBRIS Gazetesinde, farklı yönetici kadrolarıyla çalıştım.
Aralık 2022’den bugüne, yine farklı bir yönetim dönemi yaşıyorum.
Düşünsel farklılıklarımız yok mu?
Elbette var.
Farklılıklarımızı zenginlik gördüğümüz için, yaklaşık altı ayı geride bıraktık.
Bu satırların yazarı olarak kolay mutlu olmayı biliyorum. Farklılıklardan sorun yaratmak için gazetecilikte de çaba harcamam.
Size de önerim, mutlu olmayı zorlaştırmayın.
Ölümün dışında, hiçbir şey, dünyanın sonu değil.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu