Hasan Hastürer

Ünal Üstel: Hukuku ve insan haklarını çiğneyen, Rum tarafıdır

Otuz kusur yıl geriye gittiğimiz zaman da, Rum liderliğinin, Kuzey’deki yatırım ikliminde taşınmaz malın etkin payını, azaltmadan öte engellemeye çalıştığını görürüz.

Davacı, ya da davalı isimleriyle anılana davalarla, dava sınırları içindeki bedelden daha fazla zarar hedeflenmiştir.

Bu davalar, en yalın tanımlamayla stratejik davalardır.

Rum liderliği, amaçladığı hedefe varılabildi mi?

Varamadı.

Bundan sonra da varmaları çok çok zor.

Son örneklerde, yatırımcı İsrailli bir iş adamı ve Kuzeyde konut sahibi olan bir Alman vatandaşı hedef alındı.

Yeni bir yöntem, değil.

***

UBP Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel’le önceki gün bu konuda bir sohbet yaptım.

Soruları sorup, yazılı yanıtları iletmelerini beklemedim.

Böyle olunca Başbakan Üstel’in düşüncelerini, çok daha sıcak olarak öğrenme fırsatı buldum.

“Bu konuyu ele alırken nereden başlarsınız?” sorusunu sordum:

“Yavuz hırsız, ev sahibi bastırır, diye bir söz var. Rumların tavırları tam da budur” dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

“ Her konuda olduğu gibi bu konuda da geleceğe bakarak konuşmak, uzlaşmak ve anlaşmak isteriz. Ancak 21 Aralık 1963 sonrası, yüz kusur köyden, Kıbrıslı Türklerin göçe zorlandığını unutmadık. On binlerce insanımızın, evine, malına, mülküne el koyan Rumlardı. O dönemde maddi ve manevi kayıplarımız oldu. Bunların, bedelini ödediler mi? Ödemediler.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal ettiler. İşgal altındaki Temsilciler Meclisinde ya da Bakanlar Kurulundan aldıkları tüm kararlar, bırakın uluslararası hukuku, AB’ye de verilen, anayasalarına da aykırıdır.

Ortada bir hukuk ve insan hakları ihlali varsa, bu ihlalleri yapan, dünden bugüne Rum liderliğidir.”

“Kuzeydeki mülkiyet rejiminde istismara açık mı?”

Bu sorumun yanıtını, Ünal Üstel, gecikmesiz verdi:

“ Rum tarafı, işgal ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nde anayasaya ve yasalara aykırı yaptıklarını, zorunluluk ilkesine bağlar.

Onlar için zorunluluk ilkesi var da, bizim için yok mu?

1974 sonrası, özellikle anlaşma ile yapılan, karşılıklı nüfus mübadelesi sonrası, iki bölgeli iki toplumlu yapı oluştu. Kuzey Kıbrıs’ta hayatı, zamanı, iki barış harekatı sonrası Ağustos 1974 sonlarına kilitleyip, taş üstüne taş koymayacak mıydık? Bu mümkün değildi.

Üst düzey istişare ile Uluslararası Hukuka uygun  çözüm yolları bulduk. Taşınmaz Mal Komisyonu, bulunan çözümün odak noktasıdır.

Şikayeti, Kuzeydeki taşınmaz malıyla ilgili talebi olan Taşınmaz Mal Komisyonuna başvuracak. Takas, Tazminat ya da İadeden herhangi biriyle başvurusu sonuçlanacak.

KKTC bir hukuk devletidir. Hukukun evrensel değerlerine de saygılıyız.”

“Peki ne yapılacak?”

“Oturup bekleyecek değiliz” deyip yanıtı şöyle tamamladı Üstel: “ Kıbrıs Türkü yalnız değildir. Anavatan Türkiye ile bu konuda da yakın istişaremiz devam etmektedir. Vatandaşımız olsun ya da olmasın Rum saldırılarına hedef olan üçüncü ülke vatandaşlarını da yalnız bırakmayacağız.

Rum tarafı, hukuk alanında da ne kadar güçlü olduğumuzu görecektir. Kimse huzurunu kaçırması, endişe hiç duymasın.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu