Hasan Hastürer

Rauf Denktaş’a niyet, Rüstem Tatar’a kısmet olmuştu…

Cumartesi günü okurlarla buluşan, ‘Rüstem Tatar’ın gözyaşları’ başlıklı yazıma oldukça geniş kesimden, yansıma geldi. 43 yıl önce yaşanmış bir olay olsa da, özellikle o yılları yaşayanlar unutmamıştı. Gerçek, resmi açıklamalarla gün ışığına çıkarılmamıştı. Rahmetli Rüstem Tatar, yasa dışı hiçbir şey yapmamasına rağmen, itibarının iadesindeki eksikliği hiç hazmedememişti.

***

   Okumayanlar için Rüstem Tatar’ın olayla ilgili söylediklerini anımsatalım:

    “1981 yılının sonlarıydı. Görüşmelere ara verilmiş, aynı dönemde Londra’da öğrenimde bulunan Ersin’in bir ameliyatı söz konusuydu. Londra’ya gidecektim. Türk Bankası Genel Müdürü, yasalara uygun şekilde, Maliye Bakanlığı’nın bilgisi ve izniyle bir miktar parayı çanta içinde Londra’ya götürmemi istediler.

   Para çantasını ve Maliye Bakanlığı’nın yazısını aldım. Havalimanında yasalara aykırı, beyan edecek hiçbir şeyim yoktu. Havalimanında yolcu bekleme salonundayken görevliler yanıma gelip valizlerimin yoklanacağını söylediler. Mana vermemekle birlikte, onlarla gittim açtılar baktılar.

   Bir şey bulamadılar. Son çıkış noktasına geldiğimde baktım az ileride Kemal Yavuz Paşa duruyor. Yine bir şey düşünmedim.

   Bir görevli elimdeki çantaya bakacaklarını söyledi. Açtım, “Bu paralar ne?” dedikleri zaman, Maliyeden izinli olduğumu ve Maliye Bakanlığı’nın yazısını göstermek istedim, Kemal Yavuz, izin yazısını göstermeme izin vermedi.

   Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne getirildim. Kemal Yavuz’un o dönem yardımcılarından olan Şükrü Sarıışık da oraya geldi. Bankadan sorumlular ve Maliye’den Olgun Beyoğlu geldi. Her şeyin yasalara uygun olduğu söylendi. Hatta Sarıışık benden özür diledi. Ancak Kemal Yavuz, “soruşturma devam edecek” diye talimat verdiği için paralar bankada özel bir kasaya konuldu ve soruşturma devam etti. Çünkü haber Türkiye basınına verilmişti bile.

   Dönemim Başsavcısı Zaim Necatigil,  bizzat Rauf Denktaş’a “olayda suç unsuru yoktur” demesine karşılık talimatla dava açtı. İlk mahkemede Yargıç Gönül Erönen,  ilk oturumda “davayı ileri götürecek hiçbir bulgu yoktur”, diye karar verdi.

   Sırf prestij için üst mahkemeye gidildi. Orada da, sırf komutanı kurtaracak bir soru işareti olsun diye lehime kararın oyçokluğu ile çıkması sağlandı. Ne acıdır ki o dönemde suçsuz olduğum ve Kemal Yavuz’un bazı hesaplaşmaları için bu operasyonun yapıldığı bilinmesine karşılık Rauf Denktaş ve dönemim CTP Genel Başkanı Özker Özgür’ün dışında kimse yanımda olmadı.”

***

   Peki, olayın perde gerisinde ne vardı? Ya da o operasyon neden yapılmıştı?

   Konuyla ilgili yıllarca biriktirdiğim bilgileri toparlayarak, iki sorunun yanıtını vermeye çalışayım.

***

   Elbette tek kişiden kaynaklanmasa da olayın daha gerilerden gelen sürecinde 2005 yılında ölen emekli Orgeneral Nurettin Ersin var. Nurettin Ersin, önemli görevlerde bulunmuş bir askerdi. 2 Ağustos 1971 – 25 Temmuz 1973 tarihleri arasında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı görevinde bulunarak, içte ve dışta Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilgilendiren konuları ve kişi bilgilerine sahip oldu.

   20 Temmuz Barış Harekâtı’nın komutanı olarak tarihe geçti. Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin ilk komutanıydı.

   Kısaca Kıbrıs’ı çok iyi biliyordu.

   12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında Millî Güvenlik Konseyi Üyesi oldu. 1983 yılında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildi. Aynı yıl Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olarak 1989 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyeliği görevinde bulundu.

***

   Nurettin Ersin’in, 1980 darbesi sonrası söylediği şu söz, çok önemliydi: ‘Vücut hasta, kol kangren’

Vücut Türkiye, kol ise Kuzey Kıbrıs’tı.

   Nurettin Ersin Paşa, Kuzey Kıbrıs’taki kangrenleşmiş düzenin sorumlusu olarak Rauf Denktaş’ı görüyor, yakın çevresine Denktaş’ı açık ve ağır bir dille eleştiriyordu.

   Bunu Rauf Denktaş da biliyordu.

***

   28 Haziran 1981’de yapılan Kıbrıs Türk Federe Devlet Başkanlık seçimini bu çerçevede pas geçmek olmaz.

   1976’da yüzde 78.61 oyla başkan seçilen Rauf Denktaş, 1981’deki seçimde, yüzde 51.71 oyla çok az farkla ilk turda seçilebilmişti. O seçimde Ziya Rızkı yüzde 30.53, Özker Özgür 12.73, Hüsamettin Tanyar 4.77, Servet Sami Dedeçay 0.16 oy almıştı.

   O seçimde bir anlamda Rauf Denktaş’a sarı kart gösterilmişti.

   Aynı yılın sonlarında Rüstem Tatar’a yapılan, yasal zeminden yoksun operasyon da Rauf Denktaş’ın dolaylı olarak itibarına bir saldırıydı.

   Bir anlamda RAUF DENKTAŞ’A NİYET, RÜSTEM TATAR’A KISMET oldu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu