Hasan Hastürer

Kıbrıslı Türklerin başarı öykülerinden mutlu olurum…

Yabancı düşmanlığı, neresinden bakarsanız bakınız IRKIÇILIKTIR.

Bütünleşen dünyada, hem sermaye, hem de iş gücü hareket eder. Bu hareket her zaman için ivme kazanarak devam eder.

Sermayenin, para kaynağı ve bize gelmeden önceki yatırım geçmişi, sicili ya da karnesi önemli mi? Önemli.

İş gücünün de niteliği.

KKTC’nin Kıbrıs sorunuyla bağlantılı siyasi sıkıntıları, Türkiye’den bile, üst klasman şirketlerden gelenlerin sayısını, sınırlı tutuyor.

Yoksa, Türkiye ile her bakımında geleneksel bağımız, Kuzey Kıbrıs’a yönelişi kendiliğinden teşvik etmeli.

Nasıl oturursak oturalım, ama doğru konuşalım. Kuzey Kıbrıs’ta Kıbrıs sorunuyla alakalı sorunlara ek bir de kendi mevzuatımızın sık sık değişmesi, dış yatırımcının, pek çok kez hevesini kursağında bırakıyor.

Dıştan gelenler, yatırım iklimine bakarken, bizim yatırımcımızı da kendi ülkesinde, “deplasmanda oynar”  konuma getirmemek gerekir.

***

Bu satırların yazarı olarak, en yalın tanımlamayla, hayatın her alanında,  Kıbrıslı Türklerin, başarı öykülerinden mutlu olurum.

Başarı öyküleri, Kıbrıslı Türklerin, erozyona uğratılmış özgüveninin iyileşmesinde ilaç gibi, terapi gibi işe yarar.

Önemli kabul ettiğim bir koşulla… Başarı öyküleri, başarının birinci sahibini şımartmayacak, yüzsüzleştirmeyecek kısaca toplumla yabancılaştırmayacak.

***

Başarılı olurken, kazanılan para yönetildiği sürece sorun yok. Ne zaman para, iş dünyasında sivrildiğini zanneden iş adamımızı idare etmeye başlar, orda film kopar.

Geçen Çarşamba günü, Cumhurbaşkanlığında Müteahhitler Birliği yönetimi ve sektörün önde gelenlerinin katılımıyla bir toplantı vardı. Toplantı öncesi Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la bir görüşmem oldu. UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu da görüşmemize katıldı.

Rumların, emlak dünyamıza yönelik saldırıları ve yabancı yatırımcıları hedef almaları da görüşme konularımız içindeydi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, sektör temsilcileriyle görüşeceğini söylediği zaman ben de öz olarak şunları seslendirdim:

“Biraz sonra gerçekleşecek toplantıya katılacak olanların yaş ortalaması 40’lı yaşlardır. Sektörün değil, bu toplantıya katılacak olanların, kısa sayılacak sürede var ettikleri servetleri, çok rahat bir milyar Sterlin’in üzerindedir. Ceplerini doldururken, toplumu neredeyse hiç düşünmediler. Sosyal politika eksikliği, konut fiyatlarının başını alıp gitmesine ve bizim gençlerimizin ev sahibi olmasını imkansızlaştırdı.

Dışarıdaki on arabalarının toplam değeri en az BİR BUÇUK MİLYON STERLİNDİR.

Toplumla yabancılaştıkları için yaşadıkları sorunlar, toplumun geniş kesimini ilgilendirmiyor.”

***

Bu yazdıklarımın tazeliği, beynimden öte vicdanımda yerini korurken, Cumartesi akşam saatlerinde sadece inşaat değil değişik alanlardaki yatırımlarıyla dikkat çeken AKOL Group Direktörü Niyazi Şanal’ın  Dipkarpaz’daki bir proje tanıtımına katıldım.

Doğa ve köyün dokusuyla uyumlu Karpaz Peninsula 1’den sonra, benzer anlayışla, Karpaz Peninsula 2 için düğmeye basıldı.

Hem de Çarşamba günü, “150 bin sterline sattığımız evleri 45 bine satıp kaçıyorlar” içerikli söylemler dillendirilirken.

Niyazi Şanal’la daha önce birkaç kez karşılaştık, ama ilk kez Cumartesi akşamı sohbet ettik.

Kıbrıs küçük yer. Şahsıyla ilgili beni rahatsız edecek duyumum hiç olmamıştı.

“Neden Dipkarpaz?” soruma yanıtı tam bir Kıbrıslı başlangıcıydı. “Ben ilk gençlik yıllarımda buralara balığa gelirdim.”

Devamı ve proje anlayışı şöyle geldi: “Bir önceki Belediye başkanı Suphi Coşkun, Dipkarpaz’a Dipkarpaz insanını düşünerek yatırım yapmamı istedi. Evet, deyip ilk projemizi başlayıp bitirdik. Köyün içinde mahalle arasında. Bir anlamda mahalleliye İngiltere’den, Almanya’dan Avrupa’nın farklı köşelerinden komşu getirdik.

Proje anlayışımız, doğayı beton yığınlarının altına gömmemek. Bahçeleri az su tüketimine göre düzenledik. İkinci projemiz yine köyün içinde. Bir tek ağaç kesmemek bir yana, her evin bahçesine, narenciye türleri ve zeytin ağacı dikeceğiz.

Bir iş insanıyım. Doğrudan, yüzlerce insan için ekmek kapısıyız. Ekonomik sürdürülebilirliğe uygun hareket etmem gerektiğini biliyorum. Böyle davranmasam yirmi yılı geride bırakıp yola devam edemezdim.

Ancak şunu da çok iyi biliyorum PARA HER ŞEY DEĞİLDİR.”

***

Yaptıklarının bir kısmını gördüm, söylediklerini de dikkatle dinledim. Takdir ettim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu