KKTC’de faaliyet gösteren 12 sivil toplum örgütü iki devletli çözüme destek ve tanınma açıklaması yaptı
Lefkoşa, 17 Temmuz 24 (TAK): KKTC’de faaliyet gösteren 12 sivil toplum örgütü, 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yıldönümü dolayısı ile ortak bir açıklama yaparak iki devletli çözüme destek belirtti.
Sivil toplum örgütleri adına TMT Mücahitler Derneği tarafından yapılan açıklamada, Cumhuriyet Meclisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi iki devletli çözüm yönündeki kararlılığı ortaya koymak için kararlar almaya davet edildi.
Açıklamada, 20 Temmuz Barış Harekatı’nın Enosis amaçlı faşist Yunan/ EOKA B’nin 15 Temmuz 1974 darbesi sonrasında, “ Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin ilan edildiğinin” bizzat Nikos Samson tarafından açıklamasının ardından Kıbrıs Türkü’nün çağrısı üzerine Anavatan Türkiye tarafından gerçekleştirilen meşru bir harekat olduğu belirtildi.
Kıbrıs’ ta bir anlaşma olmamasının nedeninin Rumların tutumu olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Bugün de gerek Rum lider Nikos Hristoduludis’in söyledikleri gerekse diğer Rum liderlerin açıklamaları Kıbrıs Türk halkının egemenliğini, eşitliğini, bir devlet kurduğu ve yaşatmakta olduğu gerçeğini asla idrak etmeyeceklerini göstermektedir” denildi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletlere KKTC’nin tanınması için yaptığı çağrının Kıbrıs milli davası açısından bir milat olduğu ifade edilen açıklamada, tanınma yolunda ilerlenmesi gerektiği kaydedildi.
-“Dünya tarihinin gördüğü en haklı, amaçları bakımından ulvi müdahalelerden biri”
Kıbrıs Türkünün İngiliz koloni idaresi döneminden başlayarak, Türk Mukavemet Teşkilatı ile bütünleşerek efsanevi bir varoluş ve özgürlük mücadelesi verdiği belirtilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“11 yıl, ambargolar altında, can ve mal korkusu içinde, 103 köyden kovulmuş, göçe zorlanan bir halk olarak Anavatan Türkiye’nin de büyük desteği, varoluş ve özgürlük mücadelemiz lideri Dr. Fazıl Küçük ile devletimizin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın önderlikleri sayesinde direndik; asla Rum-Yunan ikilisine boyun eğmedik”
Anavatan Türkiye’nin, Barış Harekatı’nı Kıbrıs Türklerinin mutlak soykırımını önlemek, can ve mal güvenliğini sağlamak, adanın Yunan toprağı olmasını engellemek için yaptığı kaydedilen açıklamada, “Rumlar arasındaki iç savaşı, kardeş katliamını durdurmak için garantörlük hak ve yetkilerini kullanarak gerçekleştirdiği, dünya tarihinin gördüğü en haklı, amaçları bakımından ulvi müdahalelerden biridir.” denildi.
Kıbrıs’ta 50 yıldır barış hüküm sürüyorsa bunun yegane nedeninin Barış Harekatı ve Türk askerinin adadaki güçlü varlığı olduğu belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Bu nedenle bir kez daha Barış Harekatı dolayısı ile Anavatan Türkiye’ye, kopmaz bir parçası olduğumuz Türk ulusuna kahraman ordumuza, dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, Başbakan Bülent Ecevit ile Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’a, kararı alan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tüm üyelerine, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin o dönemdeki tüm komutanları ile mensuplarına, Mehmetçiklerimize, harekatın başarı ile sonuçlanmasına büyük katkı sağlayan Mücahitlerimize teşekkürlerimizi yineliyor, tüm şehitlerimizi rahmet, yaşayan gazilerimizi, yetkililerimizi, komutanlarımızı şükranla anıyoruz.”
– “Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki açıklamaları tarihi öneme sahip”
Kıbrıs’ta bir anlaşma olmamasının nedeninin Kıbrıs’ı tümüyle Helenizm’in bir parçası olarak gören Rum-Yunan ikilisinin 1974 öncesine dönüş hayali kurmaları ve BM ile AB’nin izlediği, Rum yanlısı tutumlar olduğu belirtilen açıklamada, başta Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olmak üzere Cumhurbaşkanları ve Anavatan Türkiye’nin tüm hükümetlerinin, bugüne kadar gerçekçi, barışçı, uzlaşmacı politikalar izlediği vurgulandı.
Açıklamada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs’ta kalıcı, yaşayabilir, hakkaniyete dayalı bir antlaşma istememesi, Kıbrıslı Türklerin yönetime etkin katılımını, egemen eşitliğini, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devam etmesini reddetmesi, toprak ve mülkiyet konularını sosyo-ekonomik yapıyı mahvedecek şekilde çözme arzusu nedeniyle bir sonuca ulaşılamadığı belirtildi.
Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York’ta 2022 ve 2023 yıllarındaki 77 ve 78’nci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmalarda KKTC’nin resmen tanınması çağrısında bulunmasının tarihi öneme sahip, Kıbrıs milli davası açısından milat kabul edilebilecek açıklamalar olduğu vurgulandı.
-Öneriler ve çağrılar
Açıklamada, öneriler ve çağrılara da yer verilerek, şu ifadeler kullanıldı:
“Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne 2021 yılında Cenevre’de sunulan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statümüzün idrak edilmesi halinde iki devletli bir yapı için antlaşma yapmak üzere resmi görüşmelere başlamaya hazır olduğumuz şeklindeki öneri tarafımızdan desteklenmektedir.
Önerilerimiz masada dururken Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda egemen eşitliğimizin, eşit uluslararası statümüzün idrak edilmesi, devletimize uygulanan izolasyonlara son verilmesi ve KKTC’nin resmen tanınması için yaptığı çağrı tarihi değere sahiptir. Bu bağlamda artık Türkiye’mizin de tam desteği ile tanınma yolunda adımlar atılmaya başlanması şarttır. Masada duran ve bir ön şart olan önerilerimiz kabul edilmeden resmi Kıbrıs görüşmelerine gidilmesi bizler için tarihi bir hata olur. Önerilerimiz ve Rumların bunlara karşı takındığı olumsuz tavır ortadayken gerek KKTC Meclisi gerekse TBMM’nin, KKTC’nin tanınması ve Türk önerilerinin desteklenmesi yönünde kararlar alması yerine getirilmesi gereken tarihi görevlerdir.
KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na asil üyeliği Anavatan Türkiye ve Azerbaycan’ın tam destekleri diğer kardeş Türk devletlerinin olumlu yaklaşmalarının sağlanması ile bir an önce gerçekleşmelidir.
Rum-Yunan ikilisi Doğu Akdeniz’de bir hegemonya kurma hayali peşindedir. Lozan Antlaşması ile askerden arındırılması kararlaştırılan Ege adaları, perde gerisinde bulunan bazı ülkelerin de teşviki ile Lozan antlaşmasına aykırı olarak silahlandırılmakta, egemenliği hiçbir ülkeye ait olmayan adalarla egemenliği Türkiye’ye ait olan adalar Rumların hamisi Yunanistan tarafından işgal edilmekte, Rum-Yunan ortak askeri doktrini ileri götürülmekte, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bir yandan alabildiğine silahlanmakta diğer yandan Güney Kıbrıs’ı garanti anlaşmasına aykırı bir şekilde, Kıbrıs Türkü için de tehlike yaratacak şekilde yabancı bazı ülkelerin üssü haline getirmektedir. Bunun en son örneği İsrail’in Filistin topraklarına düzenlediği saldırılarda Güney’deki üslerin dolaylı da olsa kullanılması ve bazı silahların Güney’de bırakılması ve Hamas örgütünün Rumlara yönelik tehdididir. Anavatan Türkiye ile KKTC tüm bunları göz önünde bulundurarak gerekli askeri ve siyasi kararları almalıdır.
KKTC toprağı olan ve egemenliğimizde bulunan kapalı Maraş’ın Vakıflar İdaresi’nin hakları gözetilerek açılması için 3 buçuk yıl önce başlatılan çalışmalar mutlaka ileri götürülmelidir.
Hiç kimse KKTC ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve hukukunu göz ardı edemez, çiğneyemez. KKTC ile Türkiye derhal hidrokarbon kaynakları arama ve çıkarma faaliyetlerini artırarak sürdürme kararı almalıdır.
Geçmişte ‘Rumlarla anlaşma olacak’ diye durdurulan eşdeğer mal uygulamasına devam edilerek vatandaşlarımızın mağduriyetleri giderilmelidir. Rum tarafının KKTC’den mal alan ve KKTC’de emlak sektörüne yatırım yapanlara karşı başlattığı saldırıları püskürtecek, caydırıcı kararlar derhal uygulamaya konulmalıdır.
Rum tarafının onayıyla adada görev yapan BM Barış Gücü’nün KKTC’de faaliyet sürdürmesi için KKTC’yle ayrı bir statü anlaşması yapması üzerinde önemle durulmalı, gereği yerine getirilmelidir.
KKTC-Pile yolu BM ve Rumların koydukları engeller aşılarak ivedilikle bitirilmelidir.
BM, bir an önce Kıbrıs Rumlarının tutumu nedeniyle Kıbrıs’ta federal bir çözüme ulaşılamadığı, bu tutumun aynen sürmesi nedeniyle bundan sonra da ulaşılamayacağı, dolayısı ile görüşme başlatılması için ortak zemin bulunmadığı gerçeğini kabul etmeli ve Kıbrıs Türk halkının haksızca, insanlık dışı bir tutumla cezalandırmaktan vazgeçmeli, KKTC’nin önünü açmalıdır.”
Açıklamaya imza koyan sivil toplum örgütleri şunlar:
“Kıbrıs Türk Barış Harekatı Gaziler Derneği, Erenköy Mücahitler Derneği, Mücahit Komutanları Derneği, Emekli Mücahitler Derneği, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Astsubaylar Derneği, Kıbrıs Türk Emekli Polisler Derneği, Kıbrıs Türk Emekliler Derneği, Sönmezliler Ocağı, Milli Mücadele Vakfı, Ulusal Türk Kuruluşları Dünya Konseyi, Memur Sen”