Alper Eliçin

Kaza ve Bela Geliyorum Diyor


7 Eylül 2024 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde Mustafa Çakır imzasıyla bir haber yayınlandı. Bu habere göre Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) personeli denetim için gittiği havalimanı ve havayolu kuruluşlarından mevzuata aykırı olarak konaklama masrafı talep ediyordu. Bu yasaya aykırı uygulamayı Sayıştay belirlemiş ve 2022 Denetim Raporu’na da yazmıştı. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/sivil-havacilik-genel-mudurlugunde-denetcinin-parasini-denetlenen-2251978

Ülkemizde halen yaşanmakta olan olağandışı durum nedeniyle bu haberi de okuyup geçmiş olabilirsiniz ama konu oldukça ciddi. SHGM’nin bir havayoluna iki adet denetçi yolladığını, bunların da son derece lüks bir otelde birkaç gün ağırlandığını, pahalı restoranlara davet edildiğini düşünün. Sonra da bu kişilerin vereceği sizin de uçuş güvenliğinizi doğrudan etkileyen raporun ne kadar tarafsız olacağına kendiniz karar verin. Bir ülkenin sivil havacılık otoritesine kuralsızlık, hatta yolsuzluk bulaştı mı, eninde sonunda bunun uçuş güvenliğine yansıması kaçınılmazdır.

Pegasus’un kurucu ortaklarından biriyim. Aynı zamanda yönetim kurulunda murahhas azalık ve genel müdür yardımcılığı da yaptım. İşim gereği 1990’lı yıllarda SHGM ile yoğun ilişkilerim oldu. 1990’lı yılların başında kurumda çok düzgün orta düzey yöneticiler vardı. Aklıma hemen rahmetli Racih Tokaç, Oktay Erdağı ve Haydar Yalçın geliyor. Daha sonra genel müdür yardımcılığına kadar yükselen bu kişilerin ve adını hatırlayamadığım birkaç kişinin dışında ise kurum tam anlamıyla kokuşmuştu. Her yılbaşı tüm personele hediye vermek Allah’ın emriydi. Yoksa bir yazıyı yazı işlerinden kurum içerisinde dolaşıma sokmanız bile mümkün olamayacağı gibi, genel müdürden randevu alamaz, hatta kendisine telefon bile bağlattıramazdınız. Halbuki, havacılık gibi hızla değişen şartlarda faaliyet gösteren bir sektörde, bazen SHGM’den yarım saat içinde bir yanıt almanız son derece önemlidir.

O nedenle biz de her yılbaşı personele ufak tefek hediyeler vermek zorunda kalırdık. Bu hediyeler de o zamanlar Pegasus’un büyük ortağı ve bir İrlanda kamu kuruluşu olan Aer Lingus yönetimine bir şekilde iletilirdi. Nasıl muhasebeleştirildiği konusu ise beni aşıyor. Alınan hediyeler genellikle buluz, kazak vb ürünlerden oluşur, aşırıya kaçılmamasına büyük özen gösterilirdi.

Tabii bizim aldığımız hediyeler diğer havayollarının götürdüğü hediyelerin yanında devede kulak kalırdı. Bir yılbaşı ertesi, iş için SHGM’yi ziyaretimde genel müdürün özel kaleminin Pegasus’tan yollanan hediyeyi (eşofman üstü benzeri bir kazakmış) bana fırlattığını ve değiştirilmesini talep ettiğini hiç unutmam. Ben de hediyeyi alıp İstanbul’a geri getirmiş ve kabin hizmetleri amirimiz Gülten Kavur’a başka bir şey yollanmasını utana sıkıla rica etmiştim. Ertesi yıl ise kendi uçağımızla yılbaşı öncesi Düsseldorf’a gitmiş ve tüm SHGM personeli için el büyüklüğünde transistörlü radyolar satın almıştım.

Aklımdan hep son derece ağır başlı bir bürokrat izlenimi veren genel müdüre konuyu açıp bu hediye işine son vermesini istemek geçmişti. Toyluk işte! Bir gün Pegasus Genel Müdürlüğü’nde İrlandalı genel müdürümüz Sean Canning beni çağırıp bir kişinin SHGM’nin ricasıyla işe alınacağını söylediğinde aklım başıma gelmişti.  Torpil istenen kişi Genel Müdürün THY’de ikinci pilot olarak görev yapan kardeşinin nişanlısıydı. O güne kadar, Aer Lingus etik değerlerine ve uçuş güvenliği prensiplerine uygun olarak hiç kimseye ayrıcalık uygulamamıştık ama bu kez yapacaktık.

Bu hanımı mecburen hostes olarak işe aldık. Ancak bu şımarık kişi orada da rahat durmadı. THY’deki nişanlısının uçuş programında Antalya vb yatılı uçuşlar söz konusu olduğunda o da kendisine aynı kente yatılı uçuş talep etmeye başladı. Neyse ki bir süre sonra THY hostes alımına başladı ve bu şımarık derhal oraya geçti ve biz de kendisinden kurtulduk. Aldığım ders: SHGM’de balık baştan kokuyordu ve toprağı bol olsun, ALARKO’nun kurucularından olan Üzeyir Garih’in bir lafına göre biz de oyunu kuralına göre oynamaya mecburduk.

Bu arada ben asıl işlerimin yanı sıra hediyeler, torpilli eleman alımı gibi işlerle uğraşırken, SHGM ile ilgili daha tehlikeli oyunlar da oynanıyordu. Bunlardan birinde, kanadında çatlak olduğundan uçmaması, derhal ciddi bir bakıma girmesi gereken bir havayolunun uçağına uçuşa elverişlilik belgesi verilmesi istenmişti. Neyse ki aklı başında daire başkanları bu onay belgesine imza atmamışlardı.

Tabii bu kadar kokuşmuş bir kurum, bir de uluslararası ilişkiler ağı içerisinde olunca sonunda başı belaya girdi. Bir gün Amerikan Sivil Havacılık Dairesi (FAA- Federal Aviation Authority) SHGM’deki laçkalık ve yolsuzlukların uçuş güvenliğini riske soktuğu sonucuna vardı. Havayollarının uçuş güvenliği kontrolleri düzgün yapılmıyor, havacılıkta çok önemli olan şirket ve uçak bazında kayıtlar düzenli saklanmıyordu.

FAA’nin kategori I, II, ve III diye tanımladığı üç kademeden kategori I’e giren ülkeler güvenli sivil havacılık teşkilatına sahip kabul edilir, II bir çeşit ikmal gibidir, III ise kara listeye girmenize ve ülkenizin uçaklarının ABD hava sahasını kullanmasının yasaklanmasına neden olur. İşte FAA Türkiye SHGM’nü kategori II’ye indirdi ve “belli bir süre içerisinde kendinize çeki düzen vermezseniz THY’nin ABD hava sahasına girişini yasaklayacağım” dedi. O yıllarda THY A310’lar ile sadece New York-JFK’e uçuş yapardı.

Bu rezilliği düzeltmek, daha sonraki genel müdür Kayıhan Kabadayı yönetimindeki yeni SHGM’ye düştü. Başta yukarıda değindiğim üç arkadaşım olmak üzere olağanüstü çaba harcandı ve SHGM bir süre sonra yeniden kategori I’e terfi etti. Üzerinde kitap yazılabilecek bu mücadelede benim de ufak bir katkım olmuştu; Kayıhan Bey’in ricası üzerine dünyadaki saygın havacılık otoritelerinin çalışma sistemlerini inceleyip kendisine bir rapor sunmuştum.

Kayıhan Kabadayı döneminde hediye vs olayları da yasaklandı. Kurum çeki düzene girdi. Ancak, beş yıllık Kayıhan Kabadayı döneminin ardından gelen yeni genel müdür rüşvet almaktan yargılandı ve bir süre cezaevinde yattı. Buna rağmen SHGM denetim vb konularda işlerini düzgün yapmış olacak ki, FAA SHGM’yi bir daha izlemeye almadı.

Yukarıda link’ini verdiğim Mustafa Çakır’ın haberi bende bu anıları canlandırdı. Zira sistem yeniden yolsuzluğa açık hale getirilmiş, uçuş güvenliğini riske sokacak bir yapı oluşturulmuştu. Nitekim 2 Ekim 2024 tarihinde Airport Haber isimli web sitesinde çıkan bir habere göre SHGM, uluslararası sivil havacılık teşkilatı (ICAO-International Civil Aviation Organization) tarafından yapılan bir denetimde son derece düşük puanlar almıştı. Bu durum, ICAO, FAA ve EASA (European Air Safety Organization) tarafından Türk taşıyıcılarına kısıtlar uygulamak, yabancı havayollarının Türk hava sahasını kullanımını engellemek gibi yaptırımlar getirmesine yol açabilirdi. Konu CHP tarafından meclis gündemine de getirilmişti.

https://www.airporthaber2.com/havacilik-haberleri/shgmde-icao-denetim-sonuclari-tbmm-gundeminde.html

Uzun lafın kısası 30 yıl sonra Türkiye yüzyılında Türkiye yeniden uçuş güvenliği ile ilgili yaptırım riski ile karşı karşıya. Umarım olayın uluslararası boyutu göz önünde tutularak, konu CHP tarafından gündeme getirildi diye Türkiye’yi yönetenler tarafından göz ardı edilmez ve hızla SHGM’nin yeniden liyakate dayalı bir yapıya kavuşması sağlanır. Ayrıca bu yapılmazsa Türkiye’de ölümlü kazaların tekrar sık sık gündeme gelmesi de kaçınılmaz olur. Bu işin şakası yok!

13 Ekim 2024 

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Alper Bey günaydın
    Yazınızı beğenerek okudum. Fakat, Ali Arıduru dönemi çok daha kötü bir dönemdi.
    (Racih Tokaç olmalı)
    Saygılarımla
    Musa Alioğlu

    1. Tünaydın,
      O konuya girmemeyi tercih ettim. Evet rahmetli Racih’in soyadı hatalı yazılmış.
      Selamlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu