Stefanou’yu içtenlikle tebrik ettim, bravo dedim…
BRÜKSEL… Önce sizi, 2008 sonrasına götüreyim. AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas, Güney Kıbrıs’ta Başkan seçilmişti.
Allah Rahmetini eksiltmesin Hiristofyas’la yaklaşık 20 yıl süren bir dostluğumuz vardı.
Sohbetlerimiz samimi olduğu için çok da verimli olurdu.
Konuşurken, ‘Laf aramızda’ demezdik ama dinlediklerimin ne kadarının paylaşılacağını ne kadarının aramızda kalacağını çok iyi bilirdim.
Seçildikten sonra, beni Başkanlık Sarayında yemeğe davet etmişti. Yemeğe gitmeden kısa bir süre önce de Kıbrıs Rum kesimi ile İtalya’nın futbol karşılaşması vardı.
Hristofyas’a o maçla ilgili duygu tecrübemi anlatıp, şunları söylemiştim: ‘Maça giderken, Kıbrıs Ulusal Takımını destekleme kararlılığım vardı. Bunu on dakika yapabildim. On dakika sonra, ‘Hade be İtalya koy bunlara 10 tane’ dedim.’
Doğal olarak Hristofyas, nedenini sordu.
Ben de anlattım: ‘ Stadyumunda diyagonal karşı köşede hiç inmeyen bir Yunan bayrağı. Sahadaki takımın forma rengi Yunan bayrağındaki gibi mavi – beyaz. Seremonide de Yunan ulusal marşı çaldı. Bana bu durumda, Kıbrıs takımını desteklemem için bir neden söyler misin?’
Hristofyas lafı hiç dolandırmadan, ‘Sizlerin duyarlılığınıza anlıyorum. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Atina’ya gittim. İki bayrak göndere çekildi, tek marş çalındı. Nerede benim ulusal marşım? Ancak bu konuları yüksek sesle konuşsak, bize oy veren bazı kesimler belki de oy vermeyecek. Sizler memnun olacaksınız ama sizin de oyunuz yok.’
***
Hrsitofyas’ın yanıtını samimi bulmuş ancak memnun olmamıştım.
Aradan yaklaşık 16 sene geçti.
Önceki günü Brüksel’de Avrupa Parlamentosu binasının bir salonunda AKEL’in düzenlediği, ‘KIBRIS BARIŞ SÜRECİ… ÖNÜMÜZDEKİ YOL’ başlıklı bir konferans vardı.
Avrupa Parlamentosu Sol Grup Başkan Yardımcısı Mark Botenga, AB Komisyon çatısı altına Kıbrıslı Türklere mali yardımları koordine eden merkezden Judit Rozsa, Kıbrıslı Türk Erhan Erçin ve AKEL’den Tomazos Çelebis de vardı.
Ancak ne söyleyeceğini merak ettiğim ilk sıradaki isim AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’ydu.
Stefanu’nun konuşmasında özellikle son bölümünü dinlerken, ‘İyi ki bu kadar yol göze alıp Brüksel’e gelmişim’ dedim, kendi kendime.
Stefanu, konuşmasının ilk bölümünde, AKEL’in uzun yıllardır söylediklerini, ‘Statükoyu kabul etmiyoruz’ dedikten sonra bir kez daha seslendirdi.
Konuşmacıların sunuşlarının ardından salondan hem kısa değerlendirmeler yapıldı hem de sorular da soruldu.
Ben de, ‘Yıllardır bu tür konferanslara katılıyorum. Konuşmalar ağırlıkla geçmişten anı anlatmak gibi. Sürekli geriye bakarak ileriye gidemeyiz. İleriye bakıp, çözümün için neler yapılacağını dinlemek isterim. AKEL’den de bu bağlamda öteki Rum siyasi partilerinde farklı, görüş ve açılımlar dinlemek isterim’ dedim.
***
Stefanu, yapılan değerlendirme ve sorulan sorulara yanıt için yeniden söz aldığı zaman, şimdiye kadar etkin hiçbir Rum siyasiden, liderden duymadığım samimi hatta cesur ifadeler dinledim.
İşte söylediklerinden bazı cümleler:
‘… Geçmişe takılırsak, geleceğimiz de geçmişimize benzer.
… 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, 1964’te Kıbrıslı Rumların yönetimine geçti. Bazıları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki toplum temelinde kurulduğunu bile kabullenemiyor.
… Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ulusal marşı hala yok. Yunan ulusal marşını kullanıyoruz. Bunu biz kabul ettik, Kıbrıslı Türkler de itiraz etmedi.
… Çözüm olursa nelerin elde edileceğini üstüne basa basa anlatmamız gerekir.
… Kuraklık, susuzluk giderek büyük bir tehlike oluyor. Kıbrıs adası için de gelecekte su ciddi bir sorun olacak. Türkiye’den gelen suyu mevcut durumda konuşup değerlendiremiyoruz. Çözümle birlikte konuşulabilecek.
… Elektrik için de durum farklı değil. Türkiye üzerinde Avrupa’ya entegre olmak çok daha ekonomik. Bunu Kıbrıs sorununun çözümü ile gerçekleştirebileceğiz.
… Görevimiz için çözüm için baskı kurmak. Bunu yaparsak çözüme kavuşacağız.
… Bu nedenlerle ben de çabalarımı ikiye katlayacağım.’
***
Konferans bitti. Stefanu’nun yanına gittim… İçtenlikle tebrik edip, bravo dedim.
Stefanu’nun konuşmasını ve bu söyledikleri, cesaretle söylenmiş, doğrulardır.