Anlamanın, maliyeti yüksek olacak….
Dün durduk yerde aklıma Machiavelli geldi.
Günümüzden neredeyse 500 yıl önce yaşamış olan Floransalı düşünürü aklıma getiren şey, ne yazık ki rutinimiz haline gelmiş olan yaşadıklarımızdaki anlamsızlıktı.
İtalyan Rönesans hareketinin en önemli figürlerinden olan Machiavelli’ye göre 3 tür insan zekası vardır:
1- Kendiliğinden anlayanlar,
2- Kendilerine açıklanan şeyleri anlayanlar,
3- Ne kendiliğinden, ne de başkası vasıtasıyla anlayanlar.
Yani anlamayanlar…
Ve doğal olarak, “anlamak” üzerine kafa yorarken de son dönemin önemli isimlerinden üstat Sezai Karakoç’un “Anlamak masraflı iştir” sözlerine ulaştı zihnim.
Üstat “anlamak” konusunda şunları söylemiş:
“Anlamak masraflı iştir
Çünkü anladığınız anda değişmeniz gerekir.
Artık o eski siz olmamanız, kaçmamanız, kabullenmeniz gerekir.
Anladığınız anda yalanlayamazsınız.
Reddedemezsiniz…
Sorumlusunuzdur artık ondan.
Anlamak çok masraflı iştir.
Cesaret gerektirir.”
Artık anlamak çağına girmeliyiz. Ülke olarak, hepimiz topluca.
Son dönemde öyle şeyler yaşıyoruz ki, çoğunun ne olduğunu, neden olduğunu anlamıyoruz.
Evet, anlamamak sıkıntıdır, ama biz henüz anlamamış olduğumuzu anlayabilmiş değiliz.
Buraya nereden geldik..?
Anlatayım..
Dün meclis genel kurulu vardı ve görev yasama idi.
Ama olmadı.
Meclis toplanamadı ve yasayamadı.
Neden..?
Çünkü nisap yok..!
Yani, hükümetin sayısı meclisi açmaya yetmedi.
Muhalefetin yasamaya “hükümetin görevi” diyerek nisap katkısı sağlamaması alışkanlığının tuhaflığını sonraya bırakalım.
Bugün hükümetin neden nisap bakımından yetersiz kaldığına bakalım.
Toplam sandalye sayısı kurulduğu gün 29 olan hükümetimiz bir süredir yoluna 28 ile devam ediyor.
Dün YDP genel kurula gelmedi.
Genel Başkan Arıklı durumu sosyal medya hesabından “nisap olmadığını haber etselerdi çıkar gelirdik” şeklinde açıkladı ve “bugüne kadar DP hep destek vermis ve biz olmadan da açımışlardı” diye de ekledi.
Şimdi bu nokta mühim ve hayati değerde. Elbette hükümet açısından.
Sonra konuşacaklarımız arasına bunu da ekleyelim.
Çünkü görünen o ki bu mevzu bir hayli derin.
Benim anlamadığım ve uğruna başlık attığım konuya dönersek, neden hala “kendiliğinden anlayanlar” sınıfına dahil olmuyoruz ve “kendilerine açıklanan şeyleri anlayanlar” olarak yola devam ediyoruz.
Anlamanın maliyetinden mi kaçıyoruz..?
Anlayınca artık eskisi gibi olamayacağımızı ve mutlak değişime uğrayacağımızı biliyor da bundan mı kaçıyoruz..?
Yoksa “ne kendiliğinden, ne de başkası vasıtasıyla anlayanlar” sınıfına çakıldık ve bu durumun çaresizliğinde miyiz..?
Anlamadım…
Ama anlamak lazım…
Maliyeti her ne olursa olsun, her ne pahasına olursa olsun…