Kınama Yapınca İşler Düzelmiyor
Okumayı değil ama yazmayı çok seven bir ülke olduk.
Ne tuhaf değil mi, okuyan olmasa da yazmaya meraklı o kadar çok insan var ki..!
Bu durumu yazılı bir şekilde anlatıyor olmam da başlı başına bir ironi, bir paradoks aslında.
Yazma merağımız aslında konuşmaya olan düşkünlüğümüzden kaynaklı.
Her konuda konuşmayı ve hava atmayı çok severiz.
Bizim kuşak iyi bilir, kahvehane kültürünü.
Çocuktum, Girne’nin en yoğun kahvehanelerini büyüklerimizi görerek takip ettim.
Sonra yaşım ilerledi, üniversite için gittiğin Ankara’da o dönemin kahvehanelerinin, daha doğrusu çay evlerinin bizzat müdavimi oldum.
Ne sohbetler çevirdik ve nutuklar attık birbirimize..!
Her seferinde de istisnasız bir şekilde memleketi kurtardık, tüm sorunlarına çözüm ürettik.
Sonuçta sosyal medya henüz yoktu ve iletişimin yegane yoluydu konuşmak.
Biz de onu yaptık.
Sonrası çok hızlı gelişti.
Sosyal medya bir anda geldi ve hayatımıza girdi.
Daha doğrusu, sosyal medya bizi kendisine dahil etti.
Ve böylece ülkemin yazıyla imtihanı da başlamış oldu.
O gün bugündür yazıyoruz.
Sürekli bir şekilde hem de.
Her konuda yazıyoruz.
Bu yazıların neredeyse tamamı şikayet üzerine.
Her şeyi şikayet ediyor, her şeyden yakınıyoruz.
Ama bilmiyoruz ki şikayet ettiğimiz şey aslında kendi hayatımızdır.
Yani, şikayet ettiğimize aslında biz de dahiliz.
Fakat sadece yazıyoruz, o kadar.
O nedenle de yazmakla işler düzelmiyor.
Zaten okumayı da pek sevmiyoruz.
Çünkü onlar başkasının görüşleri.
Biz kendi görüşümüz üzerine görüş tanımayız.
O da ayrı bir mesele.
Olanı biteni eleştiriyor, önümüze çıkanı kınıyoruz.
Ama işler düzelmiyor.
Her konumuz böyle.
Hele ki de siyaset..!
Orda tam bir yazı işleri hakim.
Dünyanın bir başka ülkesinde bu kadar çok yazılı açıklama yazılmıyor, bildiri yayımlanmıyordur.
Buna adım gibi eminim.
Ama yine de yapıyoruz ve sadece bunu yapıyoruz.
Sadece bunu yaptığımız için de işler ileriye gitmiyor.
Aksine daha da geriye düşüyoruz.
Bir yılı aşkın süredir devam eden, KKTC’deki Rum malları konusunda da aynı vaziyetteyiz.
Rum hükümeti gemi azıya aldı ve bu konuda ciddi bir atak başlattı.
Tutuklamalar giderek artarken, en son Rum meclisinin aldığı cezaların artırılması kararı yaşandı.
Biz bu konuda hala eylemsizlik planını uyguluyoruz.
Sadece yazılı açıklama ile durumu kınamaktan öteye geçmedik.
Peki ne yapılabilir..?
Mütekabiliyet uygulanabilir örneğin.
Belki biz de aynı şekilde davranabiliriz.
Söz konusu durum sürdüğü müddetçe Kıbrıs konusundaki hiçbir adıma katılmayacağımızı açıklarız ve bunu uygularız.
Kıbrıs’ta veya başka bir yerde, kim isterse olsun hiçbir BM yetkilisi ile görüşmeme kararı alırız, buna Rum yetkilileri de ekleriz.
Eğer diyalog isteniyorsa uygulama sonlandırılsın deriz.
İlk anda akla gelen bu adımlar mutlaka çoğaltılabilir.
Geçmişte BM yetkililerine kapılarını kapatmış ve sınırdan öteye geçiş izni vermemiş bir ülke olarak o dönemde istediğimizi almıştık.
Bu sefer neden olmasın..?