Gazze'de biriken atıklar çevre tahribatının boyutunu ortaya koyuyor
İsrail’in Gazze’ye 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırılar nedeniyle evlerini terk ederek çadırlarda ve barınma merkezlerinde yaşamak zorunda kalan Filistinliler, sokaklarda biriken atıklar arasında yaşam mücadelesi veriyor. Yerel yetkililer yakıt sıkıntısı nedeniyle sokaklarda biriken çöp yığınlarını kaldırmakta yetersiz kalırken, Filistinliler, atık sularda tespit edilen çocuk felci virüsünün çocuklarına bulaşmasından endişe duyuyor.
Hollanda merkezli sivil toplum kuruluşu PAX for Peace tarafından yayımlanan “Gazze’de Savaş ve Çöp” isimli rapora göre, boyutları farklılık gösteren en az 225 atık toplama alanının bulunduğu Gazze Şeridi çevresinde, atık toplama araçlarının saldırılarda zarar görmesi ve İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından çöp toplama alanlarına erişimin engellenmesi nedeniyle sokaklarda ve tarlalarda yüz binlerce ton katı atık birikiyor.
Ekim 2023-Mayıs 2024 tarihlerini kapsayan raporda, yüksek hava sıcaklıkları, çöken sağlık altyapısı, gıda güvensizliği ve tıbbi müdahale eksiklikleri hatırlatılarak biriken katı atıklar, yerinden edilmiş Filistinliler için “sessiz tehdit” olarak tanımlandı.
Rapora göre tıbbi atıkların imha edilememesi, kimyasalların ve radyoaktif maddelerin toprağa ve yer altı sularına karışması Hepatit B ve Hepatit C gibi hastalıkların yayılmasına yol açarken depolama alanlarından önce suya ve toprağa, ardından da bu alanlarda yapılan tarımsal faaliyetler yoluyla besin zincirine karışan kimyasallar insan ve hayvan vücuduna kadar ulaşıyor. Kirlenmiş toprak ve su kaynakları sadece Gazze’yi değil, suyun taşınabilme potansiyeline bağlı olarak uzak mesafelerdeki ekosistemleri ve buralarda yaşayan insanları da tehdit ediyor.
330 bin tondan fazla katı atık birikti
Çatışmaların başlamasıyla nüfusun yüzde 85’inden fazlasının yerinden edildiği Gazze’de, yapıların yüzde 62’si saldırılar sonrası enkaza dönüşürken, Gazze Belediyesinin verilerine göre sadece kent genelinde en az 100 bin ton katı atık birikti.
İsrail saldırıları öncesi atık toplama faaliyetlerinin sürdürüldüğü Gazze’deki Yarmouk Atık Transfer İstasyonu saldırılarla birlikte kısa sürede hem büyük bir çöplük alanına dönüşüp hem de bombaların hedefi olurken Gazze Belediyesi, tesisteki durumun kritik bir noktaya doğru ilerlediğine dair uyarı yayınladı.
Raporda, Gazze’nin güneyinde ve merkezinde Birleşmiş Milletler kuruluşları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından toplanan atıkların geçici olarak depolanabileceği 19 acil çöplük sitesi kurulduğu hatırlatılırken bu noktalardaki atıkların daha sonra belirlenen çöplüklere taşınma planının IDF’nin engellemeleri sonrası zorlu bir sürece dönüştüğü anlatıldı.
BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından yayımlanan rapora göre ise, Gazze genelinde 150’den fazla futbol sahasını doldurabilecek 330 bin tondan fazla katı atık birikti.
Gazze’de her gün ortaya çıkan yaklaşık 2 bin ton atık, 500 eşek arabası ve 76 toplama aracıyla yönetilmeye çalışılırken, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na (UNDP) göre, bir toplama aracı 21 bin kişilik nüfusa, bir toplama işçisi ise 3 bin 343 kişiye hizmet veriyor. Gazze’de günlük 2 bin ton ek atık üretildiği düşünüldüğünde Gazzelileri salgın hastalıklardan korumak ve bozulan çevreyi eski haline getirmek uzun ve zorlu bir mücadele gerektiriyor.
“Çevre tahribatının bir yöntem olarak kullanılması yasak”
Gazze’de atıkların ve molozların yol açabileceği çevresel sorunlara ilişkin soruları yanıtlayan Kılıç, Gazze’deki atık problemi sorununun İsrail devletinin kurulduğu 1948’de başladığını söyledi.
İsrail’in, Filistin topraklarını Filistinlilerden arındırma politikası dahilinde yürütmüş olduğu faaliyetler bulunduğunu belirten Kılıç, “Diğer devletlerle İsrail’i kesinlikle ayırmamız gerekiyor. Savaşlarda kuralları ihlal eden devletler tabii ki spesifik durumlarda oluyor ama hiçbiri bunu İsrail kadar bir savaş aracı olarak kullanmadı.” dedi.
Savaşlarda büyük dalgalar yaratılması, deprem oluşturulması, iklimle oynanması gibi çevre tahribatının bir yöntem olarak kullanılmasının 18 Mayıs 1977’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen Çevresel Değişiklik Tekniklerinin Askeri veya Diğer Herhangi Bir Düşmanca Kullanımının Yasaklanmasına İlişkin Sözleşme (ENMOD) tarafından sınırlandırıldığını kaydeden Kılıç, bugün İsrail’in konvansiyonel silahları yoğun şekilde kullanarak ortaya çevresel etkiler çıkarmasının amacının, Gazze’yi yaşanmaz hale getirmek olduğunu ifade etti.
“Katı ve sıvı atıkların bertarafı zaten her zaman çok büyük bir sorundu”
İsrail’in uluslararası hukuk kurallarını ihlal ettiğini vurgulayan Kılıç, şu görüşleri paylaştı:
“Gazze, hepimizin bildiği gibi çok küçük bir alan ve çok yoğun bir nüfus var. Burada tam bir otoritenin olmaması, İsrail’in ambargosu gibi nedenlerle zaten su temini ya da katı ve sıvı atıkların bertarafı gibi meseleler her zaman çok büyük bir sorundu ama bu ağır işgalin getirmiş olduğu büyük acılar ve aynı zamanda tahribat bunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. İsrail’in temel amacı da zaten bu. Bugüne kadar insanlığın karşılaştığı en yoğun insan hakları ihlallerinin, doğrudan doğruya yaşam hakkı ihlalinin yaşandığı bir yer Gazze.”
Filistin’de atıkların hiçbir işlemden geçmeden yığınlar halinde sokaklarda bulunması, yıkılan binaların ardından kalan molozların kaldırılamaması gibi nedenlerin sıtma, kolera, tifo, tifüs benzeri hastalıklara yol açabileceği uyarısında bulunan Kılıç, bu durumu İsrail’in, Filistinlilerin Gazze’de yaşamasını engellemek için başlatmış olduğu askeri operasyonunun bir parçası olarak değerlendirdi.
Savaşın sona ermesiyle Gazze’deki yaşam düzeninin yeniden oluşması, tarımla birlikte üretim yapılmaya başlanması gibi durumların pek mümkün olmayacağı yönünde tahminler bulunduğunu aktaran Kılıç, “Geniş alanların tahribatı söz konusu. Konvansiyonel yöntemlerle bunu yapıyorlar. 1949 Cenevre Sözleşmesine ek 1 nolu 1977 tarihli protokolde de uzun vadeli etkisi olacak, yaygın ve nitelik olarak ağır sonuçlar doğuracak yöntemlerin yasaklandığını görüyoruz. İsrail, Gazze ve Batı Şeria’da gasbettiği Filistin topraklarındaki tarım alanlarında gerçekleştirdiği bilinçli tahribatı 7 Ekim 2023’ten önce de sürdürüyordu. İsrail hem Batı Şeria’yı hem de Gazze’yi tarım yapılamaz bir alana dönüştürmeyi hedefliyor” diye konuştu.
Gazze’de önceki yıllarda da atıkların bertarafı konusunda çalışmalar yapıldığını ancak İsrail’in sınırlamaları nedeniyle atık suların büyük kısmının arıtılmadan denize veya toprağa salındığını anlatan Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Toplu olarak devamlı şekilde kuzeyden güneye, güneyden batıya, batıdan tekrar kuzeye sürülen ve çadırlarda yaşayan insan topluluğundan, milyonlardan bahsediyoruz. Çıkan atıkların bu dönemde herhangi bir şekilde düzenlenmesinin mümkün olmayacağı kanaatindeyim. Çünkü zaten sabit bir yerleri de yok. Bu insanlar için şu an en önemli şey yaşamak yani yeterli gıdaya ulaşmak. Görüyoruz ki açlıktan ölen çocuklar, bebekler var. Bu da aslında soykırımı amaçlayan politikaların bir sonucu. Hepsini bir bütün olarak İsrail’in soykırım politikasının bir sonucu olarak görmekte fayda var.”