Ertanch HİDAYETTİN

Taraf olmak ve tarafsızlık

5 yıl önce yazdığım bu yazımı şimdiki ortam için hâlâ geçerli olduğundan tekrarlıyorum.

Bir futbol, basketbol, diğer spor dallarında bir takım tutar, taraf oluruz. Arsenal’cıyız, Fenerbahçeliyiz, falan. Sportif bir yarışmada doğduğumuz ülke, veya vatan edindiğimiz ülkeyi tutar, taraf oluruz. Politik bir partiyi destekleriz, taraf oluruz. Düğün salonunda ya gelin, ya da damat tarafındaki masalara yönlendiriliriz, kimi tanırsak. Yani düğünde bile tarafız. Mahkemede davalı veya davacıyı savunan avukat taraf olur. Davalar taraf sistemi üzerine kurulmuştur.

Yani diyeceğim sevgili okurlar, yaşamın her aşamasında insanoğlu taraftır, taraf olmaya mejburdur. Ama bu, “taraf olmayan bertaraf olur” gibi katı bir söz ile hemfikir olma gerektiği anlamına gelmemelidir.

Peki tarafsızlık ne demektir. Wikipedia sözlüğünün tanımı şöyle:

“Genel anlamıyla taraf tutmama, yansız kalma, belirli bir zaman ve mekanda belirlenmiş tutum ve düşünceler arasında tercih yapmama halidir. Gündelik dilde, kararsızlık, çekimserlik, eylemsizlik, tepkisizlik gibi kelimelerin yerine de kullanılmaktadır.

Tarafsızlık bir anlamda gerçeği yansıtmayı, zıt görüşlere bir arada yer vermeyi ve nesnel olmayı içerebilir. Tarafsızlık bazı görüşlere göre mutlak anlamda mümkün değildir. Zira görüş belirtmemek yaşanan gerçekliğe rıza göstermek ve dolaylı olarak taraf tutmak anlamına gelir”.

Akla “ne şiş yansın ne kebap”, “hem nala vurmak, hem mıha”, “çitin üzerinde oturmak”, “tavşan boku”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi deyimler gelir.

Birçoklarına göre tarafsızlık da taraf olmaktır. Sözlüğün son kısmında belirtildiği gibi, “yaşanan gerçekliğe rıza göstermek ve dolaylı olarak taraf tutmaktır” tarafsızlık.

Tarafsız olması gereken kişiler, kurumlar tabi ki var. Yargı sistemi bunlardan biri olmalıdır. Bir yargıç, önüne konulan delilleri objektif olarak inceler ve kararını ona göre verir. Ama sonuçta kararı ya suçlayan ya da suçlanan kişinin leyhine veya aleyhine olur. Yani objektif verilen kararlar dahi taraf olmakla sonuçlanır.

Gazeticilerin, medyanın da tarafsız olması gerektiği söylenir, ama kapitalist düzende, özellikle “devlet kanalları”nın var olduğu günümüzde bu sadece sözde kalan, uygulanmayan bir olgudur. Zaten haklının yanında olmayan, güçlünün yanında olan bir medyanın, patronların borusunu öttüren bir medyanın medyacılığı batsın.

Gelelim sanatçılara, veya kendine sanatçı diyenlere. Sanat nedir, sanatçı kime denir soruları tarih boyu insanları meşgul eden bir sorudur. Subjektif bir kavram bu aslında. Kimsenin kendine sanatçı diyen birisine “sen sanatçı değilsin” deme hakkı yoktur.

Ancak, bana göre bu sıfatı kendisine yakıştıran bir kişinin de bu yüce konuma karşı sorumlulukları olması gerektiğini düşünüyorum.

Bu yüzden bir sanatçı “tarafsızım” derse benim tanımladığım sanatçı tanımına ters düşer, ve benim o “sanatçı”ya karşı saygım yok olur.

Bana göre sanatçının toplumu içerisinde yol göstericiliği, rol modelliği, prensipli duruşu çok önemlidir. Haksızlık, adaletsizliğe karşı baş kaldırmasını bilmeli, direniş sergilemeli bir sanatçı. Devamlı olarak sorgulamalı, eleştirmeli.

Bir sanatçı sanat etkinliğine katılım olmayacağı kaygısıyla hareket etmemelidir.

Zaten sergilediği sanatı takdir edildiği için değil de sırf popüler olduğu için, sırf gönlü olsun diye etkinliğine gidilen bir sanatçı bundan rahatsız olmazsa benim gözümde prensipsiz bir sanatçıdır.

Mesele salon doldurmak olmamalı bir sanatçı için. Kaliteli bir etkinlik sunma, bir mesaj verme kaygısı taşımalı sanatçı.

Bir sosyal medya paylaşımıma yorum yapan birisinin çok haklı bulduğum yorumu şöyle:

” Toplumumuz statü ve sıffata kayıtsız şartsız tapan bir toplum. İşte bu yüzden gönülden, menfaatsız, başarıyla çalışan, birçok statüsü olmayan fedakarlar pes ettirilir ve toplum örgütlerinin, derneklerin başına kşisel hırsları yüzünden insanları gözünü kırpmadan feda eden menfaatçı, ama ekonomik bir konuma sahip olduğu için saygınlık gören şahsiyetsizler egolarını tatmin etmek için geçer ve ne yazık ki desteklenir. Bölücülük, uyuşmazlık, toplum olarak doğru değerlere inanmaya başladığımızda, doğru insanların liderliğinde çözümlenebilir. Yaşadıklarıma dayanarak pek umudum olduğunu düşünmüyorum”.

Bu yorum ile yazımın konusu arasında bağlantı kurma işini siz okurlarıma bırakarak yazıma nokta koyuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top button