Serkan Hastürer

Yerelden, merkeze yönetim planlaması ihtiyaçtır

 

 

Ülkemizde, genel bir ekonomik kalkınma master planı yoktur.

Olmayan planın yarattığı düzensizliğin, zararlarını ise toplum olarak çekmekteyiz.

Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler incelendiğinde, kalkınma planlamasında, yerelden, merkeze modellendiğini, Birleşmiş Milletler’in yerel yönetim raporları da dahil olmak üzere, birçok kaynaktan kolayca öğrenebiliriz.

Belediyeler ya da yerel yönetimler, bir başka deyişle, yerel devletler tanımlamasını da yapabiliriz.

Ülkemizde mevcut, toplamda 28 belediyemizin, büyük çoğunluğunun, mali yapısının sürdürülebilir olmadığını ve finansal batağın içinde olduklarını rahatça söyleybiliriz.

Son yerel seçim öncesi, Yeni Erenköy Belediyesi’nin anahtarının teslim edildiği, henüz hafızalardan silinmedi.

Esentepe Belediyesi’nin, aylarca maaş ödemediğini de hala unutulduğunu sanmıyorum.

En fazla nüfusa sahip, Lefkoşa Belediyesi’nin durumu ve geçmiş dönemlerden gelen yanlışların, hala daha çözülememiş, sorunları ortada.

Belediyelerde yaşanan sorunların birinci sorumlusu başlarındaki yönetimlerdir.

Bu yazıyı yazarken de, siyasetin iliklerine kadar işlediği, belediye yönetimlerini, suçsuz göstermek gibi bir niyetim de asla olamaz.

Ancak, tek başına bütün suçu yerel yönetimlere yüklemenin de, doğru bir yaklaşım olmayacağına inandığımı da belirtmek isterim.

Bu açıdan bakıldığında, belediyelerin, yetki ve gelir yapılandırmasının ayrıca değerlendirilmesi gerekliliğine inanıyorum.

Bugün için, ayakta duran birkaç belediye varsa, iyi yönetimin yanında, sebebin merkezinde, o bölgelerin imar gelişiminde popüler olması kaynaklı inşaat ruhsat harçlarının payı ve süreklilik gösteren iş yeri sayıları (örneğin Girne Belediyesi için Oteller, Alayköy Belediyesi için yeni kurulan sanayi bölgesi veya Mehmetçik Belediyesi için Bafra Turizm bölgesi, Değirmenlik Belediyesi için Ercan Havaalanı, İskele Belediyesi için Kalecik’te bulunan petrol dolum tesisleri) sanırım yadsınamaz.

Daha fazla konut ve iş yeri ve daha fazla insan, belediyeler için daha fazla gelir kaynağı demek.

Bu noktada belediye gelirlerinin, kendi içindeki nüfusa orantılı gelir dağılımındaki eşitsizliğin varlığından söz etmek mümkün.

Hasbelkader, bir bölgeye yapılmış olan özel yatırımlardan kaynaklı gelirlerin, bir havuzda birleştirilip, belirli imtiyazlarla düzenlenerek, bütün belediyeler arasında, nüfusa dayalı, kişi başına düşen gelir hesabı düşünülerek yapılacak bir düzenleme ile tüm belediyelere aktarılmasının, daha doğru bir yaklaşım olacağına inanmaktayım.

Belediyeler ya da diğer adıyla yerel yönetimler, ülkemizde 51/1995 sayılı “Belediyeler Yasası” ile düzenlenmiştir.

Yasayı okuduğum zaman ‘kağıt’ üstünde, birçok ilgili konunun açılımı yapılmış ancak, ciddi eksiklerin olduğunu da söylemek mümkün.

Örneğin; herhangi bir belediye, devlet bütçesinden ayrılan kaynağın, kesinti garantisine rağmen, Kalkınma Bankası’nın yasasındaki eksiklikler yüzünden, uygun faiz oranları ile, krediden faydalanma olanağına sahip değil.

Belediye niteliklerinin aranmasında en kritik noktalardan biri olduğuna inandığım, o bölgenin ekonomik ve sosyal potansiyelinin, yasada, belediye tanımının içerisinde yeri olmasına rağmen, fiiliyatta bunun, birçok belediye için var olduğunu söylemek mümkün değil.

Birçok belediyenin ortak sorunu, kendi sorumluluk alanları içinde, yatırım potansiyeli bulunan ve gelir getirici nitelikte, yatırıma dönüşebilecek,  kaynakların, merkezi hükümet uhdesinde olması. Dolayısı ile yap işlet devret veya özel yatırım ortaklığı gibi projelerin, bugünkü yapı ile belediyeler tarafından üretilmesi, mevcut yapıda, pek mümkün görünmüyor.

Özellikle kırsal kesimde yer alan belediyelerin, nüfus yapıları incelensin.

İnancım kırsal belediyelere kayıtlı nüfus ile bölgede yaşayan gerçek nüfus arasında, çok ciddi farklılıkların ortaya çıkacağına inanıyorum.

Ülkede, özellikle genç nüfusun, yerel imkansızlıklardan dolayı, merkezlere göçü bir realitedir.

Bu durum, gerek belediyeler, gerekse, genel ülke ekonomisi için, ciddi bir sorundur.

Bu gözle bakacak olursak, aslında sorunun sadece belediyecilikle sınırlı olmadığını görmemiz hiç de zor değildir. Özellikle kamudaki şişmiş istihdamın ve üretimdeki plansızlığın yarattığı, yapısal anomali düşünüldüğünde, konunun, kapsamlı incelenmesi gereken, öncelikli bir konu olduğuna inanmaktayım.

Bu anomalinin, en somut örneğini, son 20 yıldır, Güzelyurt bölgesinin, neredeyse tüm gençlerinin, taşınıp konut aldığı ,Gönyeli’ye bağlı Yenikent bölgesinden görebiliriz.

Yazımın üst kısmında da belirttiğim üzere ekonomik ve sosyal potansiyel, bir bölge için çok önemli olması yanında çekim merkezi özelliğinin sürdürülebilirliğini sağlar.

Bölge insanı bölgesinde yeterli ekonomik yaşam koşullarına sahipse, bölgesinden ayrılmak için sebebi de yoktur.

Sorunun çözümü ise yerel yönetimlerin, yeniden yapılanma ve güçlendirilmesinden geçtiğine inanmaktayım.

Çözüm konusunda, niyet olduktan sonra, çok farklı yaklaşım ve alternatif çözüm önerilerinin çıkacağına inancım tamdır.

Çözümü ararken, doğru analiz, her zaman doğru kılavuz olur.

Dünyada, belediyeciliğin doğru düzgün sürdürülebilir olabilmesi için yapılan çalışmalarda ortaya çıkan sonuç, minimum 10.000 (on bin) nüfusa ihtiyaç duyulduğudur. Bunun yanında, nüfusun, bu rakamın altında olduğu durumlarda özel teşvikler de devreye girebiliyor.

Belediyelerin sınırları belliyse, ihtiyaç duyulan, bu sınırların içinde yapabileceklerinin tanımının altını, doğru doldurmaktır. Gerekli otokontrol yöntemleri ile bunun sağlanabileceğinden şüpheniz olmasın.

Yapılacak düzenlemeler ile belediyelerin, yerel üretimi destekleyen, yerel ekonominin parçası olduğu bir yapıya gelmesi hedeflenmelidir.

Kırsal kesim belediyelerini düşündüğümde, zaman içinde bitirilen kooperatifçiliğin, manasında canlandırılmasının, çözüm alternatiflerinden, sadece biri olduğuna inanırım.

Bölgelerin ekonomik ve nüfus dinamiklerinin tekrardan gözden geçirilip, sürdürülebilir yeni bir yapılanmaya geçiş bir ihtiyaçtır.

Belediyeler ise, bu ihtiyacın giderilmesinde, birincil araçtır.

Yerelden, merkeze doğru bir yapılanmanın, toplumun bütününü kapsama oranının, merkezden, yerele kıyaslanamayacak kadar yüksektir.

Amerika’yı baştan keşfetmiyoruz. Dünyada uygulanan başarılı modeller ortada. Bizde eksik olan ise niyet.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu