Ertanch Hidayettin

Kıbrıs, tarih ve kadın “kahramanlar”

Mart ayı başlangıcında Lefkoşa’da “Orta Çağ’da Kıbrıs’ın Kadınları – Kıbrıs’ın Kadın Kahramanları” başlıklı bir sergi açılmıştı. Naci Talat Vakfı salonundaki sergiyi 5000 üzerinde kişinin gidip gördüğü söyleniyor. Sosyal medyada, basında sergi ile ilgili yığınlarca övücü makale, yorum yazıldı.

“Gitmenizi ve o muhteşem kadınlarla yüz yüze tanışmanızı tavsiye ederim. Nenenizin, annenizin evdeki yüz düşümünü bulacaksınız” diye yazdı bir köşe yazarı. Yazar bunu belirtirken ressam Bayhanlı’nın hayali çizimlerine günümüzde yaşayan kişilerin çehrelerini yansıttığını anlatmaya çalışıyor belki, ama bu sözler başka türlü yorumlanmaya açıktır.

Orta Çağ’da olsun, herhangi bir çağda olsun kadına yönetilen cinsiyet eşitsizliğini irdelemek elbette çok önemlidir. Günümüzde hâlâ bu eşitsizliğin giderilmesi için çaba harcanmaktadır. Ancak Orta Çağ’da yaşayan kraliçeleri, “asil” kadınları “kahraman” olarak göstererek bunu yapmak ne kadar gerçekçi bir yaklaşımdır? Bana sorarsanız hiç değil.

Sergi, “Orta Çağ’da Kıbrıs’ın kadınlarının ne şartlar altında yaşadığı konusunda olsaydı daha çok değerli olacaktı bence. Baskıcı, zalim krallıkların yönettiği ilkel sistemlerin bir parçası olan kraliçeleri kahraman ilan etmek kanaatimce çok garip bir şeydir.

Orta Çağ Avrupa için karanlık bir çağdı. Kadınlar cadı diye avlanıp yakılırken herhalde Kıbrıs’ı yönetenlerin ada için çok aydınlık bir çağ yaşattığı iddia edilemez. Sergideki kraliçeler pozisyonlarının verdiği konum yüzünden çok şanslı idiler tabii ki. Sergide yer alan bazı “kahramanlar” da tıpkı kral ve diğer erkek yöneticiler gibi pozisyonlarını korumak için türlü entrikalara, şiddete başvuran kişilerdi. Sergi için sunulan bilgide bu açıkça ortaya çıkmaktadır.

Sergide yer alan bir “kahraman”, Arnalda de Rochas’tan bahsederken şöyle deniliyor: “Semra’nın (sergilenen çizimlerin ressamı Semra Bayhanlı) ‘Arnalda Yükselirken’ adlı eseri, cennete yükselen kahramanı, saflığı temsil eden beyaz bir elbise içinde tasvir etmiştir.” “Cennete yükselen” bu “kahraman” Osmanlının Kıbrıs’ı fethettiği zaman Mağusa’da bir geminin cephaneliğini havaya uçurmuş, ve böylelikle esareti değil, ölümü seçmiş. Bir kontun kızı olması dışında başka bir özelliği olmayan bu şahsın sergiye alınmasındaki tek nedenin Osmanlı gemisini havaya uçurması olduğu anlaşılıyor (eğer gerçekten böyle birisi yaşamışsa).

Kıbrıs konusunda çok ciddi araştırmalar yapan, kitap yazan Yaşar İsmailoğlu dostum bir yorumunda şöyle yazıyor: “…ancak Omorfolu Lordun (ki o günlerde Lord yoktu) kızının Osmanlı kadırgasını havaya uçurduğu öyküsü sadece “inanç” boyutunda savaş kaybeden venedikli sanatcıların “hayalde üretilen” kahramanlar olduklarını bilmemiz gerekiyor”.

Kıbrıs’tan geçen Orta Çağ Avrupa burjuvası ile ilgili bir etkinlikte sergilenen şahısların Kıbrıslıtürkler tarafından bu denli benimsenmesi nasıl açıklanabilir? Merak ediyorum, etkinlik güneyde sergilendiği zaman atalarına din mezhepleri yüzünden zulmeden yönetimlere ait bu şahısları Kıbrıslırumlar da aynı şekilde benimseyip onlara “kahraman” sıfatı verecek mi?

Evet, Kıbrıs’ın tarihi yaşadıkları zaman dilimi ne olursa olsun tüm Kıbrıslıları etkiler. Ancak sergide bahsedilen “kahraman” kadınların çağında şanlı bir tarih yazılmış gibi davranmak ve Kıbrıslıtürklerin bu kişileri benimseyip sahiplenmesinin ironisini anlayan anlar.

Silah gücüyle sahip oldukları dünyanın her köşesinde sayısız soykırımlara neden olan Batılılara karşı olan bu özentiyi anlamak gerçekten çok zor. 54 yıldan beri İngiltere’de yaşamaktayım. Bu ülkenin zengin insan mozaiğini oluşturan çeşitli kültürlerden arkadaşlarım oldu, hâlâ var. Birçokları benim gibi ülkeleri geçmişte İngiliz müstemlekesi olduğu için bu ülkeyi seçmek zorunda kaldı. Tanıdığım bu insanlar arasında benim toplumum kadar Batılıları yücelten ve (söylemezsem çatlarım) kendi özgeçmişlerini, kültürlerini aşağılayan kişilere rastlamadım. Genelleme oldu ama giderek bunun doğruluk payının küçümsenemeyecek kadar fazla olduğunu örneklerle görmekteyiz.

Manipülasyon aracı olarak kullanılmadığı sürece sanatın değerine yürekten inananlardanım. Ancak tarih hakkında aynı düşüncede değilim. Tarihin bilim olmadığını savunan birçok akademisyen bulunmaktadır. Değerli arkadaşım Nazım Beratlı bu konuda yığınlarca kaynaktan yararlanarak birçok makaleler, kitaplar yazdı. Bir yazısında “tarihte geçmişe bakıp, geleceği de birebir öngörecek genelleyici yasaların bulunmadığını düşünmekteyim” diyor. Yani tarihin bilim tanımlamasına uymadığını söylüyor.  Tarih bir bilim midir? – Kıbrıs Gazetesi – Kıbrıs Haber, KKTC Son Dakika ve Gündem Haberleri (kibrisgazetesi.com)

Tarihçi sayın Ahmet Hilmi ve ressam sayın Bayhanlı 5 yıllık bir çalışmadan sonra Lefkoşa’da sıra dışı, ilginç bir sergi sundular. Emeklerine sağlık. Bu yazımın bu etkinliğe saldırı olarak algılanmamasını dilerim. Naçizane bir eleştiri olarak kabul edilsin.

Sorgulayıcı olup ezber bozmayı öğrenmeliyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu