Alper Eliçin

Hamili Kart Yakinimdir..,

1982’de ABD’deki lisansüstü eğitimimi tamamlayarak İstanbul’a dönmüş ve derhal dört aylık kısa dönem askerlik için Burdur’a gitmiştim. Terhisimden hemen sonra da iş aramaya başlamıştım. Gazetelerde çıkan iş ilanlarına başvurmaya çalışıyordum ama, o yıllarda endüstri mühendisinin ne iş yaptığı konusunda pek çok şirket yöneticisinin bilgisi olmadığından fazla şansım da yoktu. Zaten ilanlarda da bir tek kez bile endüstri mühendisi arandığını okumamıştım. Bu durumda elimde kalan son çare bugün de çok geçerli olan ‘Hamili kart yakinimdir’ uygulamasına başvurmak oldu. Bugünden tek farkı belli bir partiye üye veya bir tarikat mensubu olmak gerekmiyordu.

Dedemin yeğenlerinden Dr. Bedri Ünal bana iş bulmadayardımcı oldu. Bedri Amca çok iyiliksever bir insandı. Sağlık sorunu olan herkesin yardımına koşardı. Kore gazisi olan Bedri Amca benim de tüm aşılarımı düzenli yapardı. Ayrıca kendisi kirvemdir.

Bedri Amcaların Sarıyer’de oturdukları sokağa bir zamanlar Balkan göçmeni bir aile gelmiş. Aile tüm malını mülkünü bırakarak perişan bir şekilde İstanbul’a geldiğinden mali durumları pek iyi değilmiş. Vildan adında kızlarıyla Şarık isimli bir oğulları olan bu ailenin küçük kızı da kötü beslenme nedeniyle zafiyet geçiriyormuş. Bedri Amca Vildan’a kan iğneleri, vitaminler vb vererek toparlanmasını, yeniden sağlığına kavuşmasını sağlamış. Bu komşu göçmen aile de,Bedri Amca’nın kendilerine zor günlerinde yaptığı bu iyilikleri daha sonra hiç unutmamış. Hep büyük saygı göstermişler.

Zamanla ailenin erkek çocuğu büyümüş, girdiği İTÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olup artık evlenmiş olankızkardeşi Vildan’ın eşi ile bir inşaat şirketi kurmuş. Şirkete de ENKA (Enişte-Kayınbirader) adını vermişler.

Ben iş aradığım dönemde ENKA artık dünyanın sayılı inşaat şirketleri arasına girmiş, pek çok iş dalına da yatırım yaparak bir holding haline gelmişti. İşte Bedri Amca bana yardımcı olmak için Şarık Tara’yı aramış, biraz çekinerek ve utanarak benim için bir iş bulunup bulunamayacağını sormuş. Şarık Bey’in talimatıyla anında randevu organize edilmiş.

O akşam Bedri Amca beni telefonla arayıp, ertesi gün için bana bir mülakat ayarlandığını, beni genel müdür yardımcısı Eşref Denizhan’ın beklediğini bildirdi.

Ertesi sabah tam söylenen saatte tek takım elbisemi giymiş olarak ENKA’nın Balmumucu’daki üç bloktan oluşan genel merkezine gittim. Eşref Bey’in ofisi de bu binadaydı.Gittiğimde Eşref Bey de beni bekliyordu. Derhal odasına alındım. İçeri girmeden sekreterinin bana uzattığı bir başvuru formunu doldurmuştum ve bu form da Eşref Bey’in elindeydi. Yumuşak ve güleryüzlü bir edayla beni karşılayan, hal hatır soran Eşref Bey’in, bir süre sonra forma baktıkça kafasında soru işaretleri belirdiğini bakışlarından anlamıştım.

Formda eğitim bölümünde Alman Lisesi’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği lisansı, ardından İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması masteri, daha sonra da ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme masteri yazıyordu. Eşref Bey özellikle ‘Yöneylem Araştırması’ sözcüklerine biraz takıldıktan sonra işletme kelimesini daha hızlı geçmişti.

Kendisine bana mutlaka şirkette bir iş bulunması için talimat verildiği belliydi ama, iyi bir inşaat yüksek mühendisi ve yönetici olan bu bey, belli ki biraz zorlanıyordu. İyi bir lise eğitimi ardından Türkiye ve yurtdışında iyi üniversitelerde okumuş, deneyimsiz ama gelecek vadeden biri olduğumun da çok iyi farkındaydı.

O formuma bakıyor, ben de ona bakıyordum. Sonunda sessizliği yine Eşref Bey bozdu, Açık kalplilikle ‘Oğlum çok iyi bir eğitim aldığın belli, ancak ben bir inşaat mühendisiyim, inşaat, elektrik gibi bir daldan mezun olmuş olsaydın sana hemen bir pozisyon bulur ve işe başlatırdım ama senin uzmanlığın nedir anlayamadım, bana yardım et, sana uygun bir pozisyonu birlikte belirleyelim.’ dedi. Sonra da ‘Endüstri Mühendisi ne iş yapar?’ diye sordu. Ben de dilim döndüğü kadar optimizasyon asli işimizdir gibi bir şeyler geveledim.Neyse ki Yöneylem Araştırması nedir diye sormadı. Yoksa ben de iyice zorlanacaktım. Sonunda iki dil bilmem ve sohbetimiz esnasında Fortran IV bilgisayar diline hakim olduğumun ortaya çıkması, çözümü de beraberinde getirdi. ‘Seni Prof. Fikret Keskinel’e yönlendireceğim. Şirketimizin bilgiişlem bölümüne de bakan mühendislik şirketlerikoordinatörümüzdür’ dedi. Sonra Fikret Bey’e telefon etti ve beni de yolcu etti.

Aynı binada olan Fikret Bey’in odasına doğru yollandım. Bir kapıyla diğer bölümlerden ayrılan bu ofiste üç oda vardı. Solda iki kişinin bulunduğu bir oda, hemen yanında Fikret Bey’in ofisi bulunuyordu. Bu iki ofis bir koridora açılıyor, koridorun sonunda da iki sekreter hanım oturuyordu. Koridorun diğer tarafında ise oldukça büyük bir ofis daha vardı. Ofisin kapısındaki isim tabelasında Prof. Enver Çetmeli adını fark ettim. Çetmeli soyadı bana son derece tanıdıktı, ziraEnver Bey’in oğlu Teoman benim ilkokul ve ortaokuldan sınıf arkadaşım olduğundan kendisinin Türkiye’nin en önemli statik ve betonarme uzmanı olduğunu duymuştum.

İTÜ İnşaat Fakültesi’nde hocalık yapmış olan Prof. Dr. Fikret Keskinel’in ise o dönemlerde ODTÜ’den Prof. Dr. Oğuz Manas ile birlikte bilgisayarlar konusunda isim yapmış önemli biri olduğunu zamanla öğrendim.

Fikret Bey’le sohbetimiz daha kısa sürdü. Telefona sarılıp ‘Hasan bir uğrayabilir misin?’ diye bilgiişlem departmanının müdürünü ofisine çağırdı. Hasan Ali Keser on dakika sonra gelmişti. Enka Bilgiişlem Merkezi (EBİM) yan bloğun bodrum katındaymış.

O dönemler daha masaüstü bilgisayarlar Türkiye’ye gelmemişti. Ben de zaten ilk kez ABD’de okuduğum sıralarbir hocamın ofisinde bir Apple II ile tanışmıştım. Masaüstü bilgisayarlar yerine bir binanın tüm katını kapsayan dev bilgisayarlar vardı, ama işlem kapasiteleri bugün benim hala kullandığım; Türkiye’de asker saati olarak da bilinen Casio’lar kadardı.

Hasan Bey bana programcılık, sistem analistlik konusunda bazı sorular sordu. Sonra da Fikret Bey bana dönerek ‘Pazartesi gel başla’ dedi.

Bu şekilde 15 Kasım 1982 Pazartesi günü ENKA-EBİM’de profesyonel iş yaşamım başlamış oldu. ENKA’daki iş yaşamın üç yıl kadar sürdü. Daha sonra Dünya Bankası’nın Çukurova’da yürüttüğü bir projede direktör yardımcılarından biri olmak üzere şirketten ayrıldım. Pek çok dost edindiğim ENKA’da iş yaşamımın ilk bezdirme (mobbing) olayını da deneyimledim. Onu da artık başka bir yazımda aktarırım.

 

2 Şubat 2025

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu