Alper Eliçin

MUGEM Projesinin Ardında Hangi Strateji Yatıyor?

Dünyanın uçak gemilerini en etkin şekilde kullanan ve en fazla uçak gemisine sahip olan ülkesi ABD, halen donanmasında on bir uçak gemisi var. Bu gemiler etrafında oluşturulmuş filolarla, tüm dünya denizlerine hükmediyor. Nimitz ve Gerald Ford sınıfı bu dev gemilerde 70-90 arası savaş uçağı ve helikopter bulunuyor. Uçak gemisi taarruz grubu  (Carrier Strike Group-CSG) adı verilen ve uçak gemisi ile birlikte hareket eden filoda yer alan 1-2 civarında Ticonderoga sınıfı kruvazör, Aegis radarları ve SM-2/SM-6 füzeleriyle birlikte hava savunması sağlıyor. Ayrıca Tomahawk seyir füzeleriyle kara hedeflerine saldırılar düzenleyebiliyorlar.

CSG’de ayrıca 2-4 arası Arleigh Burke sınıfı muhrip bulunuyor. Bunlar kruvazörler gibi hava savunması sağlarken aynı zamanda anti denizaltı torpidoları ve Sikorsky MH-60R Seahawk helikopterleriyle denizaltılara karşı savunma sağlıyor. Yine Ticonderoga’lar gibi Tomahawk seyir füzeleriyle kara hedeflerine saldırılar düzenleyebiliyorlar. Bu gemilerin de Tomahawk füzeleriyle kara hedeflerini vurma yeteneği de var. CSG’de mutlaka bir adet Los Angeles, Seawolf veya Virginia sınıfı nükleer saldırı denizaltısı da bulunuyor. Bu gemiler bir yandan düşman denizaltı ve yüzey gemilerini takip edip imha ederken aynı zamanda istihbarat ve gizli keşif de yapıyorlar. Her CSG’de 1-2 adet de lojistik ve ikmal gemisi yer alıyor.

Gerald Ford sınıfı bir uçak gemisinin maliyeti 13.5 milyar dolar, Tricoderoga kruvazörünün 1 milyar dolar, Arleigh Burke muhriplerin ise 1.8 milyar dolar civarında. Denizaltıların maliyeti ise 2.7 milyar dolar. Ayrıca uçak gemisi üzerinde konuşlanan hava gücünün yatırım maliyeti de 3 milyar dolar civarında. Yani bir ABD uçak gemisi taarruz grubunun yatırım maliyeti 20 milyar doları bulmakta. Operasyon maliyeti ise günlük 6.5 milyon dolar, yıllık olarak da 2.37 milyar dolar.

ABD’de bazı stratejistler uçak gemilerinin artık çağdışı ve son derece pahalı çözümler olduğunu, tüm savunma tedbirlerine rağmen kolay hedef olabileceklerini değerlendirmekte, denizaltılara ağırlık veren bir deniz gücünün daha ucuz ve etkin olacağını düşünmekte. Nitekim, CSG’nin diğer gemileri tarafından korunan, ciddi aktif ve pasif elektronik savunma sistemleriyle donatılmış uçak gemilerinden birine Süveyş açıklarında Beşiktaş-M adlı bir Türk gemisinin çarpmış olması bu açıdan oldukça ilginç.

ABD yüzyılı aşkın bir süredir uçak gemisi kullanan bir ülke. Yani oldukça deneyimli. Buna rağmen 1980’lerin sonuna kadar uçak gemilerinin pistlerine uçak indirme ve kaldırmada ciddi mal ve can kaybı ile karşılaşmış.

Dünyada ABD dışında başka ülkeler de, daha küçük boyutta da olsa uçak gemisi kullanıyor. Bunlardan en deneyimli ve profesyoneli Birleşik Krallık. HMS Queen Elisabeth ve HMS Prince of Wales isimli iki modern uçak gemisine sahip. Bu gemiler ABD’nin sahip olduğu uçak gemilerinden daha küçük boyutta. O nedenle her gemi 4.5 milyar dolara mal olmuş. Bu gemiler de de ABD’ninkine benzer şekilde detroyerler, fırkateynler, bir denizaltı ve bir destek gemisinden oluşan filolarla korunuyor. Uçak gemilerinin üzerinde Amerikan yapımı F-35B savaş uçakları konuşlandırılıyor. Uçak gemisi ve diğer gemilerin yıllık işletme maliyeti 85-105 milyon dolar civarında. Ancak gemilerin inşa ve donatım maliyeti nedeniyle, özelde Birleşik Krallık donanmasının diğer birimlerine, genelde Britanya silahlı kuvvetlerine yeterince yatırım yapılamadığı, bu nedenle Birleşik Krallık silahlı kuvvetlerinin aslında göreceli olarak zayıfladığı konusunda bazı karşıt görüşler de var.

ABD ve Britanya dışında üçüncü sınıf emperyalist Fransa’nın da nükleer tahrikli Charles de Gaulle isimli bir uçak gemisi var. Zaman zaman ihtiyaç duyduğu Fransa’dan uzak bölgelerde güç projeksiyonu ihtiyacını karşılıyor. Bu amaçla bazen Ege ve Akdeniz’de Türkiye’ye karşı güç gösterisinde kullanıldığı da oluyor. Rafale-M tipi uçakların konuşlandığı Charles de Gaulle, 2001’de donanmaya katılmış. O zamanki maliyeti 3 milyar dolar mertebesinde. Buna filodaki diğer gemiler dahil değil. Tüm filonun yıllık işletme maliyeti yılda 660-770 milyon dolar civarında. Bu rakam sadece Charles de Gaulle için bile yılda 200-250 milyon dolar mertebesine ulaşıyor.

 

Sağda Fransız Charles de Gaulle, ortada Japon JS Kaga helikopter destroyeri, solda Amerikan USS Carl Vinson 

Bir fikir vermek açısından, bu noktada bir karşılaştırma yapmakta yarar var. Türk Deniz Kuvvetleri’nin toplam yıllık bütçesi 4-6 milyar dolar civarında. Bu rakam Fransa için 6.5-7.7 milyar dolar, Britanya için ise 10-12 milyar dolar seviyesinde.

Bu üç ülke dışında uçak gemilerine ciddi yatırım yapan bir ülke daha var; o da Çin. Çin yarı bitmiş halde Ukrayna’dan aldığı Varyag (Yeni adı Liaoning) isimli gemiden sonra Shadong isimli bir başka uçak gemisini kendi inşa etti ve operasyonel hale getirdi. Fujian adını verdikleri üçüncü bir gemi ise inşa halinde. Tabii bu gemilerin her birinin de kendisini koruyan filoları var. Uçak gemilerinde J-15 Flying Shark savaş uçağı kullanılmakta.

Fujian’ın maliyeti 9-11 milyar dolar, kruvazörlerin 900 milyon-1.1 milyar dolar destroyerlerin maliyeti 500-700 milyon dolar civarında. Görev grubunun toplam yatırım maliyetiyse 15-20 milyar dolar mertebesindedir. Yıllık işletme maliyeti 400-600 milyon dolar civarında tahmin edilmekte. Bu vesileyle artık Çin’in dünyanın en fazla gemisi olan donanmasına sahip olduğunu da vurgulamakta yarar var.

Çin, ilk hedef olarak ABD donanmasını kendi kıyılarından uzağa itmek, daha sonra Pasifik’te denge sağlamayı hedeflediğinden uçak gemisi saldırı gruplarının adetini zaman içerisinde ciddi şekilde artırmayı hedeflemekte. İlk uçak gemisini 2012’de donanmaya katan Çin, hala tecrübe eksikliği nedeniyle bu gemileri etkin kullanamıyor. Yani on üç yıllık deneyim hala yetersiz kalıyor.

Bu ülkelere ek olarak Hindistan da, bir Hint Okyanusu gücü olması ve Çin’den çekinmesi nedeniyle, INS Vikramaditya ve INS Vikrant isimli iki uçak gemisine sahip. Bunlardan ilki eski bir Rus gemisi (Admiral Gorshkov). Öte yandan INS Vikrant 2022’de filoya katılan yerli yapım bir gemi. Bu gemilerin üzerine helikopterlere ek olarak Mig-29K uçakları konuşlandırılıyor. Vikrant’ın yapım maliyeti yaklaşık 3.5 milyar dolar. Görev grubunun işletme maliyeti ise yılda 300-400 milyon dolar civarında.

Japonya ise, kendisine II. Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından empoze edilen anlaşmalar nedeniyle, adı uçak gemisi olmayan iki adet Izumo sınıfı ‘helikopter destroyeri’ne sahip. Ancak artık bu gemilerin güvertesine F-35B’ler de inebildiğinden, aslında birer hafif uçak gemisine dönüşmüş durumdalar.

Bir de, bir zamanlar uçak gemisi sahibi olan ancak işletme zorlukları ve çok yüksek maliyetleri nedeniyle bu işten vazgeçen üç ülke var. Bunlardan biri resmen bu işten vazgeçtim demese de Rusya. Admiral Kuznetsov isimli uçak gemisi sürekli arızalanıyor ve römorkörler tarafından Murmansk limanına çekiliyor. Tam bir hurda. Brezilya da uçak gemisi Nae Sao Paulo’yu emekli etti. Hatta hatırlarsanız, bu söküm için Aliağa’ya getirilirken yaratacağı çevre kirliliği nedeniyle büyük tepkilere neden olmuş, sonunda Atlantik’te batırılmıştı.

Bir diğeri ise Tayland. Ekonomisinin boyuna posuna bakmadan, hiç de gereksinimi olmamasına rağmen, 1997’de İspanya’dan bir uçak gemisi satın almış. Ancak 2006’da üzerinde konuşlandırılan Matador savaş uçakları uçamaz hale gelince, gemi Bangkok yakınlarında bir limana çekilmiş ve müze gemi olarak kullanılmaya başlamış. Bazen de, genel seçimler öncesi liman liman gezdiriliyormuş. Zaten gerek Brezilya gerekse Tayland’ın stratejik olarak bu gemilere gereksinimi de yok.

Hafif uçak gemisi olarak tanımlanabilecek bazı gemilere sahip ülkeler de var. Bunların başında İtalya geliyor. Bizim TCG Anadolu’ya benzeyen, havuzlu çıkartma gemisi statüsünde değerlendirilebilecek ITS Cavour ve ITS Giuseppe Garibaldi, yeni filoya katılan helikopter gemisi ITS Trieste, hava platformlarının operasyonuna olanak sağlayan üç gemisi var. Bizden farkı İtalya F-35B uçaklarına sahip ve bunları bu gemilere konuşlandırabiliyor. Garibaldi yakında emekli olacak.

İspanya da Juan Carlos I isimli havuzlu amfibik gemisini aynı zamanda hafif uçak gemisi olarak kullanıyor ve üzerine F-35B konuşlandırıyor. Aynı şekilde Avustralya da HMAS Canberra ve HMAS Adelaide helikopter gemilerini F-35B’ler sayesinde hafif uçak gemisi olarak kullanabiliyor. Bizim TCG Anadolu’nun kardeşi olan Canberra sınıfı bu gemiler de, İspanya’nın Juan Carlos I tasarımına dayanmakta. Güney Kore de hafif uçak gemisi olarak değerlendirilebilecek gemilerin üretimine odaklanmış durumda, ama halen ortada bir şey yok.

Endonezya ise ilginç bir durum oluşturuyor. Avrupa büyüklüğünde bir yüzeye yayılan binlerce büyüklü küçüklü adadan oluşan Endonezya’nın ülkeyi koruyabilmek için sadece sekiz köhne gemisi var. Buna rağmen bir uçak gemisi sahibi olmaya kalkışmış. Bu gemiyi yanaştıracak limanları, bakım kapasitesi, teknolojisi yüksek bir deniz gücünü yönetmeye uygun personeli olmayan Endonezya’nın, eskort gemileri olmaksızın bu gemiyi nasıl kullanacağı bilinmiyor. Ancak Endonezya’nın asrın lideri Probawo’nun talebi olunca emir demiri kesiyormuş. İtalya’nın yakında hurdaya çıkaracağı Garibaldi’nin satın alınması seçeneklerden biriymiş. Herhalde birkaç milyar dolar harcandıktan sonra Endonezya da Tayland’ın yolunda gidecek.

Gelelim Türkiye’ye. TCG Anadolu (L400) havuzlu çıkarma gemisini Cumhuriyet’in yüzüncü yılı kutlamaları öncesi donanmaya dahil eden Türkiye de bir uçak gemisi üretmeyi ve donanmasına katmayı düşünüyor. Milli Uçak Gemisi-MUGEM adı verilen projeye göre 285 metre uzunluğunda olan bu gemi yakıt ikmali yapmaksızın Türkiye’den New York’a kadar gidebilecekmiş. Üzerinde Hürjet ve bilumum SİHA’ya yer olacakmış. Şimdilik bizim F-35B edinme olasılığımız yok ne de olsa. Toplamda 50 adet uçağın konuşlandırılması planlanmış (1).

Bir zamanlar, TCG Anadolu’dan sonra ikizi olarak TCG Trakya’nın yapılması düşünülüyordu. Anlaşılan vazgeçilmiş. Eğer gerçekten bir (ağır) uçak gemisi yapacaksak bu gemiyi nerede kullanacağımızı iyi düşünmemiz lazım. Örneğin Batı Akdeniz, Atlantik veya Somali açıklarında mı görev yapacak? Zira Türkiye’nin yakın çevresinde böyle bir gemiye gereksinimimiz yok. Bu geminin ve görev gücünün yapım ve işletme maliyetini hangi kaynaktan sağlayacağımız da meçhul. Üstelik aynı zamanda KAAN 5.nesil savaş uçağı, Altay tankı, hava savunma sistemleri v.b pek çok yatırımımız da var. Bunların hepsi muazzam kaynak gerektiren projeler.

Biraz mizaha kaçarak bir öneri yapacağım. Belki savaş garantili yap-işlet-devret modeliyle bir firmaya davet usulüyle bu işi verebiliriz.

The Economist’in (2) 15 Şubat 2025 tarihli sayısında, başlığı Tom Cruise’ın baş rolünü oynadığı Top Gun filminden ilham alan, Endonezya Cumhurbaşkanı ‘Prowobo’nun Top Gun Fantazisi’ adlı bir makale yayınlandı. Eğer aklımızı başımıza almazsak yakında “….’nın Top Gun Fantazisi” başlıklı bir yazı daha yayınlanabilir. Tabii bu gemi bizler için bir beka sorunu haline de gelebilir ve ödememiz gereken yeni vergiler gelmesine neden olabilir.

 

23 Şubat 2025

 

 

 

Kaynaklar:

  1. https://www.airporthaber2.com/havacilik-haberleri/milli-ucak-gemisi-mugem-ile-ilgili-aciklama.html
  2. Prowobo’s Top Gun Fantasy, The Economist 15 February 2025
  3. https://www.bbc.com/news/articles/c70wzz84xzxo
  4. ChatGBT
  5. Claude

 

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu