Avrupa’dan Kıbrıs Mesajı

Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla Kıbrıs sorununa dair uzun süredir beklenen net bir tavır ortaya koydu. “Keyfi tutuklamalara ve insan hakları ihlallerine sıfır tolerans” mesajı, sadece beş Kıbrıslı Rum’un tutuklanmasına tepkiyle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda Avrupa’nın Kıbrıs’a yönelik yaklaşımında yeni bir dönemin habercisi olabilir.
Kıbrıs, onlarca yıldır bölünmüş durumda. Ada’nın kuzeyinde Türkler, güneyinde ise Rumlar yaşıyor ve çözüm çabaları ne yazık ki bugüne dek kalıcı bir başarıya ulaşamadı. Ancak Metsola’nın da vurguladığı gibi, Kıbrıs sorununun tek sürdürülebilir çözümü; Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde, ortak Avrupa değerleri ve AB hukuku temelinde, iki toplumlu ve iki bölgeli birleşik, egemen bir Avrupa devleti kurulmasıdır.
Bu vizyon, adada yaşayan her iki toplumun da haklarını garanti altına alan, adaletli ve çağdaş bir çerçeve sunuyor. Aynı zamanda Avrupa Birliği’nin temel ilkelerine uygun bir yapılanmayı işaret ediyor: İnsan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü ve demokrasi.
Ne var ki, son dönemde yaşanan keyfi tutuklamalar ve sivillere yönelik hak ihlalleri, çözüm sürecini sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Avrupa Birliği’nin en üst düzey yetkililerinden gelen bu tür sert açıklamalar, sadece eleştiri değil, aynı zamanda bir uyarı niteliği taşıyor. AB, adada istikrarsızlığı körükleyecek adımlara karşı artık daha net bir duruş sergilemeye hazır görünüyor.
Kıbrıs sorunu çözülmedikçe, sadece ada halkı değil, Avrupa’nın tamamı da jeopolitik bir sıkışmışlık içinde kalmaya devam edecek. Bu nedenle Metsola’nın mesajı, diplomatik bir çağrının ötesinde, aynı zamanda bir yol haritasıdır. Bu yol, diyalogdan, eşitlikten ve uluslararası hukuka saygıdan geçiyor.
Şimdi sorulması gereken soru şu: Taraflar bu çağrıyı duyacak mı? Ve daha önemlisi, buna uygun hareket edecek iradeyi gösterecekler mi?
