Hasan Hastürer

104 yıl önce Antepliler de din kardeşlerine YETİŞİN çağırısı yapmıştı…

Gittiğim her şehirde fırsat yaratıp müzeleri gezmeyi bilgilenme bakımından önemli bir fırsat bulurum.

Cumartesi günü tam gün kültür ve bilgilenme gezisi yaşadım Gaziantep’te.

Son durak 25 Aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesini gezdim.

Çok etkilendim.

Gaziantep savunması, kurtuluş savaşında çok önemliydi. Gaziantep, eşit olmayan koşullarda düşman güçlere karşı savaş tarihinden öte insanlık tarihine geçen bir kahramanlık örneği gösterdi.

Müzede, aklınıza gelen pek çok ayrıntının tarihi belgeleri.

104 yıl öncesinde bir belge var ki, bir kez bakıp, okuyarak geride bırakmak olası değil.

***

   1921 Ocak ayına ulaşıldığında, temel beslenme ihtiyaçları yoktu… Herkes ekmek arıyordu. Heyet-i Merkeziye bu durum karşısında tarihi bir açlık beyannamesi yayınladı. Beyannamede dünyadan öte özellikle din kardeşlerinden, Müslümanlardan yardım beklentisi dile getiriliyordu.

   Bir bölümü, Filistinlilerin, İsrail saldırısı karşısında dünyaya ve Müslüman ülkelere çağrısına çok benziyor.

***

13-14 Ocak 1921 tarihini taşıyan Antep Açlık Beyannamesi’nin tam metin sizlerle paylaşıyorum:

‘Aylardan beri çağımızın en modern silah ve savaş araç gereçleri ile acımasız ve insafsız Müslüman Türk düşmanı Fransızların, kullandıkları cehennemi ateşlerine göğüs geren Antep halkı, Bu uğurda kardeşlerini, oğullarını, ana ve babalarını seve seve ölüme göndermiş, din, namus ve vatan için büyüklerini kaybetmiş solgun çehreli kardeşleri ile masum yetimlerin bile yüreğinde öç alma duygusundan başka bir şey kalmayan Antepliler. Bugün çevredeki bütün din kardeşlerinin en ufak bir zaman geçirmeden yardımlarına koşacaklarını ümid ile bekliyorlar.

Evet, Antepliler, bu ümid ile yaşıyor ve hiçbir an Allah’ından ve yurttaşlarına olan ümidini kaybetmiyor ve o bu duygular ile teselli bulabiliyor.

Düşman açlığımızdan, yoksulluğumuzdan yararlanarak bir iki cephede şansını denemeye kalktı. Onlar sandı ki, kuşatma halkı ezmiş, her türlü gönülden savunma gücünden yoksun bırakmıştır. Fakat kendisini son derece şaşırtan direniş karşısında bulunca düş kırıklığına uğrayarak geri çekildi.

   Bu defa Antep’i taarruz ederek alamayınca, açlıkla teslime zorlayacağına kanaat getirdi, kuşatmayı uzattı. Buna karşı halk ve savaşçılarımız moral güçlerini kesinlikle azaltmadılar, ümitlerini kesmediler. Din kardeşlerinden her an yardım bekliyorlar. Bu beklenti geciktikçe hayal kırıklığı baş gösterdi. Nedeni de açlıktır. Buna rağmen her türlü araç-gerece başvurarak gıda sağlamaya çalışıldı.

Askere günlük üç yüz gram ekmek, aç ve ilaçsız halka ise vesika ile kişi başına ellişer dirhem ekmek, ’’bir kısmı kaynatılan acısı kısmen giderildikten sonra tatlandırılmaya çalışılmış’’ acı zerdali çekirdeği ile karıştırılarak verilmeye başlandı. Bu da genel gıda komisyonunun çeşitli görevlerinin istinasız evleri arayarak bulabildiği bir avuç arpa, buğday benzeri yiyeceklerin toplamından oluşuyordu.

Tanrının bir lütfu olarak bir handa yüz timin miktarında melengiç bulundu. Bu da şimdi ekmeğe katık olarak veriliyor. Bütün hayvanlarımız açlıktan ölüyor. Biz şu felaketli ve acıklı günlerin yoksunluklarını ağlayarak, inleyerek yazıyoruz. Buna gökte melekler de ağlayacaktır. Bugün dünyada çektiğimiz bu durum hiçbir millet ve memlekette yaşanmamaktadır.

   Ya esirlik… Ya da ölüm… Çünkü bu utanç verici hayatı bile sürdürmek olanağı kalmamıştır.

   Artık kalan son gıda da bitiyor, en sonunda bir hafta ancak dayanılabilecek bir şeyler kalmıştır. Zaten bundan da bir çoklarımızın kaybedileceği kaçınılmazdır.

Eyvah, diyoruz. On aylık fedakârlığın sonucu bu açlıktan yenilgi midir?

Fransızların bükemediği Türk halkının bileği, kendi kendine mi bükülsün? Hayır, hayır. Bunu Antepli hiçbir Müslüman Türk görmek ve kesinlikle düşünmek bile istemez.

Ya ne düşünüyor? Biliyor musunuz? Yüreğimizi ve gözümüzün bebeği evlatlarımızı zırh gibi kullanarak savunmayı olabildiğince uzatmak… İşte istediğimiz budur. Din, vatan ve namus uğrunda Antep’i düşmana teslim etmiyoruz. Bir zamanlar yaşama amacımız, şimdi de namus ve iffetimizin mezarı olan Antep’e nasıl veda edeceğiz?

   Vatan, din ve namus duyguları ile kalpleri titreyen din kardeşlerimiz… Biz sizlerden yardım bekliyoruz… Açlıktan inleyen biz savaşçıları kurtarmaya koşmayacak mısınız? Bugün dünyada insanlığın gözleri önüne, yarın öteki dünyada Tanrı huzuruna ne yüzle çıkacaksınız? Yarınların size uygun göreceği kararı şimdiden düşünmeyecek misiniz? Camileri harap, memleketi viran olan, babasız evlat, evlatsız baba hayatına boyun eğmek zorunda kalmış 25 000 Müslüman’ın yardımına koşmayacak mısınız?

İşte bu Türk yavruları, Allah’tan ümitlerini kesmiyor hala sizleri bekliyor… Her saat bekliyor. Şu üç gün içinde yardımımıza ulaşmadığınız takdirde, bu beyanname Antep’in 25 000’ni aşkın gözü yaşlı, bağrı yanık yurttaşının son selamı olup, babaları ile evlatları ile kavuşmanın kıyamet gününe kaldığını sizlere bildirir.’

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu