Adıyaman’ın ünlü saati 4.17’de durdu, ama hayat durmadı, devam ediyor…
Adıyaman’a turizm amaçlı gidecek olanlara şöyle bir anımsatma yapılır:
“Dünyanın 8. Harikası Nemrut Dağı’nı görmeden, güneşin doğuşu ve batışını izlemeden, Adıyaman’ın tarihi ve turistik yerlerini gezmeden, Atatürk Barajı Kahta Sahili’ndeki lokantalardan balık yemeden, Adıyaman Müzesi’ni gezmeden, Nemrut Dağı’na verilmiş olan “Altın Elma” ödülünü görmeden, yörede dokunan halı, kilim, cicim heybe ve Nemrut heykelleri almadan, Oturakçı pazarında alışveriş yapmadan, Besni üzümünü almadan, Adıyaman Hıtabını, Tavasını, Kebabını, Şilki (Şıllik) Tatlısını yemeden, Harfane gecesini dinlemeden, dönme…”
***
Biz Adıyaman’a gezmeye gitmediğimiz için böylesi bir listeyi, tamamlamayı da aklımızın kenarından geçirmedik.
İSİAS davamızın, karar oturumu için gittik.
Duygusal yoğunluğumun, hüznün doruğa çıktığı bir seyahat oldu.
Ailelerin tek tek söz alıp, son sözlerini söylemesi…
Çarşambanın ilk saatlerinde 02.00’de kararın okunması…
İSİAS davasıyla ilgili görüşlerimi izlenimlerimi sıcağı sıcağına yazıp sizlerle paylaştım…
Çarşamba günü dönüş organizasyonu başarılı olmayınca, Aytuğ Türkkan, Cemre Cumali ve Ahmet Özsoy’la Adıyaman’da şöyle bir tur atmaya karar verdik.
Nereye gidersem gideyim, toplumun değişik kesimleriyle sohbet edip, izlenimler toplamayı severim.
Halkın ne düşündüğü, hele büyük bir deprem felaketi yaşanan şehirde çok önemli.
***
BRAVO KIBRISLILARA…
Kaldığımız Adıyaman Dedeman oteli çalışanlarından, taksi şoförlerine, bölgenin gazeteci ve esnafına kadar kimle konuştuysak, ilk sözleri “Bravo Kıbrıslılara” oldu.
İşte bu düşünce içinde olanların söylediklerinden bazıları:
“Deprem oldu, KKTC hükümeti ve aileler Adıyaman’a ilk gelen oldu. O gün, İSİAS’ın sahiplerinin Ahmet Bozkurt’un işi zor dedim. Yanılmadım. Helal olsun Kıbrıslılara.
Adıyaman’da tek yıkılan bina İSİAS değil. Daha fazla can kaybı olan binalar var. O binalarda ihmali olanlardan bazıları için soruşturma başlatıldı. Arkası gelmedi. Ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Çünkü oralarda canlarının yitirenlerin davasını Kıbrıslılar gibi takip eden olmadı.
Spor için şehrimize gelen Kıbrıslı çocukların burada, depreme dayanıklı olmayan; İSİAS’ın enkazı altında can vermesi bizim suçumuz olmasa da Adıyamanlılar olarak bizi çok üzdü.”
***
TAKSİCİDEN AL HABERİ…
Her taksici ile sohbet, en az beş yüz kişiyle sohbet etmeye bedeldir.
İlk bindiğimiz taksinin Kadir isimli şoförüyle aramızda şu sohbet geçti.
-Depremi yaşadınız mı?
-Yaşadım, hem en korkuncuyla. Eşim ve dört çocuğumla enkaz altında kaldık. Buzdolabı, enkazın üzerimize yıkılmasını önledi. O boşluğa aile sığıştık. Buzdolabını delmeyi başardım. Oradan su, hayatta kalmamıza yetecek kadar yiyecek aldık. Dört gün sonra kurtarıldık.
-Şimdi nerede kalıyorsunuz?
-Konteyner bir evimiz var.
-Kaç oda?
-Mutfak, banyo tuvalet ve bir oda. Ailece sığışıp yaşıyoruz. Siz sormadan söyleyeyim. Elbette çok zorluk çekerek yaşıyoruz. Ama sabah sekizden gece yarısına kadar çalışıyorum. Eve gittiğim zaman karımı ve çocuklarımı görüyorum ya ne mutlu bana.
-Kürt müsün?
-Adıyaman’ın neredeyse tümü Kürt ama biz PKK’lı değiliz. Barış içinde yaşamadan yanayız.
***
GANİMET GİBİ MİRASA KONANLAR, SERVET SAHİBİ OLANLAR VAR…
Muzaffer Yakan, Adıyaman’ın yöresel yemekleriyle en ünlü Adıyaman Sofrası restoranının sahibi, şefi.
Çok hoş sohbet.
Lafını, sözünü esirgemeyen bir Adıyamanlı.
Soru sormamıza neredeyse fırsat vermeden anlatmaya başladı:
“6 Şubat depremi bir insanın yaşayabileceği en korkunç depremlerden biri olmalı. O deprem sadece binaları sallamadı, insanları da salladı. Ancak hayatla kalanlardan herkesin insani dersler çıkardığını söylemek zor.
İnsan yakınlarının ailece ölümünden memnun olur mu? Bu depremde bunu yaşadık. Kendi varlıklı olmayan, ama kardeşi çok varlıklı olan biri, varlıklı kardeşi ailesiyle ölünce ganimet gibi tüm servetine kondu.
Damadına, babadan kalan mal varlığından, hak talep eden kayın pederler var.
Bir tarafta üzülenler, hâlâ ağlayanlar öte yanda ise konduğu servete sevinenler…”
Ve bir soluk alıp devam ediyor: “Deprem öncesi nakliye 1000-1500 TL’ydi. Depremden hemen sonra 10 bin, 15 bin TL’ye çıktı.
Kiralar da öyle. Düşünebilir misiniz, bugün Adıyaman’da 30 bin TL dolayında kiralık ev var. Kimse de bu vurguna dur diyemiyor.”
***
5 BİN TL’ye EŞYALAR SATILDI…
Bir başkası deprem fırsatçılarını bir başka açıdan anlattı:
“Deprem sonrası canını kurtaranlar, kendilerini sokağa attı. Binalara girmek yasaklandı. Tehlikeli olanlar da vardı. O ortamda bazıları, riskli binalardaki özellikle beyaz eşyalar için pazarlık başlattı. Evine girmekten korkanların, hiç zarar görmemiş tüm beyaz eşyaları 5 bin TL’ye alındı. Bu ticaret edil, kılıf takılmış hırsızlıktı.”
***
ADIYAMAN’DA HAYAT DEVAM EDERKEN…
Caminin önündeki ayakkabı boyacısı Hacı Mehmet’le ayakkabılarımı boyatırken konuştuk. Türkiye’den boru ile su getirilmesi dahil iyi bilgi sahibi. Larnaka’daki Hala Sultan Türbe Camisi’nin, Rumlar tarafından tuvalet yapıldığını söylediğinde, öyle olmadığını söyledik ama inandıramadık.
Arabacıklarda sebze satılıyor. Genelde ürünlerin bağı 10 TL, marul ise 40 TL. Bizim gömeç orada kömeç olarak isimlendirilmiş.
Depremde büyük kayıplar yaşayan Adıyamanlılar, umudunu Milli Piyango’ya bağlamış.
Adıyaman’ın ünlü saati 6 Şubat’ta 4.17’de durdu. Ama hayat durmadı, devam ediyor.
Yorumlar kapalı.