Hasan Hastürer

Anılarda yolculuk…. Şimdilik hoşça kalın…

 

 

Seçim dönemlerini çok severim. Sevme nedenlerimde biri, aktif siyasetin en önde gelenlerinde seçmeme kadar seçim dönemi, siyasetten öte ahlaki bir sınavdır. 14 Aralık 2003 genel seçimlerinde parti rozetimden öte dünya görüşüme uygunlukla CTP’den aday olmuştum. Adaylığımın kesinleşmesi üzerine 16 Kasım 2003’te yazdığım yazımda, “ … Aday olarak CTP-Birleşik Güçlerin vereceği görevleri aksatmamak, aynı partiden aday olduğum arkadaşlarıma karşı kitleyle, seçmenle iletişimde bu köşemde ki günlük yazılarımla olası avantajlarımı ortadan kaldırmak ve KIBRIS Gazetesi’nin seçim dönemindeki konumuna gölge düşürmek isteyenlere koz vermemek için seçim sonrasına kadar yazılarıma ara veriyorum” diyerek yazılarıma ara vermiştim.

O yazım benim için özel değer taşır. İşte 16 Kasım 2003’teki, “Şimdilik hoşça kalın…” başlıklı yazdım..

***

“ 12 Temmuz 1998 Pazar günü KIBRIS Gazetesi, dokuz yılını geride bırakıp onuncu yıla ilk adımı atmıştı. O gün gazeteye yeni bir çehre kazandırılmış, o yeni çehre içinde bu köşede günlük yazma görevi de bana verilmişti.

O gün bugün her gün yazıyorum.

Benden kaynaklanmayan nedenlerle iki kez yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. Bu kesintilerin dışında her gün bu köşede okurlarla buluşmanın müthiş güzelliğini yaşadım.

Köşe yazarlığı katiplik ya da daha eskilerin dediği gibi arzuhalcilik değildir. Durmayan zaman ve akıp giden yaşamdan gözlemlerinizi objektif ancak belirli dünya gerçekleri ve en önemlisi halkınızın çıkarlarıyla harmanlayıp yorumlayarak kaleme alacaksınız. Haberde tarafsız olunur da yorumda tarafsızlık zor hatta olanaksızdır.  Yorumda objektif olmak önemlidir. Zaten objektif olmazsanız köşenizde yapayalnız kalırsınız.

Basının, gazetecinin özgürlüğüne inananların sorumluluk taşıdığı ülkelerde bu böyledir. Bizde ise ne acıdır ki evrensel doğrular geçerli değildir.

Toplumda gerçek anlamda çok sesliliği lüks görenler, basının özgürlüğünü yadırgayanlar vardır. Onlarla savaşa savaşa, canımızı avuçlarımıza alarak gerçekleri toplumla buluşturma görevimizi yapıyoruz. Bunlar acı olan gerçeklerdir.

*        *         *

Son bir, hatta iki yılda Kıbrıs sorunuyla ilgili çok önemli günler yaşadık. Seksen binler meydanlara dolduk, taştık.

Biz gazetecileri tarafsız konuma itip toplumu gerçek bilgilerden mahrum bırakmak isteyenler oldu. Direndik. “TARAFSIZLIK AHLAKSIZLIKTIR” diyerek içinde olduğumuz halkımızla tek bir yürek tek bir yumruk olduk.

12 Aralık 2002’de Kopenhag’da kaçan tarihi fırsatların en büyüğünün canlı tanıkları arasındaydım.

Temsili demokraside yetki verilen kişilerin halktan koptuğu an ortaya çıkan vahim tabloyu sadece görmedim, yaşadım.

… Ve anladım ki siyaseti düzeltmeden, siyasi geleceğimize biz kendimiz sahip çıkmadan hiç bir şey halledilmez. Bu köşede ve katıldığım programlarda herkesi aktif siyasete davet ettim.

Sonunda 14 Aralık seçimleri gündeme geldi.

CTP’den partili arkadaşlardan ve halktan gelene cesaretlendirici yaklaşımlarla birlikte kendim, bu dönemde aktif siyaseti, statükoya karşı seçim döneminde de en önlerde demokrasi nöbeti tutmayı görev olarak niteledim.

Sadece konuşmanın, yazmanın toplumsal sorumluluk açısından yeterli olmadığı, benzetme yerindeyse, “seçim döneminde de aday olarak taşın altına elimi sokmaktan çekinmemem” gerektiği mesajını çok sayıda yurttaştan aldım. Sonunda aday olmaya karar verdim.

Bu karar aslında çok da kolay bir karar değildir. Çünkü milletvekiliğine önce aday adayı sonra aday olurken siz ne kadar ahlaki davranırsanız davranın sizinle her türlü ahlaki kuralların dışına çıkılarak uğraşılacağını bileceksiniz. Bunun için de çelikten bir irade ile direnerek, “etik kurallardan taviz, yanlışa yanlışla yanıt vermem” yaklaşımıyla yola çıkmanız gerekir. Kararımı bu yaklaşımlarla çok net verdim.

Bu kararımı verdikten sonra adres arayışım hiç olmadı çünkü CTP içinde olduğum siyasi adrestir.

Ancak kararımı netleştirirken eşim, 27 yaşındaki oğlum ve 23 yaşındaki kızımla da oturup konuştuk. Çünkü siyasette öne çıktıkça aile boyu hedef olmanız da söz konusudur. Ve net bir şekilde, adaylık süresince nereden gelirse gelsin olası her türlü seviyesizliğe karşı, soğukkanlı, polemiğe girmeyen, kapışmayan, kavga etmeyen bir çizgide kalmada görüş birliğine vardık. Çünkü parti çatısı altındaki birliktelik kadar aday kişinin yakın aile çevresinin davranışları da önemlidir.

Adaylığımın partide kesinleşmesi sonrası resmen başlamasa da propaganda çalışmaları strat aldı. Çok rahatım.

Çok sayıda insan rahat olma nedenimi soruyor. Neden rahat olmayayım?

14 Aralık seçimleri sonunda Meclise gidecek 50 kişi arasında olursam başım göğe değmeyeceği gibi farklı bir sonuçta da dünyanın sonu gelmeyecek. Toplumsal hizmet ve sorumluluk için ille de milletvekili olmak gerekmiyor. Sonuç ne olursa olsun hem yaşam hem de barış demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü mücadelemiz devam edecektir.

Aday olduğuma göre 14 Aralık’a kadar giderek artacak bir yoğunluk içinde olmam kaçınılmazdır.

Seçimler demokrasinin tek göstergesi olmasa da demokratik yaşam için bir gerekliliktir. Hele bu dönemde seçimler Kıbrıs Türk Halkı için olağanüstü, yaşamsal önem taşımaktadır.  Aday olarak bu tarihi seçimlerde halkımızın mücadelesine yarım mistirilik çamurla, iki tuğlayı üst üste koymak kadar bile katkı koymak benim mutluluğuma yetecektir.

İşte bu noktada politikada iddialı olmakla ihtiraslı olmanın farkını özümsemiş bir kimlikle var olmanın rahatlığını da hissediyorum.

*        *         *

… Küçük bir toplumda yaşıyoruz. Siyasal olgunlukta gidilecek daha çok yolumuz var. Aday olarak CTP-Birleşik Güçlerin vereceği görevleri aksatmamak, aynı partiden aday olduğum arkadaşlarıma karşı kitleyle, seçmenle iletişimde bu köşemde ki günlük yazılarımla olası avantajlarımı ortadan kaldırmak ve KIBRIS Gazetesi’nin seçim dönemindeki konumuna gölge düşürmek isteyenlere koz vermemek için seçim sonrasına kadar yazılarıma ara veriyorum.

14 Aralık seçimleri sonrasındaki konumum ne olursa olsun, burada yine sizlerle birlikte olacağım.

Şimdilik hoşça kalın…” ( 16 Kasım 2003 – KIBRIS)

***

Yarın da  22 sene önce edindiğim deneyimleri, sizlerle paylaşacağım… Yaşadıklarımı yazarken bazı isimleri belirtebilirim. Ancak şunu peşin peşin yazayım, bana yaşatılanları unutmadım ama kimseye de kalıcı kırgınlığım olmadı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu