“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”
En tehlikeli hastalık sıralamasında popülizmi ilk sıralara koyanlardanım.
Popülizm pek çok olumsuzluğun kaynağı olduğu gibi, yanıltıcı, gizleyici perde özelliği de taşır.
Bunca yıldır her gün yazarım.
Makam arabaları ya da zorunlu temsiliyet harcamalarıyla ilgili bir tek yazım yoktur.
Anımsarsanız bir dönem Mercedes makam arabaları devre dışı bırakılıp ağırlıkla beyaz renkte başka marka makam araçları tercih edilmişti.
İddia ederim o operasyonu devlete getirisi olmamıştı.
Sorun makam arabalarının kullanılıp kullanılmaması ya da makam arabalarının olup olmaması değildir.
Makam arabası olacak.
Bütün mesele makam arabalarının, kullanım disiplinidir.
Makam arabası resmi ya da bulunulan görevle alakalı kullanılacaksa buna kim ne diyebilir ki?
Resmi Hizmet Araçları (RHA) sanırım makam araçlarıyla kıyaslandığı zaman daha bir özenle kullanılması gereken araçlardır.
Adı üzerinde resmi amaçlarla kullanılması gereken araçlardır.
Bizde RHA kullanımı yıllardır kanayan yara gibidir.
Hiç kuşkum yok sadece RHA kullanımı disipline edilsin, devlet çok ciddi tasarruf eder.
Aklıma geldi.
2013’te, seçim öncesi Sibel Siber’in başbakanlığında kurulan hükümetteki bakanların, bakanlıklara kendi araçlarıyla gidip gelmesi kararı alınmıştı.
Öyle bir karara gerek var mıydı?
Bana kalsa gereği yoktu.
Ama o kısa sürede, bakanlar, kendi yaşam tarz ve akışını değiştirmek istemiyorsa makam aracı kullanmayabilirdi.
İlle de o konuda ortak hareket tarzı gerekiyorsa, bakanlar kendi aralarında konuşur, sessiz sedasız da uygularlardı…
O zaman Bayındırlık Bakanı İsmail Başarır, Mağusa’dan Lefkoşa’ya gelip gidiyordu.
Başbakan Sibel Siber, “uzakta olan bakanlar, sivil plakalı araç ve şoför kullanabilir”, demişti..
Bayındırlık Bakanlığında “sivil plakalı araç” olmadığı için, İsmail Başarır için makam arabasına sivil plaka takılmış ve devamında bir de şoför verilmişti.
İsmail Başarır’a yönelik kararın kaynağı neydi?
“Makam arabası kullanılmasın”, kararı.
Yetişip makam arabası kullanılmasın, diye bir karar benimsenmişse, İsmail Başarır da zorluğu ya da bedeli neyse katlanıp, makam arabasına sivil yani sahte plaka taktırıp kullanmayacaktı. Art niyet ya da statü endişesi olmamasına rağmen, sahte plakalı makam aracı kullanmıştı.
Sibel Siber, kısa sayılacak Başbakanlığı döneminde dürüst ve cesur icraatlarıyla bilinmiş ve aradan geçen bunca yıla karşılık öyle bilinip anılmaktadır.
Sahte reçete meselesinde “Komplo” nitelikli bir operasyona muhatap olmasına rağmen, en zor koşullarda bile ilkeli davranmıştı.
Sibel Siber’in döneminden, verdiğim örnek, şahsıyla ilgili kanaatimin değişmesi değildir.
Bir süreden beri, makam arabalarına, normal vatandaş arabalarındaki plakalar gibi plakalar takıldı.
Güvenlik nedeniyle olduğunu düşünmüyorum.
Hiç izahatı kabul edilir bulmayacağımı da belirteyim.
Söylenilenlerle yapılanlar örtüşmediği zaman hangisi doğru diye karar vermek gerekir. Elbette bu kararı sözü ve davranışı örtüşmeyenler veremez. Kararı, bir miktar uzaktan izleyenler verecek. Böyle bir durumda geçerli olan söylenenler değil yapılanlardır.
İşte bu nedenle kanaat oluştururken bizim politikacıların söylediklerine değil yaptıklarına bakacaksınız.
Yanılmıyorsam Ziya Paşa’nın ünlü sözüdür: “ Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”
Yani kişinin aynası yaptıklarıdır… Yaptıkları ile söyledikleri örtüşmeyen insanların söyledikleri, bir kulağınızdan girip ötekinden çıkacak kadar bile değerli değildir.
Unutmayın, yüz kilometre laf, bir milimetre işten değerli değildir.