Bir doktorun, hıçkırarak ağlaması…
Yazımın başında, peşin peşin yazayım…
Sahte reçete olarak isimlendirilen, operasyon başlayıp, ilk tutuklama ve mahkemeye çıkarma aşamasında görüşüm neyse aynı yerdeyim.
Aradan geçen bunca zamandan sonra, bu konuda önceden yayımlanan her yazımın altına, hiçbir değişiklik olmadan imzamı artarım.
Polis aldığı ihbarlara göre soruşturma yaptı, ardından tutuklama ve mahkemeye çıkarma.
Başlangıçta üç tutukluluk otomatikti.
Sonra mahkemeye ilk çıkılan gün teminata bağlanıldı.
Şu ana kadar, hiçbir dava, esas mahkeme aşamasına gelmedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, Pazartesi, KIBRIS TV’de konuğumda. Programda, öncesinde, sonrasında konuştuk.
Gardiyanoğlu, yeni adli yılda, tutuklananların tümüne dava okunup, davanın görüşülmesi için tarih verileceğini söyledi.
Ekrana yansımayan söylediklerinin içinde, oldukça iddialı yaklaşımlar var.
***
Bu süreç başladıktan bir süre sonra, yazımın birini şöyle bitirmiştim:
“ Soruşturmayı yapanların ilk durağı, abartılı ya da haksız ödemelerin yapıldığı nokta olmalıydı.
Esas mahkeme süreci başladığı zaman soruşturmayı yapan polislerin, savcılığın ve siyasi iradeyle bu soruşturmayı destekleyenlerin hatta çok kolay tutuklama emri veren yargıçların gerçek sınavını göreceğiz.
Genel geçer bir kural olarak seslendirilebilir. Suçlananlar beraat ettiği zaman, suçlayanlar mahkum olur…
Mevcut sistemde hasta görmeden ilaç yazmak suçsa, bu sisteme dahil tüm doktorlar ve eczacılar suçludur. Ancak istismardan öte vurgun yapanların dışında kimse bozuk da olsa sisteme uyduğu için mahkum edilemeyecek, edilmeyecek.
Hep birlikte göreceğiz.”
***
Gardiyanoğlu’nun programda söylediklerinden sonra önce Eczacılar sonra Tabipler Birliği, tepki koyup açıklama yaptı.
Keşke en başta, tepki koymada gecikmeli hareket etmeyip, şimdiki gibi davransalardı.
Daha maç başlamadı.
Şu ana kadar benzetme yerindeyse, Eczacılar ve Doktorların kalesine tek kale oynandı.
Esas maç, mahkeme başladığı zaman başlayacak.
İddia tarafı, suçlamalarını bulgularını eksiksiz, şüpheye mahal vermeyecek şekilde savunacak.
Aksi halde suçlananlar beraat edecek. O zaman da fiilen olmasa da suçlayanlar mahkum olacak.
O günleri göreceğimize inanıyor muyum? İNANIYORUM.
***
Dün öğleden sonra “Sahte Reçete” soruşturması kapsamında tutuklanana doktorlardan biri mesaj atıp, uygunsam benle görüşmek istediğini yazdı.
Hemen telefon numaramı paylaştım.
Anında aradı.
Psikolojisinin, ne kadar derin yara aldığını daha konuşmamız başlarken anladım. Haksız kazanç elde etmek için, hiçbir şey yapmadığını üstüne basa basa söyledi. “Suçsuzum” dedi. Konuşmadığı için kimsenin durumundan haberdar olmadığını da ben söyledim.
Görüşlerini 400 dolayında kelimeyle özetleyip iletirse, ismini yazarak ya da yazmayarak köşemde yayımlayabileceğimi belirttim.
Olabilir deyip ekledi: “O kadar derinden üzüntü yaşıyorum ki anlatamam. Bir buçuk günde 500 sayfa kitap yazdım.”
Devamını getiremedi… Önce sesi titredi, sonra, hıçkırarak ağlamaya başladı.
Konuşamayınca telefonu kapattım.
Az sonra tekrar aradı ve kendini tutamayıp, ağladığı için özür diledi. Özür dilemesini yarım kesip, ne zaman isterse arayabileceğini söyledim.
Sokağa çıkıp yüz kişiye adını söyleyip, kim olduğunu sorsanız, çok büyük olasılıkla en çok birkaç kişi bilecek.
Ama o doktor, yaşadıkları nedeniyle resmen yıkıldı.