Demokrasinin çiğnendiği yerde, bedel ağır olur…

Kıbrıs’ta yaşananları genelde hep ABD-İngiliz ortak senaryosunun ürünü olarak kabul ederiz.
Yüzde yüz doğru olduğunu iddia etmek çok kolay değil. Ancak net olan dünyanın en önemli, en sıcak bölgelerinden biri olan orta doğunun en stratejik noktalarından biri olan Kıbrıs’ta çok ciddi ve değişim yaratacak, taşları yerinden oynatacak bir operasyonun ABD ve İngiliz gizli haber alma servislerinin bilgisi dışında olması asla mümkün değildir.
Bu nedenle Makarios’a karşı, 15 Temmuz 1974’te düzenlenen darbeden etkili tüm dış güçlerin haberi vardı.
Aksini iddia edecek olanlar, aklı başında kimseyi inandıramaz.
15 Temmuz 1974’ü dün gibi anımsıyorum. Sıcak temmuz günlerinden biriydi.
O zaman Lefkoşa’nın Türk kesimi bugünküyle kıyaslandığı zaman çok küçüktü.
Şimdiki surlar için, Çağlayan bölgesi, Belediye evleri, Kumsal, Köşklüçiftlik, Ortaköy, Göçmenköy…
Kızılbaş, Yenişehir, K. Kaymaklı Şehitler Anıtının alt kısmı Rum bölgesiydi.
O kapalı alan içinde 15 Temmuz günü tüm bakışlar güneye Rum kesimini yöneldi.
Rum kesiminde silah sesleri ve yüksel dumanlar vardı.
İlk ne olduğunu anlayamadı kimse. Ancak merak erken giderildi. Makarios’a karşı darbe yapılmıştı.
Güney Lefkoşa’daki Başkanlık Sarayı darbecilerin esas hedefiydi ve saldırı sırasında başkanlık sarayı alevler içinde kalmıştı. Darbeciler hem dini, hem de siyasi lider olan Makarios’u öldürmek istiyorlardı.
İlk haberler başarıp öldürdükleri yönündeydi. Ancak hâlâ tartışılan bir biçimde Makarios, sarayından kaçıp en güçlü olduğu Baf’a ulaşmıştı. Darbeciler, öldü diye duyuru yaparken, Makarios, Baf’tan yayın yapan bir radyodan “Elen, Kıbrıs Rum Halkı’na” ve bir anlamda dünya seslenip hayatta olduğunu duyurdu.
Makarios, İngiliz üslerini kullanarak adadan ayrıldı.
İngilizler, Makarios’un adadan ayrılmasına yardımcı olmasalardı neler olurdu?
Bu sorunun yanıtı net değil kuşkusuz. Ancak Makarios adada kalmış olsaydı, Rumlar arasında iç savaş nitelikli bir çatışma, çok daha ciddi boyutta olabilirdi. Darbeciler bir an önce Makarios’un yerine birini getirmek istiyordu. Köklü siyasi kimliklerin yapılan teklifleri kabul etmedikleri söylenir.
Sonuçta Nikos Samson, Cumhurbaşkanı ilan edildi.
Darbecilerin Rum toplumu içinde Makariosçu ve solculara karşı sürdürdüğü katliamda öldürülenler sayısı, Türkiye’nin askeri müdahalesi sırasından ölenlerden fazla olma olasılığı çok yüksektir. 15 Temmuz 1974’teki darbe sırasında Cemal Toğan’ın sahibi olduğu Bozkurt gazetesinin spor servisinde genç bir gazeteci adayıydım.
O dönemde Halkın Sesi ve Bozkurt iki etkili gazeteydi.
Girne Caddesi’ndeki gazete binasında büyük hareketlilik olduğunu anımsıyorum.
İlk gün, Güney’den görüntü almada ciddi riskler vardı. Ancak darbenin ikinci veya üçüncü günü, şimdi hayatta olmayan Bilbay Eminoğlu’nun Lefkoşa’nın Rum kesimine geçerek çektiği fotoğraflar gazetenin tüm ön sayfasına yerleştirilerek okuyucularla buluşturuldu. O ortamda Rum kesimine geçmek gerçekten tehlikeliydi. Çünkü Rum tarafında ciddi bir otorite bunalımı vardı ve kim vurduya gitmek hiçtendi.
Ama gazeteciliğim merakı ile gençlik birleşince bir arkadaşımla Mağusa Kapısı’ndan motosikletle Rum tarafına geçip Baf Kapısı’na kadar ulaştık… Baf Kapısı yakınında haberleşmenin kalbi Telekomünikasyon Dairesi olduğu için olacak en çok asker orda vardı. Ve hayatımda ilk zırhlı aracı, tankı da yine orada görmüştüm.
Oradan, Ermu sokağını kullanıp Türk tarafına geçerken açık olan kahvehanede durup, yaşlı sahibi ile kısa bir sohbet yaptık. Kahveci yaşlı bizler ise gençlik yıllarının daha başında. Rum, “Ne olacak?” diye bize sordu. Hiç unutmuyorum, “Türkiye çıkarma yapacak” diye yanıtladım. Bu yanıtı verirken bir bildiğim mi vardı? Hayır.
Olayı tüm yönleriyle değerlendirip böyle bir sonuca mı varmıştım? Hayır.
Resmen dilimin ucuna geldi ve söyledim. Ama sonuçta o oldu. Ve 1974 Temmuz’unun 15’inde yaşanan darbeden beş gün sonra Türkiye askeri müdahale hakkını kullanıp adaya çıkarma yaptı, Barış Harekâtı’nı başlattı. Ve Kıbrıs’ta işin o gün yepyeni bir sayfa açıldı.
15 Temmuz 1974’ün üzerinden yarım asır, 50 yıl geçti… Kıbrıs adasının tarihinde en önemli sonuçların gerçekleşmesinde, Faşist Yunan cuntası ve yerli işbirlikçilerinin, Makarios’a karşı darbesi ana nedendir. Ve dünya Kıbrıs’ta da gördü… Demokrasinin çiğnendiği yerde, bedel ağır olur.