Futbolumuz, kolay para kazananların oyuncağı olursa…

Her fırsatta yazarım, yazmaya da devam edeceğim… Kayıt dışılık yüzde seksenlerde geziyorsa, hukuk düzeni, adalet anlayışı, sportif, etik ve insani değerler tehdit altındadır.
Bu tehdide karşı istenildiği kadar direnilsin, tehdidin kaynağında olanlar bir biçimde yollarına devam eder.
Kendi aralarında bir sorun yaşanmazsa, pis kokular duyulsa da pis kokunun kaynağı gizliymiş muamelesi görür.
HIRSIZLAR KAVGA EDER, MALLAR SOKAĞA DÖKÜLÜR.
Bozulmanın, bulaştığı her yerde bu geçerlidir.
Kısa bir süre öncesine kadar, don–kıç kadar birbirine yakın olanlar, ansızın karşı karşıya gelip, benzetme yerindeyse silahlar çekiliyorsa, durum, hırsızların kavga etmesi ve malların sokağa dökülmesiyle aynıdır.
***
Kuzey Kıbrıs’ta uzun sayılmayacak sürede dünya ölçeklerinde zengin olanların neredeyse tümü, kayıt dışı ekonomide büyük pay sahibidir.
Karanlık alandaki karanlık ortaklıklar, büyük ölçekli iş operasyonlarında kara para yıkamazlar.
Onlar parayı idare ederken, bir aşamadan sonra para onları idare etmeye başlar.
Sarhoş olurlar. Sarhoşluklarını ivme kazandırmak için ekstra bir şeyler daha yapmaları gerekirse onları da yaparlar.
Utanma duyguları yok olur. Etraflarında gerçek dostların olup olmaması da önemsizleşir. İşlerinde parayla çalışanları olduğu gibi, parayla, “arkadaş ya da dostlar da”, satın alırlar.
Zengin seviciler, bu göreve hazırdır. Zengin sevici düşük gelirliler ile sevici isteyen zenginlerin yolları bir biçimde buluşur. Etraf bakın bunun çok rezil örneklerini görürsünüz.
***
Ultra lüks hayat, ev, araba ve seyahatler bir yerden sonra yetmiyor. Çünkü tüm sahip olduklarına rağmen, toplumda itibarı da kucaklayan statüleri yoktur. Paralı sevicilerinin dışında bu tiplere, geçmişlerini bilenler selam bile vermez.
İtibarlı statü, çarşıdan alınamıyor. Böylesi durumlarda, toplumun ve medyanın ilgi yoğunluğu olan alanlarda statü elde etmeye yönelirler.
***
Futbol bu bağlamda, öncelikle tercih edilendir. Futbolu sevmelerine hiç gerek yok.
Medyada yer almaları için takımın başarılı olması gerekiyor.
Bu, kara para sahipleri ya da kolay para kazananlar için, ‘Güzel oynayan ya da hakkı olan kazansın’ diye bir anlayış söz konusu değildir. Futbolda, kirli paralarıyla, kirli işler yapmalarında hiçbir sakınca yoktur.
***
Onlar için, futbolcularının sahada mücadele etmesi bir yere kadar önemlidir. Gerektiği zaman paraları devreye girer… “Spor ahlakı” bunlar için bir değer taşımaz.
Aslında ülke futbolunun doğal kapasitesinin dışında, üzerinde para harcayarak, ağırlıkla dıştan transferler orantısız güce sahip takım kurmak da spor ahlakına özellikle bir ülkemizde ciddi bir tecavüzüdür.
Takımlarda elde edilen gücün yolu önünde engel istenmez. Bu konuda da gerekli önlemler, ‘tamamen duygusal’ yatırımlarla alınır. Güçlü olanlar, her yerde güçlü olmak ister. Bu nedenle her yerde onların güç savaşı, bir yerden sonra görünür hale gelir.
***
Bu görüşlerimi yıllardır seslendirip, tehdit ve tehlikeyi anlatıyorum. KIBRIS TV’de, Genç TV’de ve BRT’de katıldığım spor içerikli programlarda anlattım.
5 Şubat 2025 Çarşamba günkü, “İnsanın, en çok fenasına giden…”, başlıklı yazımın son bölümünü paylaşıp, bu günlük susayım:
“Futbolumuz uzunca bir süredir, çok ciddi meşru olmayan yollardan ya da bir biçimde kolay para kazananların işgalindedir ya da daha yumuşak ifadeyle, futbolumuz onların oyuncağı olmuştur.
Alın teriyle para kazanmayı bilmeyenler, sahada kazanmak için formaların ıslatılması gerektiğini de bilmez. Hak edenin, formasını ıslatarak kazanacağını bilmeyen, bildikleri yollardan parayla kazanmak isterler. Konu bu kadar basittir. Spor kulüplerinin, gelir giderleri, denetim altına alınmadığı sürece, futbolumuzda daha pek çok rezilliğe tanık olacağız.”
***
Ne kadar, kendimize güzel zaman ayırmaya çalışırsak çalışalım, sonunda, pek çok sıkıntı gelip, gündemimizden içeri giriyor.
Yazıma noktayı koymadan şu soruyu sordum kendi kendime. İnsanın en çok ne fenasına gider?
Yanıt… Doğrusunu bildiği bir konuda, yapılan yanlışlara tanık olmak!