Hasan Hastürer

“Günler aydın, Zorlu kardeşim…”

Kıbrıs Türk siyasal yaşamında, parti rozeti olmadan, ya da partili olmadan önce siyasal duruşu olanların çoğu, 1970’li, 1980’li yıllarda Türkiye’deki öğrenci hareketlerinde saf tutma geçmişine sahiptir.

Kıbrıslı öğrencilerin çoğunluğu, en yalın tanımlamayla solcuydu. Aralarında Türkiye’den sınır dışı edilenler de oldu.

Solcu Kıbrıslı Türk öğrencilerle kıyaslandığı zaman Ülkücü çizgide milliyetçi öğrenciler azdı. Bir çırpıda 6-7 isim sıralayabilirim. Zaman içinde, hayatta olmalarına rağmen, çoğu,  aktif siyasetten koptu. Bürokrasi de en üst düzey görevlere gelenler oldu. UBP’den aday olup, seçilmeyenler de

***

Zorlu Töre, ülkücü gelenekten geldiğini inkar etmedi.

UBP’de söylemleri, ideolojik temelde milliyetçi kalıba yerleşen tek isim Zorlu Töre’dir. Siyasette çok yüksek hedefleri oldu. Meclis Başkanlığından öte Cumhurbaşkanlığını da hedeflediği, bilinmeyen değildir.

UBP’nin içinde seçilip, Meclise girmesinde KKTC’deki çekirdek milliyetçi 500 dolayında ismin etkili olduğu da her seçim döneminde konuşulur.

Peki son dönemde Zorlu Töre’ye Türkiye’den MHP’den aktif destek ya da üst düzey “rica” var mı?

Farklı kaynaklardan bilgileri derlediğim zaman olmadığını söyleyebilirim. Dahası Ankara’nın Meclis Başkanlığı seçimine hiç taraf olmadığı, Zorlu Töre, Faiz Sucoğlu, Kutlu Evren, Resmiye Eroğlu Canaltay dahil hiçbir isim için yorum bile yapmadan, “Bir an önce bitirin” dediği de bir gerçektir.

***

Ünal Üstel, önceki gün, bir anlamda Ünal Abi, üslubuyla yazılı bir açıklama yaptı. Terbiyeli bir şekilde, uyarısını da yaptı.

Zorlu Töre dahil, davranış belirsizlik riski olanlar, zorlamasız, söz verdiği için Üstel de açıklamasını iyimser içerikle paylaştı.

“…Halkımız genel seçimlerde oylarıyla, temsili demokraside, anayasal düzenimizde en önemli kurumsal yapımız olan Cumhuriyet Meclisimizi oluşturmaktadır. Parlamentoda temsil edilen tüm siyasi partilerin ve tek tek milletvekillerin görevi, halkın iradesiyle verilen vekalet görevini, eksiksiz en verimli şekilde yerine getirmektir.

Hiçbir siyasi parti ve milletvekili, halkımızdan ve KKTC’den daha değerli değildir. Kimse şahsi çıkar ve beklentilerini, halkımızın, devletimizin çıkarlarının önüne koyarak hareket edemez.

Meclis halkımızındır.

Meclis, halkımızın, kusursuz çalışması için bizlere emanetidir.

… UBP Genel Başkanı ve Başbakan olarak, partimiz açısından ev ödevimizi en iyi şekilde yapmak için arkadaşlarımla birlikte hareket edeceğimi belirtmek istiyorum. Bu aşamada hiçbir arkadaşımın sorun  yaratmayacağına da  inanıyorum.”

Tırnak içinde yer alan ifadeleri Başbakan Üstel’in açıklamasından aldım…

***

Zorlu Töre, dün, UBP Meclis Grubu aday belirleme sürecini tamamlamaya çalışırken Meclis’ten ayrılırken , “Davamı savunuyorum. Burada hak hukuk mücadelesi verildi. Hiçbir arkadaşıma kırgın değilim. Parlamento çalışmalarının tamamına katılacağım… Genel Kurul günlerinin tamamını milletvekili olarak izleyeceğim. Yeri geldiğinde de kürsüye çıkıp konuşacağım.

Milletvekilinin asli görevi milletin vekili olmaktır. Ben de milletimin vekili olacağım. Çünkü Türk milletini ölümüne seviyorum. Türkiye’yi ölümüne seviyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ölesiye savunuyorum” dedi. Bir de ekleme yapıp Meclis’in 21 Ekim Pazartesi sabah 10’da toplanacağını söyledi.

***

Bunları söyleyip ayrılırken kimseye bir bilgi vermediği anlaşıldı. İrtibata geçilmeye çalışıldığı zaman telefonu kapalı çıktı.

Sonunda Meclis’in 18 Ekim Cuma, sabah 10’da toplanacağı açıklandı.

Zorlu Töre, son görev olan cenaze törenlerine katılma konusunda duyarlıdır. Sonunda yakını, Emekli Yüzbaşı Ali Bozdağlı’nın vefat ettiğ ve  cenaze evinde olduğu anlaşıldı.

Keşke, Meclis’ten ayrılmadan en azından UBP Genel Başkanı Ünal Üstel’le konuşsaydı. Hatta o konuşmasına, cenaze evine gideceğini söyleseydi.

Sonuçta ne oldu?

Zorlu Töre, aday olma umutlarını yitirince, başından beri sürdüğü, eleştirilen tavrına bir halka daha eklemiş oldu. Yaygın kanaat bu…

***

Haftada birkaç gün Zorlu Töre ile  WhatsApp’ta günaydınlaşırız.

Benim yanıtım genelde, “Günler aydın Zorlu kardeşim…” olur.

Dünya görüşümüzün farklılığına rağmen, iletişimimizde, insani değer yargıları bakımından hiç düşme olmadı. Bundan sonra da, düşme olmayacağına inanıyorum. Keşke, Meclis Başkanlığı seçiminde, kamu oyunun tepkisini alacağını bilerek, daha olgun davranabilseydi.

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu