Hasan Hastürer

H. Köroğlu: “Erenköy Direnişi’nin ruhu, KKTC’nin geleceği için şart”

Türkiye’de Tiyatro sanatı, ekonomik, sosyal, demokratik gelişimin, önünde mesafe almıştır. Gelgitli koşullar, sahnelenen oyunun içeriği ne olursa olsun, Türkiye’de MÜCADELE TİYATROCULUĞU, gerçek sanatçılar tarafından hep önde tutuldu. Tutulmaya da devam ediyor. En genel adıyla dijital olanaklar,  TÜFEK İCAT OLDU MERTLİK BOZULDU, örneği tiyatroya da nitelik açısında saldırı platformu oldu.

Hüseyin Köroğlu, Mesarya’nın Gönendere köyünden yola çıktı, 1986’da konservatuardan mezun oldu. 35 yıldır sahnenin tozunu içine bir tutkuyla çekiyor. Sanata, sanatçıya değerini verenler için Kıbrıslı Hüseyin Köroğlu, Türkiye, sahne sanatlarında, gelecekte de değer verilerek anılacak bir gerçek sanatçı.

2025’in ilk günlerinde yayımlamak üzere, 2024’ün sonlarında Hüseyin Köroğlu ile konuştuk, dertleştik. İsterseniz söyleşi yaptık da diyebilirsiniz.

İşte o sohbetimizin, “tutanağı”…

Hastürer: Bu tiyatro sezonunda “Yaşamak Mı, Yoksa Ölmek Mi” oyununuzla çok ses getirdiniz Hüseyin kardeşim. Bu yolculuktan mutlu musun?

Köroğlu: Evet Hasan abiciğim, “İstanbul Şehir Tiyatroları” çatısı altında Nick Whitby’nin yazdığı, Yücel Erten ustamızın Türkçe’mize çevirdiği, benim hem yönetmen, hem de oyuncu olarak içinde olduğum “Yaşamak Mı, Yoksa Ölmek Mi” Türkiye’de, İstanbul’da sezonun en dikkat çekici oyunlarından biri oldu.

Meslektaşlarımla, yaratıcı ekibimizle, emekçilerimiz teknik ekibimizle büyük emek verdik oyuna. Benim böyle bir oyunun içinde oyuncu olarak da var olabilmem için gerçekten çok ama çok çalışmam gerekti. Ben kendi adıma huzurluyum. Var olan koşullar içinde, canla başla çalışarak, İstanbul Şehir Tiyatroları’na, dolayısı ile Türk Tiyatrosu’na yüz akı bir oyun armağan ettik. Başta Genel Sanat Yönetmenimiz Sayın Ayşegül İşsever’e, yazarımız Nick Whitby‘e, çevirmenimiz, ustam Yücel Erten’e,  Sahne Direktörlüğü’müze, Müdüriyet’imize, Atölyelerimizdeki emekçilerimize, oyun ekibimize, Yaratıcı Grubumuza, Teknik Ekibimize, emeği geçen herkese içtenlikle ne kadar teşekkür etsem az. Yaşadığımız zaman diliminde, yanıbaşımızda savaşlar sürerken büyük emekle, özveriyle perdelerimizi açıp, seyircilerimize, dünyaya ayna tutmaya devam ediyoruz.

Hastürer: “Yaşamak Mı, Yoksa Ölmek Mi” oyununa sahneye taşımaya nasıl karar verdin?

Köroğlu: Hasan abiciğim senin de çok iyi bildiğin gibi Gazze’de, Ukrayna’da savaşlar devam ederken, benim 1974’te Kıbrıs’ta on yaşında savaşı yaşamış bir çocuk olarak bütün bu iğrençliklere duyarsız kalmam mümkün değildi. Yönetmen olarak sahneye taşıdığım oyunlarda genelde savaşın ne kadar iğrenç, barışın ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaya çalışıyorum. En büyük gücü de ATA’mız, Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” cümlesinden alıyorum. 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı olmasaydı, benim gibi birçok çocuk belki de hayatta olmayacaktı. Bu gerçekler çerçevesinde, bugün kendime sanatçı diyorsam, böylesine savaş karşıtı, kara komedi bir oyunu sahneye taşımak benim açımdan tarihi bir görevdi.

Hastürer: Oyun İkinci Dünya Savaşı’nda geçiyor değil mi?

Köroğlu: Oyun Polonya’nın başkenti Varşova’da geçiyor. Oyunun başlarında yaklaşmakta olan savaşın ayak seslerini hissediyoruz. İlk okuduğum andan itibaren çok etkiledi beni oyun. 1 Eylül 1939’da senin de bildiğin gibi Hitler önce Polonya’nın başkenti Varşova’ya girdi. Oyun sırasında bu ana tanık oluyor seyircilerimiz. Tiyatro oyuncusu Polonyalı meslektaşlarımızın canları pahasına; silahlarla değil, kendi meslekleri olan tiyatro sanatı ile faşizme, Nazi’lere, Hitler’e karşı direnmeleri oyunda muhteşem. Düşünebiliyor musun, başarısız olurlarsa Varşova Direnişi çöküyor, Polonya Kurtuluş Savaşı’nı kaybediyor. Bu direnişi de meslekleri ile “Tiyatro” ile yapıyorlar.

Hastürer: Şimdiden çok merak ettim, umarım bu harika oyunu bizler de memlekette izleriz.

Köroğlu: Umarım. Geçekleşirse de mutlu olurum. Bu güne kadar oynadığım, sahneye taşıdığım oyunların çoğunu halkımızla paylaştım. Hatta Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatroları ortak yapımı “Canavar Sofrası” oyununu sahneye taşıdım. Meslektaşlarımla, ustalarımla beraber harika bir çalışma oldu. Ben “YAŞAMAK MI, YOKSA ÖLMEK Mİ” oyununu Şampiyon Melekler’imize ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yılı’na ithaf ettim.

Hastürer: Seni ve tüm ekibi içtenlikle kutluyorum, heyecanla öğrendim ki Türkiye’nin en köklü ödüllerinden, 49.’su yapılan İsmet Küntay Ödülleri’nde, “İSMET KÜNTAY ÖZEL TİYATRO ÖDÜLÜ” almış oyun, bu da beni çok mutlu etti.

Köroğlu: Evet, “BARIŞ” adına verdiğimiz bu büyük emeğin başta Hayati Asılyazıcı hocamız olmak üzere İsmet Küntay Seçici Kurulu tarafından görülmesi beni de çok mutlu etti Hasan abiciğim. Kendilerine buradan bir kez daha çok teşekkür ederim. Yüreği bizlerle atan herkese buradan selam olsun. Her şeye rağmen karanlıklara mumlar yakma çabam nefes aldığım sürece devam edecek. Oyunda, Shakespeare ustanın muhteşem 55. ve 66. sonelerini ve oyunumuz içinde tiyatro sanatı ile ilgili muhteşem cümleleri müzisyenimiz Orçun Tekelioğlu kardeşim özel olarak besteledi, seyircilerimizle oyunda paylaşıyoruz.

Sone

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye eğri çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

Çeviren: Can Yücel

Hastürer: Shakespeare bu dizeleri sanki bugünler için yazmış, harika.

Köroğlu: Shakespeare ustanın yazdığı oyunlar, soneler dünya var olduğu sürece bizleri aydınlatmaya devam edecek. Ne mutlu bana ki birçok kahramanına sahnede can verdim. Biliyorsun, 2002 yılında Gazinmağusa’da, Othello Kalesi’nde, İstanbul Şehir Tiyatroları ile “OTHELLO” oyununun dünya prömiyerini gerçekleştirdik. Sanatsal olarak geleceğe bırakacağım en büyük miraslarımdan biri benim için, her oyuncuya nasip olmaz böyle bir onur.

Hastürer: Bu tarihi anlara tanıklık edenlerden biri olarak çok şanslıyım. Orijinal bir Kıbrıslı olarak başarıların her zamanki gibi beni gururlandırıyor.

Köroğlu: Hasan abiciğim inan, çıktığım yolculuklarda senin yanımda olduğunu bilmek beni de gururlandırıyor, sağol. İyi ki varsın, ben de senin gibi bir abim olduğu için seninle gurur duyuyorum.

Hastürer: Sanatsal yolculuğunda 2024 nasıl geçti, ufukta 2025’te neler var?

Köroğlu: 2024 yılında zamanımın çoğunu “YAŞAMAK MI, YOKSA ÖLMEK Mİ” oyunu aldı. Hazırlığı, prova süreci çok uzun sürdü. Yani yılın önemli bir zaman dilimini Yaşamak Mı, Yoksa Ölmek Mi adlı oyunumuzun doğum sancıları içinde geçirdim, şubat ayında da doğurduk oyunu, seyircilerimizle buluşturduk.

Kara komedi tarzındaki oyunumuzu başladığımız günden itibaren, İstanbul Şehir Tiyatroları sahnelerinde, İstanbul’un hemen hemen her bölgesinde kapalı gişe oynamaya devam ediyoruz. 2025’te de oyunu oynamaya devam edeceğiz.

Bütün bu süreçler yaşanırken, doğal olarak Tiyatro AŞHK’ta yeni oyun yapamadık. İnşallah 2025’te Tiyatro AŞHK’ımızda da yeni bir oyunu sahnelere taşıyacağız. Bu arada Erenköy Direnişi’mizle ilgili bir oyun yazdım. Bu oyunu da ilerleyen zaman dilimi içinde şehitlerimize, gazilerimize yakışır şekilde sahneye taşımak istiyorum. Ne yazık ki gençlerimizin çoğu bu büyük mücadeleyi bilmiyor.  Erenköy Direnişinin ruhu, KKTC’nin geleceği için şart… Kıbrıslı Türkler  “Erenköy Direnişi” ruhunu yakalayamazsa, KKTC’nin düzlüğe çıkacağına olan inancım çok az.

Hastürer: Beni de heyecanlandırdın Hüseyin kardeşim. Umarım Tiyatro AŞHK olarak Erenköy Direnişi dahil bütün projelerinizi sahneye taşırsınız. Bizler de her zamanki gibi elimizden gelen katkıyı yaparız.

Köroğlu: Hiç şüphem yok. Sen hiç bir zaman bizi yalnız bırakmadın. Televizyonda dizimiz olsa da olmasa da hep yanımızda oldun. Sen de biliyorsun, yerin bende her zaman çok farklıdır. Hayatta yaşadığımız her an çok kıymetli Hasan abiciğim, şu paylaştığımız anlar gibi. Bu anlara değer insanlarla hayatı paylaşmak kıymetli.

Hastürer: Hepimizin kırgınlıkları, üzüntüleri zaman zaman oluyor, ama bizler yürüdüğümüz yolları inanarak, bilerek yürüyoruz. Sen de öylesin Hüseyin kardeşim, yola devam.

Köroğlu: Senin deyiminle orijinal Kıbrıslı olarak, Ata’mız, önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün izinden giderek, köklerimizden güç alarak yola devam. Gönendere (Gonedra) Hürriyet Sineması’nda, Yılmaz Güney, Fatma Girik, Kemal Sunal, Türkan Şoray, Kartal Tibet, Ediz Hun, İzzet Günay gibi büyük ustaları izleyip, onlarla aynı kamera önüne geçmek, benim hayal edemeyeceğim bir düştü ama bu gerçekleşti. İlk sinema filmim Koltuk Belası. Filmin yönetmeni Kartal Tibet, Kemal Sunal usta ile karşılıklı oynuyoruz. Bu düşü Gönendere’de, yaşadığımız koşullarda kurmam çok zordu, ama gerçekleşti düş. Doğru yolda inanarak devam edersen, mutlaka önüne doğru insanlar çıkar. O yüzden hep hayallerimin ötesindeyim demeye devam edeceğim. Dile kolay ama, sanat yolculuğumu sürdürürken Türkiye’de, İstanbul’da Kıbrıslı Türk kimliğimi de hiç saklamadım, hep doğduğum topraklarla gurur duydum.

Hastürer: Dizi, ya da sinema filmi var mı ufukta?

Köroğlu: İnandığım bir proje olursa tabii ki büyük bir heyecanla, seve seve sinemada da, televizyonda da oynarım. Televizyon ve sinema dünyasını var olan ekonomik kriz çok etkiliyor. Sinema adına benim de doğduğum topraklarla ilgili bir projem var, ama hayata geçirebilmek için ciddi bir maddi kaynak, yani sponsorlar gerekiyor.

Hastürer: Senin sinemaya çekeceğin bir projeye eminim sponsor olmak isteyen Kıbrıs sevdalıları vardır. Filmin konusunu merak ettim.

Köroğlu: Tiyatro AŞHK olarak sahneye taşıdığımız “KANATSIZ GÜVERCİNLER” oyununu, sinema sanatının da olanaklarını kullanarak, bir “BARIŞ” filmi olarak beyaz perdeye aktarmak istiyorum. Kıbrıs’ın bu tür projelere her zamankinden daha çok ihtiyacı var bence. Adada yaşayan insanların bir ve bütün olurlarsa, kendi kendilerini yönetme iradesini gösterebilirlerse, nasıl bir “BARIŞ ADASI” olacağını sinema sanatının olağanüstü anlatım olanağı ile göstereceğiz tüm dünyaya.

Hastürer: Kanatsız Güvercinler oyununu heyecanla seyretmiş, seninle de paylaşmıştım. Dünyaya 2025 için ne söylemek istersin.

Köroğlu: Dünyada işler hiç iyi gitmiyor. Her taraf kaynıyor. Gazze’de insanlık dışı savaş devam ediyor. Ben gerçekten inanamıyorum, Hitler’in Yahudiler’e yaptığını, şimdi İsrail nasıl Gazze’ye yapabiliyor?

Dünya buna nasıl sessiz kalıyor? Bir patlama olduğunda dünyayı ayağa kaldıran bütün bu vahşet karşısında nasıl yataklarına yatıp mışıl mışıl uyuyabiliyorlar! Ben bir süre gerçekten uyku sorunu yaşadım! Ukrayna’da da savaş bütün acımasızlığı ile devam ediyor. Anlayacağın her zamanki gibi Filler tepişiyor, çimenler eziliyor. Suriye’de 2025’te neler olacak bakalım! Bütün bunlardan dolayı barış diyorum. 2025’te de, dünya var olduğu sürece de “BARIŞ, BARIŞ, BARIŞ”. Ama dehşet insanoğlu yaşanan bunca savaşlara rağmen hiç akıllanmıyor. Gelecekte Sivil Toplum Kuruluşları’nın daha etkili olmasını umut ediyorum. Yaşasın barış, yaşasın tiyatro. Ata’mız, önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” cümlesi her nefesimizde  bizimle olmalı.

Hastürer: 2024’ün son günlerinde ne güzel oldu seninle sohbet etmek Hüseyin kardeşim.

Köroğlu: Ben de sana çok teşekkür ederim Hasan abiciğim. Sana da, o güzelim ailene de ve tabii ki doğduğum topraklara, memleketimize, Türkiye’mize, her şeyim aileme, beni takip eden seyircilerime, 2025’te, barış, mutluluk ve huzur diliyorum. Bana duygu ve düşüncelerimi dile getirme fırsatı verdiğin için sağol, sana içtenlikle çok teşekkür ederim Hasan abiciğim. “Yaşamak Mı, Yoksa Ölmek Mi” oyunumuzdan, oyunu sahneye taşımama neden olan en önemli cümlelerle bitireyim sözümü: “Sahne, zamana tutulan bir aynadır. Çığırından çıkmış dünyanın orta yerinde, sessiz bir su birikintisi gibi. Biz bu çığırından çıkmış dünyaya uyamayız. Onu insanlara göstermek zorundayız!”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu