“Hade İrlanda, at bunlara 10 tane…”
Tarih… 5 Eylül 2009.
Güney Lefkoşa’da GSB stadında 2010 Dünya Kupası grup maçında Kıbrıs, İrlanda’yı konuk ediyordu.
Maçı statta, izlemeye karar verdim.
Maça giderken, Kıbrıs’ın kazanmasını isteyerek, taraftan öte taraftar olarak maçı izlemeye kararlıydım.
İlk on dakika, bu kararlılığımı korudum.
Onuncu dakikada ne oldu?
Taraf değiştirip, “Hade be İrlanda at bunlara 10 tane” dedim.
Hatta at yerine argo bir kelime kullandım. O kelimeyi, burada yazmak istemedim.
Sonuçta, İrlanda maçı 2-1 kazanmıştı.
İrlanda’nın kazanmasına, tepkisel bir yaklaşımla sevinmiştim.
***
O maçtan kısa bir süre sonra dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Dimitris Hristofyas’ın davetiyle Rum başkanlık sarayına gittim.
Şimdi hayatta olmayan Hristofyas’la, uzun yıllar geriye gidip, dostluk sınırları içine girebilecek bir arkadaşlığımız vardı.
Sohbetlerimiz her zaman samimiydi. Çözüm yönünde düşüncesini cesaretlendirmeyi başarsa, Kıbrıs tarihine geçecek bir lider olurdu.
Kendisini Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkanı olarak kutlayarak kabul ettiğimi söyledikten sonra devamını şöyle getirdim: “Keşke Kıbrıs Cumhuriyeti, anayasal kimliğiyle devam etse ve ben de sizin Cumhurbaşkanlığınızı, sahiplenerek coşkuyla kutlasaydım. Ancak samimi olarak belirteyim. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkanını Kıbrıslı Türklerin başkanı olarak görüp, kabullenmek çok zor.”
***
Bunu söyledikten sonra Kıbrıs – İrlanda futbol maçında hissettiklerimi ve taraf değiştirmemi anlattım.
Yazının girişindeki bölümü aktardım.
Doğal olarak Hristofyas, “Neden?” diye tek sözcüklü bir soru sordu.
Anlattım…
“GSB’ye gittim. Çaprazda hiç direkten indirilmeyen kocaman bir Yunan bayrağı. Başka renk kalmamış gibi, takımın forma renkleri mavi-beyaz. Seremonide de, Yunan Ulusal Marşı çalındı.
Sahaya baktığımda, Kıbrıs Türk Futbol takımlarının da kurucuları arasında yer aldığı KOP’tan dışlanmamız ve yaşadığımız spor ambargosu aklıma geldi. Bunlar aklımdan geçerken, Kıbrıs’ın kazanmasını gönülden istemem mümkün müydü?”
***
Hristofyas’ın sohbetlerimizdeki samimiyetine, bizim siyasetçilerden fazla inanırdım.
“Bunlar aklımdan geçerken, Kıbrıs’ın kazanmasını gönülden istemem mümkün müydü?” sorumun ardından söylediklerini dün söylenmiş gibi anımsarım:
“Hasan, seni çok iyi anlıyorum. Kıbrıslı Türklerin, bayrak, ulusal marş konularında duyarlılıklarını da biliyorum. Ancak, sizi memnun edecek adımları atsak, sizler memnun olacaksınız ama sizlerin seçimlerimizde oyunuz yok. Siz memnun olurken, Güneyde memnun olmayıp, bizlere oy vermeyecek olanlar olacak.
Dıştan gelenler ya da dıştan bakanlar, bir partinin oy oranını, parlamentodaki sandalye sayısını, devlette bulunulan önemli görevleri sorar.”
***
Dimitris Hristofyas’a söyledikleri nedeniyle hak vermiş miydim?
Evet.
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, toplumların arasına, yakınlaşma ve birlikte hareketi önleyen yüksek duvarlar örmüştü.
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar aynı siyasi partide siyaset yapamıyor.
Kıbrıs Rum siyasi partilerinin oy istediği Kıbrıslı Rumlar…
Kıbrıs Türk siyasi partilerinin oy istediği ise Kuzeydeki, KKTC Vatandaşı, Türkler, Kıbrıslı Türkler…
Mevcut durumda siyasi görüş paralelliği olan partilerin görüşmesi bile bir anlamda cesaret istiyor. Çünkü bir araya gelişler bile, eleştiriden öte saldırganlığı dürtüyor.