Hedef, umut, olmazsa koşacak enerji de olmaz…
Önceki gün kuafördeydim. Orada bulunanlardan birinin sorusuyla güncel konuları konuşmaya başladık. Siyasetle bağlantılı sık sık, keşke dediğini fark ettim.
Çok sık keşke dediğini anımsatınca, “Hayatımızda keşkeden çok ne var ki?” dedi.
***
Yaşam sürecinde en kısa olan, yaşanılan andır.
Yaşanılan anın kısalığına karşılık yaşanmış ömre göre, geride kalan süre oldukça uzundur.
Doğal olmayan bir ölümle randevu olmazsa yaşanacak süre de bulunulan yaşa göre, yarın kadar kısa değildir.
Yaşam, doğumla ölüm arasında geçen bir süreçtir. Başlangıcı belli olmakla birlikte kandildeki yağın ne zaman biteceği bilinmez. Bilinmiş olsaydı yaşamın pek çok kuralı bozulurdu.
Her şeyde zaman yönetimini organize etmek, büyük ölçüde mümkün olsa da yaşamın süresi için böyle bir inisiyatifin üstadı henüz dünyaya gelmedi.
***
Doğum bir güzel müjde, ölüm ise alın yazımızdaki son satırdır.
Yaşanan sürenin en güzel yaşanması insanoğlunun en büyük şansıdır. Kuşkusuz yaşam tek düze değil.
Acısı, tatlısı, güzeli, çirkini, isteneni, istenmeyeni hepsi yaşamımızın içinde vardır.
Daha küçük çocukken en çok aldığımız sorulardan biri, “Büyüdüğün zaman ne olmak istersin” sorusudur.
Zaman akışı içinde ileriye yönelik “isterimler”i birileri sormadan da seslendiririz.
Ama bir şeyi daha çok iyi biliriz ki “her şey elimizde değildir.”
Bütün mesele yaşamımızda kaderin belirleyiciliğini olabildiğince az bir orana düşürmektir.
İnsanca, çağdaş bir yaşamın koşullarına sahip olmanın kaderle maderle alakası olamamalı.
İnsan gibi yaşanacak bir konuta sahip olmak kaf dağının ardı kadar uzak bir hedef de olmamalı.
İnsan gibi beslenmeyi başarmak dünya rekoru kırmış mutluluğunu da vermemeli insana.
Ve barış bir özlem olmamalı, insan yaşamında ne bugün ne de gelecek için.
***
Zaman akar gider.
“Aynı nehrin suyunda iki kez yıkanılmaz” derler ya, aynen onun gibi aynı zaman dilimini iki kez yaşamak asla mümkün değildir.
Doğum günleri, yıl dönümleri her yıl var… Var olmasına var da; gün ve ay aynı olmakla birlikte yıl hep değişiyor.
Yaşanan zaman dilimlerine elimizde olmadan dönüp bir bakarız.
İşte o bakışlarda ileriye dönük, “isterim”lerin yerini bu kez, “keşke”ler alır.
Çeşitli yaş grubundan insanlara yaşamlarında ne kadar keşke olduğunu sorarım.
İstisnasız hemen hemen tümü önce saymaya başlar. Sanırlar ki yaşamlarındaki keşkeler sayılabilirdir. Bir müddet saydıktan sonra keşkelerin sayılamayacak kadar çok olduğu ortaya çıkar.
Dünyanın her yerinde insanların yaşamdan beklentileri vardır. Beklentilerin bittiği yerde yaşamın anlamı biter.
İnsan her zaman ileriye yönelik hedeflere, umutlara sahip olmalıdır. Hedef olmazsa, hedefe yönelik umut olmazsa oraya koşacak enerji de olmaz.
Keşkelere bakıp oradan ders almakta sakınca yok. Ancak keşkeler kendimize duyduğumuz güveni yaralar, geleceğe umutla bakmamızı engellerse pozitif ders alma kültürümüzde bir eksiklik var demektir.
***
Keşkelerin bireysel olanları yanında toplumsal olanları da vardır.
Her fırsatta toplumsal nitelikli keşkeleri dinlemeye, saptamaya çalışırım.
Keşkeler bir anlamda geçmişin muhasebesidir. Keşkeler ne kadar az olursa, güzellikler o kadar çok olur.