Hasan Hastürer

Hristodulidis’e, birkaç basit sorucuk…

Kıbrıs sorunu, dünyanın en eski uluslararası sorunlarından biridir, diye çözümü, zordan öte imkansız, olarak görülmemeli. Türk tarafının söylemleri elbette, derin sahiplenmeden yoksun değildir.

  Ancak, Kıbrıs sorununda 21 Aralık 1963’ten başlayan müzakerelere ya da çözüm fırsatlarına bakınız, hiç birinde çözüm fırsatını kaçırtan, müzakere masasını o noktada deviren Kıbrıs Türk tarafı, ya da Kuzey Lefkoşa ile Ankara ile birlikte Kuzey Lefkoşa olmamıştır.

Her fırsatı, imha eden Kıbrıs Rum tarafıdır.

   Keşke eski Rum Dışişleri Bakanı Rolandis hayatta olsaydı ve Rumların, sabotelerini ya da kaçırttığı fırsatlarının son listesini yayımlasa ya da anımsatsaydı. 15 Temmuz 1974’te Makarios’a yapılan darbenin ve Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. Yıldönümü nedeniyle karşılıklı açıklamaların etkileşim sürecini izledik…

Hristodulidis, yaptığı en yalın tanımlamayla, YAVUZ HIRSIZ EV SAHİBİNİ BASTIRIRDIR.

Hristodulidis, önceki gün verdiği bir demeçte, ‘ Çözüm zemininin değiştirilmesi söz konusu değildir, bunu herkes biliyor. Kıbrıs sorununun değiştirilmesi gibi bir tartışma yoktur’ dedi.

   Daha öncede birkaç yazılarımda vurgu yaptım. Hristodulidis, çözüm istemiyor.

Peki ne istiyor? Sonuçsuz müzakere… Tam da bu noktada Hristodulidis’e çok basit bir sorucuk sormak isterim. Hem de kendinin dediği gibi çözüm zemini aynı kalarak…

‘Müzakerelerin, ucu açık değil, takvimlenerek başlamasına var mısın?’ Bu kadar basit.

   21 Aralık 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasal kimliğini kaybetti.

1968’de Beyrut’ta iki toplumlu görüşmeler Rauf Denktaş ve Glafkos Klerides’in buluşmasıyla başladı.

Görüşülmeyen hiçbir konu yoktur. Referanduma da sunulan Annan Planı, tüm zamanların, en kapsamlı, çözüm metnidir. Küçük dokunuşlarla çözüm modeli olabilir.

Bir daha yazayım. KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNÜ İSTEMEYEN, ÇÖZÜME ENGEL OLAN DÜNDEN BUGÜNE RUM LİDERLİĞİDİR.

   Türk tarafı çözüm iradesini geçmişte olduğu gibi, yine koyabilir.

Hristodulidis, o çözüm iradesine sahip mi değil mi?

Hristodulidis, federasyon yanlısı görünüyor ya… Hristodulidis, federasyondan ne anladığını açıklasın. Hatta bir adım daha atayım. Hristodulidis, kafasındaki çözüm modeline uygun, ilkeleri değil, bütünlüklü çözüm modelini, anayasasıyla birlikte kalemi aldırıp, masaya getirsin. Getiremez.

Getirse de, kendi getirdiği, çözüm modeline red oyu verecek. Hristodulidis, sadece Kıbrıslı Rumlara değil adada yaşayan herkese, gelecek nesillerle birlikte zarar vermektedir. Hatta ihanet etmektedir.

Türkiye karşıtı söylemlerle, Rum toplumunda bile azınlıkta bir grubu tatmin edebilir.

Ucu kapalı bir müzakereye hazır olup, olmadığını sormuştum…

Bir birine bağlı üç soru anımsatmasıyla yazımı sürdüreyim.

‘Sayın Hristodulidis, elinizde imkan olsa, zaman tünelinde yolculuk yapıp, nereden devam etmek isterdiniz?’

Bir… 19 Temmuz 1974… Türkiye’nin askeri müdahalesinden bir gün önce… Hatırlatayım, Cumhurbaşkanı darbeci Nikos Samson’dur.

İki… 14 Temmuz 1974… Rum – Yunan darbesinden bir gün önce. Yine hatırlatayım.. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal yönetim yoktur. Kıbrıslı Türkler, Cumhuriyetten dışlanmıştır. Bir anlamda Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Rum İşgali vardır.

Üç… 20 Aralık 1963… 21 Aralık 1963’te Kıbrıslı Türklere başlatılan saldırıdan bir gün önce. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal kimliğiyle var olmasına vardır ama Makarios, 13 maddelik anayasa değişiklik önerisiyle, Kıbrıs sorununun temelinde var olan ve de çözüme engel olan Rum zihniyetini resmen ortaya koymuştu.

Elinde imkan olan Hristodulidis, bu üç tarihten hangisinin önüne tercih işareti koyar.

Evet, Kıbrıs sorununun çözümü çok basittir. Öncelikle bugünkü konumu nedeniyle Hristodulidis’e bir niyet testi uygulansın gerisi kolay.

Ersin Tatar, engel olmaz.

… Bir vurgu daha. Hristodulidis, Rum Toplumunda da çoğunluk desteğine sahip değildir. Önümüzdeki pazar, propagandasız seçim olsa, KAYBEDER.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu