Hristodulidis’te de Stockholm sendromu…

“Stockholm sendromu, rehine veya zorla alıkonulan kişilerin, kendilerini rehin alan kişilere karşı duygusal bağ geliştirdiği bir psikolojik durumdur. Adını, 1973 yılında Stockholm’de gerçekleşen bir banka soygununda, rehinelerin soyguncularla empati ve duygusal bağ kurmasından alır.”
Rum toplumunun özellikle siyasi liderliğinde en az 40 senedir, Stockholm sendromu, olarak isimlendirilecek psikolojik rahatsızlığın en ağırı vardı.
Kıbrıslı Türkler, Türkiye’ye işgalci demez.
15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı düzenlenen faşist darbe, Garantör Ülke olarak Türkiye askeri müdahalede bulunmasaydı, başarıya ulaşacaktı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Faşist bir yönetimin Kıbrıslı Türkler için yaşamsal tehdit oluşturacağı, Kıbrıslı Türklerin en az yüzde doksanı tarafından benimsenen bir yaklaşımdır.
Türkiye’ye işgalci diyen Rumlar.
Niyazi Kızılyürek, AKEL Milletvekili olarak Avrupa Parlamentosu’nda görev yaparken Türkiye’ye işgalci demediği için özellikle Rum sağı tarafından eleştirildi. Bildiğim kadarıyla kimse de bir Kıbrıslı Türk olarak konuşmalarında kullandığı terminolojik içeriğe saygı daveti yapmadı.
***
Türkiye’ye işgalci diyen Rum liderliği Türk Limanlarının Kıbrıs Rum bandıralı gemilere açılmasını can-ı gönülden ister.
Tüm spor dallarında Türkiye ile ulusal ve takım düzeyinde karşılaşmalar yaparlar, “Biz işgalci ülke ile sportif karşılaşma yapmayız.” demezler.
Uluslararası toplantılarında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la ve en son örnek Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la fotoğraf çekme fırsatını hiç kaçırmazlar.
Rum Başkanlık Sarayına yakın Rum basını da, bu fotoğrafları servis yapar… Magazin muhabirinin o fotoğraflarının haber değerine katkı yapma görevi de öncülükle sözcülerindedir.
***
İşte en son örnek…
Rum Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis’e göre Hristodulidis, Paris Zirvesi’nin açılışından önce Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Ukrayna’nın geleceğine ilişkin bir görüşme gerçekleştirdi.
Ayaküstü fotoğraf da olduğuna göre, gelsin biri “Hayır görüşmediler” desin. Hem, yalandan kim öldü.
“RİK Televizyonuna konuşan Rum Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis, Nikos Hristodulidis ile Cevdet Yılmaz arasında kısa bir görüşme gerçekleştiğini belirterek, bu tür görüşmelerin büyük önem ve değer taşıdığını ifade etti.”
Letimbiotis, biraz insaflı davranıp, stoba basıp, “kısa bir görüşme” dedi. Hatırlarsınız Cenevre’de Hakan Fidan’la Hristodulidis’in ayaküstü görüşmesine önce kısa, sonra 10, en sonunda da 20 dakika diye süre biçmişler ve içeriğiyle ilgili merak dürtüsü yapmışlardı.
Rum Sözcü ayrıca Nikos Hristodulidis’in diyalog arayışında bulunabilmesinin önemli olduğunu belirtti ve bu diyaloğun özlü konulara uzanmasını umduğunu ifade etti.
***
Bu satırların yazarı olarak her türlü diyaloğu fırsat olarak görür ve desteklerim.
Benim tepki düzeyine varan rahatsızlığım, yanlış anlaşılmasın, Rumların, Türkiye ile ilişkileri ballı börek ya da Baf’ın Galomrama tatlısı gibi olacak, ama sıra Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki, siyasal ve kurumsal her türlü hakkı gasp edilen Kıbrıslı Türklere gelince, “KKTC’nin statüsü yükselebilir” diye “OHİ” denecek.
Argo bir ifade kullanmak istemem. Rum liderliğinin yüreği söylerse, ilk etapta Türkiye ile her geçen gün gelişen doğrudan ticareti, sportif temasları kessin. Bize uygulanan ambargoların Türkiye’ye uygulanması için etkin girişim yapsınlar da görelim.
Hristodulidis’in dişinin keskinliğini Ersin Tatar’dan ötesinde de görelim.
Bunu her fırsatta hem Rumlara hem de yabancı üst düzey görevlilere ve diplomatlara söylerim. Şimdiye kadar bir Allah’ın kulu da, “Haksızsın Hastürer’ demedi.