Hasan Hastürer

İsrail… Küçük balık, büyük balığı yutarsa…

Küçük balık büyük balığı yutabilir mi? Yutmak, midesine indirmekse, mümkün değil.

Ancak küçük balığın, büyük balığı yok etmesi, yutma olarak niteleniyor.

İsrail’de Ortadoğu’nun, büyük balıklarını yutabileceğini gösteren ‘küçük balığıdır’. Yutabileceğine inandırdığı için ‘büyük balıkları’ korkuttuğu bir gerçek.

Dünyanın en güçlü ordularından biri olan Türkiye’ye saldırıyı bile aklından geçirebiliyorsa, bu düşünce cesaretinin kaynağını sağlıklı ve dünyayla bütünleşen bir düşünce desteğinde sorgulamak gerek.

İsrail devletinin varoluş sürecini uzun uzun burada ele almak, yazımının bugün için sınırları dışındadır.

Ansiklopedik  bilgilere göre, ‘İsrail veya resmî adıyla İsrail Devleti, Batı Asya’da Akdeniz’in güneydoğu kıyısında ve Kızıldeniz’in kuzey kıyısında yer alan ülkedir. 14 Mayıs 1948’de, David-Ben Gurion öncülüğünde Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi kuruluşunu ilan etmiştir.’

İsrail devleti kurulduğu ilk günden başlayarak, komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmayı hedeflemedi. Tam tersi komşularıyla çatışma nedeni yaratarak, topraklarını genişletmeyi hedefledi.

İsrail devleti kurulduğu zaman devlet deneyiminden çok daha hızlı deneyim biriktiren Mossad oldu. ‘Resmi adı İstihbarat ve Özel Harekat Enstitüsü olan Mossad, ülkenin ilk Başbakanı David Ben-Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kuruluşundan sadece birkaç ay sonra 1949‘da kuruldu.’

Mossad kurulduğu ilk günden sonra Kıbrıs adasında aktif eleman bulundurmuştur.

Kelimeleri dikkatli seçerek, tarihimizden bir yaşanmışlık kesitini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kıbrıslı Türkler, Türk ulusunun bir parçası olduğunu hiç unutmasa da milliyetçilik üzerinden, nutuk atarak, siyaset yapma konusunda zengin insan kaynaklarına, hele liderlik düzeyinde çok sahip olmadı.

TMT kurulduktan sonra bu boşluk hissedilmiş olacak ki Celal Hordan, adaya getirildi.

Eşref Çetinel, bir yazısında, ‘Hordan Milli Talebe Cemiyeti Başkanıydı. Dili kuvvetli nutku coşturucuydu. Fakat kimseler ne olup ne olmadığını bilmiyordu! Sadece Türk kasaba ve köylerini örgütlemek için Kıbrıs Türk liderliği tarafından adaya özellikle getirildiydi! Kısa sürede “Gençlik Teşkilatını” kurdu’, diye yazmıştı.

Celal Hordan, neredeyse, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ın önüne geçmişti.

Bana anlatan, TMT’nin kuruluş ve sonrasında ön görevlerde bulunan biri. Hala hayattadır.

Peki neydi anlattığı?

Aktarayım: ‘Celal Hordan’ın, ailesinden gelenler olmuştu.  Bilet işlemleri için pasaportlarını aldığımız zaman, isimlerinden Yahudi kökenli olduklarını anladık. Bu bilgi TMT üst kadrolarında değerlendirildi. Celal Hordan, özel takibe alındığı zaman, her akşam Lefkoşa’nın Rum kesimine geçip, bir otelde Mossad ajanlarıyla görüştüğü belirlendi. Bunun üzerine apar topar Türkiye’ye gönderildi.’

İsrail, 1962 yılında Kıbrıs Türk Liseler Futbol Karmasını da Tel Aviv’de konuk edip, kendi takımlarıyla maç yapma imkanı da sunmuştu.

Kıbrıslı Türk, Rum ve Ermeni futbolculardan oluşan ulusal takım karşılığı futbol takımı da İsrail’e davet edilip, karşılaşma yapılmıştı. Bu temasların sıradan spor karşılaşmasından öte amaçlar taşıdığına da inanıyorum.

İsrail kendi sınırlarını, kalıcı olarak kabullenmedi.

Kabullenmediği için hep saldırgan bir siyaset uygulayarak İsrail topraklarını genişletmeyi hedefledi.

İnsan hakları, insani değerler bakımından çok acı çok dramatik olan, en son Gazze örneğinden gördüğümüz gibi, toprak olarak genişlerken, insanları on bin, on bin katletmekten de çekinmiyor.

Hem de dünyanın gözü önünde, canlı tv yayınlarında.

Bizzat İsrailli bir diplomattan dinledim.

   İsrail hiçbir zaman bir başka ülkenin çıkarı için savaşmaz. Savaşıp, savaşmamak bir yana bir mermi bile sıkmaz.

   Bir diğeri, Türkiye’nin bölgedeki varlığının güvenliği açısından İsrail, vazgeçilmez, stratejik bir müttefik değildir. Ancak İsrail, için Türkiye, stratejik bir müttefik olarak görülüyor ya da öyle olması isteniyor.

   Bunu neredeyse birinci ağızdan duyduğum için Türkiye – İsrail ilişkilerindeki gelgitlerde, köprülerin yıkılıp, kalacağına hiç inanmadım.

Acı ama gerçek, İsrail, Ortadoğu’da istediği hedeflere ulaşmak için her türlü operasyonu açık ya da kapalı olarak ABD desteğiyle yapabilmektedir. Belki, rahat istediğini yapsın diye, İsrail’in NATO üyeliği hiç gündeme getirilmiyor. Nasıl olsa, NATO’nun güçlü üyeleri fiilen yanında. Bunu ayrıca düşünelim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu