Kadınların her kazanımı, toplumsal kazanımdır…

Kuzey Kıbrıs Türk Girişimci Kadınlar Derneği (GİKAD) tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen “İş’te Kadınlar Zirvede”, 12–13 Aralık 2025 tarihlerinde Girne Acapulco Resort’ta gerçekleştirildi.
İkinci gün, çalıştay nitelikli etkinliğin bir bölümünü izledim. İzlediğim bölümde, iki konuşmacıyı farklı konu başlıklarıyla dinledim.
Salon şöyle bir baktığımda ,Türkiye’nin çağdaş yüzünden katılımcı kadınların varlığı kolay fark ediliyordu.
Ön sıranın sağ ucunda oturmam için yönlendirildim. Çok sandalyeli ön sırada tek erkek bendim.
İzlediğim bölümün dışında programa göz attığım zaman, nitelikli kadın katılımcılar kadar, sunuş içerikleri de özenle belirlenmişti.

***
Dinlediğim bölümde, neredeyse on cümleden altısından bir değil birden fazla makale yazabilirdim.
Notlar da aldım elbette. Hem dinledim, hem düşündüm. Söylenilenler, salondan konuşmacıya dönüşümler çok dinamik ve düşünce dürtücüydü.
“Böyle bir toplantı, batıda insan haklarında gelişimin ciddi mesafe aldığı bir ülkede yapılsa, katılımcı kadınların beden dilleriyle birlikte söyledikleri daha farklı olur muydu?” sorusunu kendi kendime sorduğumda, şu değerlendirmeyi yaptım: “Özellikle Türkiye’de, birkaç tık geride bizde erkek egemen anlayışın iktidar gücü devam ettiği için iki günlük toplantıda dünden bugüne, bugünden geleceğe bir mücadele hissedilirdir. Eşitlik anlayışı lafta değil özde olduğu yerlerde kadınların pozitif ayırımcılığa ihtiyacı bize göre çok daha azdır.”
***
GİKAD’ın ev sahipliğindeki “İş’te Kadınlar Zirvede”, toplantısını izlerken de düşündüm.
“Erkek Egemen Toplumda Kadının Mücadelesi Biter mi?”
Erkek egemen toplum… Bu ifade, sadece bir sosyolojik tespit değil; aynı zamanda yüzyıllardır süren bir zihniyetin özetidir. Kadının adının var ama sesinin yok sayıldığı, emeğinin kutsanıp iradesinin görmezden gelindiği bir düzenin adıdır erkek egemen toplum..
Sınırsız demokrat, sınırsız insan hakları eşitlik savunucusu bir erkek olarak bu tanımlamayı seslendirmekten çekinmem. Çok da doğru kabul ederim.
Peki soralım.. Böyle bir düzende kadının mücadelesi biter mi?
Bitmez. Çünkü bitmesi, adaletsizliğin normalleşmesi, içselleştirilmesi, demektir.
***
Unutmayalım. Unutmama bir yana gözümüzün, aklımızın ön tarafında tutalım…
Kadının mücadelesi, sadece kadın için değildir. Bilinçli kadınların mücadelesi, insan olmanın, eşit yurttaş olmanın, onurlu bir hayat talep etmenin mücadelesidir.
Erkek egemen toplum, kadını adeta figüran rollere mahkûm ederken, aslında kendi çöküşünü, tökezleyerek ilerlemeyi de ilan eder. Çünkü bir toplum, nüfusunun yarısını bastırarak ne adalet üretebilir ne de gerçek anlamda ilerleyebilir.
***
Tarih bize şunu gösterir: Kadınlar hiçbir zaman “bahşedilen” haklarla yetinmemiştir. Haklar, hep mücadeleyle alınmıştır. Seçme ve seçilme hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı…
Kıbrıs özelinde, doğum yapan kadınların çalışma güvencesinin zemin kaybettiği yıllar bilgi kaynaklarında duruyor.
21. yüzyılda kadının mücadelesi, çağdaş görünümlü ama çağdaş olmayan ülkelerde devam etmektedir. Kadının mücadelesi, bir dönemsel heves değil; sürekli olmak zorundadır. Çağdaş olmayan düşüncelerin güç elde ettiği tüm ülkelerde kadın hakları ilk geriye itilmek istenenler listesinde vardır.
Erkek egemen zihniyet, çoğu zaman kendini gelenek, kültür ya da din kisvesiyle meşrulaştırmaya çalışır. Oysa gelenek, adaletsizliği kutsuyorsa sorgulanmalıdır; kültür, eşitsizliği besliyorsa dönüşmelidir; din ise baskının aracı haline getiriliyorsa orada durup düşünmek gerekir. Çünkü hiçbir değer, insan onurunun üstünde değildir.
Kadına “sabret” denir, ama sabrın sınırları hiç sorulmaz. “Annelik kutsaldır” denir, ama anneliği güçlendiren sosyal haklar esirgenir. “Kadın çalışsın” denir, ama aynı işte daha az ücret verilir. İşte erkek egemen düzenin ikiyüzlülüğü tam da buradadır: Söylemle övünüp, pratikte eşitsizlik üretmek.
***
Kadının mücadelesi biter mi sorusu, aslında erkek egemenliğinin ne zaman biteceğiyle ilgilidir. Eşitlik sağlanmadan, şiddet sona ermeden, karar mekanizmalarında kadınlar gerçek anlamda yer almadan bu mücadele bitmez. Bitmemelidir de. Çünkü, dünyanın her yerinde suskunluk, zalimin en sevdiği haldir.
***
Kadınlar kazandığı zaman erkekler kaybetmiyor. Erkek egemen toplumlarda, egemenlerin de daha egemeni vardır. Kadınlar kazandığı zaman insanlık kazanıyor, demokrasi kazanıyor, adalet kazanıyor…
***

İki günlük zirvenin ana teması dayanıklılıktı.
Bence iki gün boyu yapılan sunuşlarda çok anlamlı cümleler seslendirilirken, en anlamlılarından biri, Kıbrıs Türk Girişimci Kadınlar Derneği Başkanı İçim Çağıner Kavuklu’nun şu cümlesiydi:
“Dayanıklılık kırılmamak değil; kırıldıktan sonra yeniden ayağa kalkabilmektir.”




