Kıbrıs Türkü, mafya hesaplaşmalarıyla, toplumsal travma yaşamak istemiyor
Çok geçmişe gidecek değilim. Altı gün önce, “Meydanı boş bulana değil, boş bırakana dikkat edin..” başlıklı yazımda, mafya tarzı eylemlere dikkat çekmiştim. O yazımdan bazı bölümleri izninizle anımsatayım:
“…Kıbrıslı Türklerin içinde meşru olmayan kazanç yollarına girenler var. Ancak olayın boyutu büyüdüğü zaman, KIBRISLI MAFYACILIĞI BECEREMEZ.
Sahip olduklarına göz dikenler, gün gelir, dıştan gelir ve kendilerine göre gerekeni yapar.
… Kuzey Kıbrıs’ta KARA PARA VAR… Burada para aklayanların, taşınır, taşımaz malları emanetçi bazı kişilerin ellerinde bulunuyor. En küçük ihtilafta silahların konuşacağından, itibarlı kabul edilen mesleklerden kişilerin hedef alınacağından, kimsenin kuşkusu olmasın. … Kuzey Kıbrıs’ta orman kanunlarından öte mafya kanunlarını egemen kılmak isteyen bir düşünce adım adım tırmanışını sürdürüyor.
Yaşanan ve de yaşanma riski olan olayların ayak sesleri, espriyle, “Sıcaklar bazılarının başına vurdu” yaklaşımının ötesindedir.
… Son zamanlarda bizde tırmanışa geçen olayları ciddi anlamda analiz ettiğimiz zaman karşımıza çıkan tablo endişe boyutlarını zorlayıcıdır. Şiddete başvuranlar devleti takmıyor.
KKTC’nin polis teşkilatını, hatta ve hatta yargı sistemini sallamıyor.
… Onlara göre, kolay para kazandıklarına inandıklarının, kapısına dayanırlar. Kısaca haraç isterler.
… Gereken yapılmaz ve Kuzey Kıbrıs’ı bir zamanların Sicilya adasına çevirmek isteyenlere göz yumulursa, o zaman ben de göz yumanlar “Pay alarak göz yumuyor” derim. “İspat et” diyen olursa da, “siz aksini ispat edin”, çağrısı yapar ve eklerim: “Meydanı boş bulana değil, boş bırakana dikkat edin..”
Eskilerde kullanılan bir tanımlamayla, yazının mürekkebi daha kurumadan neler oldu?
Medyaya yansıyan bir haber… “Hamitköy’deki Swart Oto’nun ortaklarından iş insanı Orhan Tuğbay’ın Gönyeli’ deki evine, geçtiğimiz pazar sabahı 01:23 sıralarında kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından molotof kokteylli saldırı düzenlendi. Bölge halkı korku dolu anlar yaşarken, çevrede büyük panik yaşandı.” … Ve bir başka haber polis basın bülteninden: “Hamitköy’de faaliyet gösteren bir araba satış ve tamir yerinde soygun, zorla alıkoyma, ciddi darp ve şiddet tehdidi olayı yaşandı.
Olay 13 Ağustos Salı günü meydana geldi. Söz konusu iş yerinde, S.K. (E-47), C.D. (E-43), F.Ş. (E-35) ve kimlikleri henüz tespit edilemeyen kişiler; başka bir şahsa olan borcunu ödemediği gerekçesi ile A.Ö.’yü (E-37) bu iş yerine çağırıp, oto boyama fırınının içine kapatarak zorla alıkoydu. Defalarca vurarak ciddi şekilde darp edilen A.Ö zorla bir araca konularak şiddet tehdidiyle Dörtyol bölgesine götürülüp bırakıldı.
Olayın polisin bilgisine gelmesi üzerine yürütülen ileri soruşturmada C.D. tespit edilerek tutuklanırken, olaya karışan diğer zanlılar aranıyor.”
Bu konuda endişelerimi uzun zamandan beri dile getiriyorum. Özellikle yetkili, sorumlu konumda olanlara söylüyorum. Yazılarımda ve televizyon programlarında altını çize çize vurguluyorum. Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ ile geçtiğimiz hafta yaklaşık iki saat sohbet etme fırsatı buldum. Olağanüstü bir gelişme olmazsa Bertan Özerdağ, yaklaşık 13 yıl Yüksek Mahkeme Başkanlığı görevinde bulunacak. Kendini izole ederek, yargının en önemli görev noktasında oturmayacağı kesin. Bunu daha öncekiler öyleydi anlamında yazmadım. Bertan Özerdağ, görüşlerini sorumlulukla, özgüvenle ortaya koyarken, dinlemesini de biliyor.
Sadece Başkana söylemedim, konunun açıldığı her yerde söylüyorum.
Gerekli önlemler çok yönlü olarak alınmazsa, riskli ilişkilere giren avukatlardan; emanetçi olarak on milyonlarca, hatta yüz milyonun üzerinde sterlini tasarrufunda bulunduran emlak dünyasından isimlerden; nerden bulduğu sorgulanmadan milyonlarca sterlinlik oto galerisi sahibi olanlardan; en yumuşak tanımlamayla, canı yanacak olanlar olacak.
Felaket tellallığı yapmıyorum elbette. Ancak gidilecek köyün minareleri, artık yakından görülüyor. Kıbrıs Türkü, mafya hesaplaşmalarıyla, toplumsal travma yaşamak istemiyor.
Kimin ne amaçla, urup avuçluk Kuzey Kıbrıs’ta bulunduğu ve neler planlandığını, bu ülkenin genelde güvenlik, özelde istihbarat birimleri biliyordur mutlaka. Bilmiyorlarsa “DÜKKANI KAPATSINLAR.”