Koalisyon kurulduktan sonra, hükümet bir bütün olmalı…
Başbakan Ünal Üstel yaptığı açıklamada, yapılacak yasal düzenlemeyle, daireler ve kurumların, koalisyon pazarlığında neredeyse alakasız bakanlıkları geçmesinin önünü alacaklarını belirtti.
Üstel, “Yıllardır ciddi bir sorun olan, bakanlıkların daireler ve kurumlarla ilgili yürüttüğü çalışmalardaki eşgüdümü olumsuz yönde etkileyen ve her hükümet kuruluşu döneminde, pazarlıklara zemin hazırlayan dairelerin ve kurumların, bir bakanlıktan başka bir bakanlığa taşınması uygulamasını tarih sayfalarına gömüyoruz. Konuya ilişkin yasal düzenleme çalışmalarını başlatmış durumdayız. Meclis açılır açılmaz tasarıyı Genel Kurul’a taşıyoruz.” dedi.
Bu açıklamayı, önemli buluyor muyum?
Evet, buluyorum.
***
Verimli hükümet etmek için, tek parti hükümetinin avantajlı olduğu görüşüne katılmayanlardanım.
Hatta zaman zaman şunu da söylerim: ‘Partiler güçleri oranında zararlı oluyor.’
‘Koalisyon kurulduktan sonra, hükümet bir bütün olacak’ anlayışı, gerçek anlamda özümsense, kendi içinde doğal denetimle, koalisyonlar daha verimli olur.
Bizde mevcut koalisyon anlayışının sağlıklı olmadığı, yılların deneyimiyle ortada.
Koalisyon oluşurken, ganimet paylaşılır gibi, devletin kurumsal yapıları paylaşılıyor. Bakanlıkla alakası olmayan daireler, kurumlar, paylaşılıyor.
Bakanlıklar paylaşıldıktan sonra her bakanlık, o parti açısından kurtarılmış bölge gibidir.
Eksik olan nedir bilir misiniz?
Bakanlıkların önüne Türkiye ve KKTC bayrakları yanında, bakan hangi partidense o partinin bayrağının asılması…
Hatta bakanlıkların başlıklı kağıtlarının bir köşesine parti logosu da konulsa, eksik giderilecek.
Parti bayrağı, bakanlık önünde yok ama bakanlık ve ilgili dairelerin odalarında, koridorlarında o partilerin ağır gölgesi var.
***
Bu durumdan genellikle küçük ortaklar memnundur.
Davul, aslında koalisyon hükümetinin büyük ortağının, mevcut koalisyon hükümetine göre UBP’nin ve Başbakan Ünal Üstel’in boynundadır. Ancak iki koalisyon ortağının da elinde davul olduğundan, bir davul üç tokmak söz konusu.
Bu durum UBP ve Başbakanlıkta rahatsızlık nedenidir.
Ankara’dan bir kaynak, yaklaşık altı ay önce bu durumun Beştepe’de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın huzurunda da gündeme geldiğini ifade etmişti..
***
Daireler ve kurumların, koalisyon pazarlık masasından kurtarılacak olması yetmez.
Üçlü kararname kapsamının da mutlaka daraltılması da yaşamsal önem taşıyor.
Kapsam daraltılırken, üçlü kararnameyle bir atama yapılacaksa, kriterler, daha net, liyakat özeniyle de belirlenmelidir.
Üçlü kararname ile göreve önerilenin, neden tercih edildiği, kapsamlı bir gerekçeyle, kararnameye eklenmeli… Görevden alınacak olanın da, neden görevden alındığı açıkça yazılmalıdır.
‘Göreve gelirken, her hangi bir gerekçe gösterilmeden, görevden alınabilir’ ifadesinin hukuk devletinde yeri olamaz.
***
Bir zamanlar, birkaç bakana şu soruyu sormuştum: ‘Müdür, müsteşar alarak, tepeden inme göreve getirdiğiniz bu kişileri, şahsi işletmeniz olsa, orada üst düzey yönetici yapar mısınız?’
Tümü de anlamlı anlamlı gülmüş, bir teki bile ‘Yapardım’ diyememişti.
***
Bu noktada Cumhurbaşkanı’na da bir soru: ‘Üçlü kararname uygulamasında Cumhurbaşkanı tasdik memuru mu? Eğer değilse nasıl olur da önüne her gelen üçlü kararnameye imzayı basıyor?’