Konuşulması gereken yerde, susmak, huyların en kötüsüdür…
Sanırım körelen ve yıllardır bir kenarda “atılı” duran “davranışları ölçme terazileri” yavaş yavaş yerinden çıkarılıyor.
Toplumda azımsanmayacak sayıda insan “muhasebe terazilerinin” tozunu alıp tartma işlemine başladı.
Lafı hiç kıvırmaya gerek yok.
Bu toplumun en masumundan en uyanık geçinenine kadar herkes, bir avuç “uyanık” tarafından tepe tepe kullanıldı.
Daha da kestirmesi “enayi” yerine konulduk.
Peşinen söyleyeyim bunu salt siyasi anlamda, ya da siyaset yelpazesinin bir kanadı için algılamayın. Yaşamın her alanında kendini uyanık sananlar işlerine geldiği zaman bu toplumda, aptal yerine konacak insanlar bulacaklarına inandılar ve buldular da.
Çağdaş ve kişilikli toplumların en karakteristik yanlarının başında insanların kolay kolay aldatılıp, kullanılamamasıdır.
***
Bu satırları okurken, tam bu noktada okumaya ara verip, kendi geçmişinize şöyle bir bakınız…
Kimler, sizden neler istedi?
Sizler, kimler için neler yaptınız?
Sizi, ayı yerine kaç kişi koydu?
… Ne demek “ayı” yerine konulmak? diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Ünlü sözdür, “Köprüyü geçene kadar ayıya, dayı” derler.
Kimseye “ayı” demek gibi bir niyetim yok. Ancak nasıl oturursak oturalım ama doğru konuşalım. Kullanmayı kabul eder ve kullanıldığınızı fark ettiğiniz zaman susup, sineye çekenler için “AYI” sözcüğü bile hafif kalır.
Affetmek, büyüklüktür.
Kimler affedilir?
Masum hatalar yapanlar. Ancak ömrü kişisel çıkarlar için hesap yapmakla geçenleri, ulaştıkları maddi düzey ne olursa olsun gözü doymayanları affetmek, o kişilere başka insanları da kullanma yönünde cesaret vermektir.
Bu nedenle affedilmeye layık olanları affederken, kişisel çıkar için insanları kullananları hiç ama hiç affetmemek gerekir.
***
Bu satırları niye yazdığımı ya da yazma gereksinimi duyduğumu sorabilirsiniz.
Yanıtım gayet net.
Son zamanlarda giderek artan ölçüde bu tip şikayetler dinliyorum. Toplumun önemli bir kesimi perişandır. Gidişat kötüdür. Hıçkıra hıçkıra ağlayanlar var… Tencereyi ateşe koyamayanları, kasabın önünden geçemeyenlerin, çocukları özel okulda kısılıp ne yapacağını bilemeyenlerin sayısı artıyor.
Tecrübe ile gördük. Nasıl ki “Yahudi iflas edince veresiye defterini karıştırır”, temiz insanlar da zor günlerde dünden bugüne ilişkilerinin muhasebesini yapıp, zor gününde kimi ne kadar yanında gördüğünü netleştirmeye çalışıyor.
***
Bu toplumu iki ana grup kullandı.
Bir… Politikayı ekmek kapısı görüp, siyasi makamları, iktidar koltuklarını kendileri ve yakınları için tepe tepe istismar edenler.
İki… Haksız, kolay para kazananlar, ya da iç güveyisi örneği “hazıra konanlar”… Bunlar hep “RABBENA HEP BANA” derler.
Toplum olarak daha güzel günlere yürüyeceksek yaşamın her alanında kendi çıkarlarını toplumsal çıkarların önüne koyanlarla, nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontanlarla hesaplaşmayı bir an önce yapmamız gerekir.
Köşede bekleyin mutlaka geleceklerdir…
Bunu ne kadar erken yapıp, bu tiplerin başlarındaki takkeleri bir üfürmede uçurup “kellerini” gözler önüne serersek, şu an için kirli olan sayfaları yırtıp kar beyazı sayfalar açabileceğiz.
… Unutmayın, konuşulması gereken yerde, susmak, huyların en kötüsüdür.