Hasan Hastürer

Kronik bozulmanın nedenine ya da kaynağına inmeden…

İSİAS davası için Pazartesi gittiğim Adıyaman’dan, Perşembe öğle saatlerinde Ankara üzerinden Kıbrıs’a döndüm.

Sosyal medya, haberin özünü, anında izlemeye, fazlasıyla olanak sunuyor.

   Yaşamını yitiren Şampiyon Meleklerin davasını izlemek, zaman tünelinde ailelerle birlikte 6 Şubat 2023’e saat 04.17’ye gitmek, o felaket anını ailelerle birlikte yaşamak demektir.

   Soğuk Adıyaman’da, yaşamları o büyük acıya kitlenmiş insanlarla, bütünleşerek üç hatta dönüşle birlikte dört gün geçirdikten sonra, günlük hayatın, ekonomik ve siyasal konularına sert bir şekilde geçmek, bana göre mümkün değildir.

***

Bu satırları yazmak için oturdum.

Adıyaman’da yaşadıklarımız, mahkemenin kararları, ailelerden öte hepimizin, kararı adaletsiz bulmamız…

Fark ediyorum, gerçekten dinmeyen ve dinmeyecek o büyük acıdan sonra maddi temelli konulara odaklanmak çok zor.

   Duygusal bir insan olduğumu gizlemem. 1.92 boyum ve iri yarı bedenimin içinde, insani yaklaşımla, her türlü acıya ortak olan bir yüreğim var.

   Ancak sonuçta hayatın akışı devam ediyor ve ben de her gün, toplumun gündemini değerlendirmek durumundaysam, sendikaların eylemlerinden öte, eylemlerinin nedenlerini değerlendirmem gerekiyor.

***

Ortada bir sağlık sorunu varsa, önce sağlıklı, doğru teşhis, tanı gerekir. Tanı doğru konulmuşsa, tedaviyi belirlemek kolaydır. Yeter ki hekim uzman olsun. Tedaviye karar verildiği zaman, tedavinin eksiksiz uygulanması da önemlidir.

KKTC ekonomisi için de bu böyledir.

   Kimse ama hiç kimse, ekonomik sıkıntıların faturasını Ünal Üstel hükümetine kesemez.

   Yılların, kötü, popülist ve kolaycı politikaları bizi bu durumlara getirdi.

   Mesele, devlet bütçe olanaklarının adil bir şekilde değerlendirilmesi değildir.

Mesele, en yalın tanımlamayla Kuzey Kıbrıs’taki toplam zenginlikten, tüm toplum kesimlerinin adil bir şekilde yararlanmamasıdır.

   Bir tarafta kamuda ya da özelde eline geçen parayla en temel gereksinimlerini zor karşılayanlar, öte yanda BALI BOL BULMUŞ ARAP GİBİ DAVRANANLAR

***

Hükümetin, bütçe açığı ya da denk bütçe için ne yapması gerektiğini bilmek için ekonomist ya da maliye, bütçe uzmanı olmaya hiç gerek yoktur.

Ya giderlerinizi azaltacaksınız ya da gelirlerinizi artıracaksınız.

   En yetkili ağızlar, KKTC’deki kayıt dışılığın oranıyla ilgili tahminlerini yüzde altmışlardan başlayarak yukarı doğru yapar.

   Çok iddialı olarak söyleyim.. KKTC’DEKİ KAYIT DIŞILIĞIN EN AZ YÜZDE SEKSENİ, EN ÇOK 100-150 KİŞİDEN KAYNAKLANIYOR. Bunun karşılığı milyarlarca dolardır.

   Yollarda gezen, bazı iş yerlerinin önünde ya da patronların evlerinin garajlarında duran ultra lüks arabalar, iz başlangıcı sayılıp, gereken yapılsa, cari giderlerde tasarruf yapmaya gerek olmaz. Tam tersi maaş ve ücretler artırılır. KKTC, çok kolay Orta Doğunun İsviçre’si olur.

***

KKTC’de bir pahalılık var mı?

Var.

Bunun nedeni hayat pahalılığı ödeneğindeki uygulama mı?

Konunun uzmanları farklı görüşte olabilir. Bana göre pahalılığın nedeni hayat pahalılığı ödeneği uygulaması değildir.

   Hayat pahalılığını altı ay dondurun, pahalılığın devam ettiğini yaşayarak göreceksiniz.

   Hayat pahalılığı uygulamasını ve özellikle marketlerde, ciddi sayıda ürün çeşidinde de fiyatları eş zamanlı dondurun. O zaman olur.

“Liberal ekonomide, bu olmaz.” Böyle diyorlar.

   Liberal ekonominin kontrolsüz uygulaması bizim bünyemizde sorun yaratıyorsa, oturulsun, kafa kafaya verilsin, bize uygun liberal ekonomi modeli geliştirilsin.

Biz küçük bir ülkede, küçük bir toplumuz. Ekonomik olanaklar ya da yaşam olanaklarında uçurum, toplumsal huzurumuzu, dayanışma ve özveri anlayışımızı bozuyor.

Yaşadıklarımız budur.

Yaşadıklarımız, kronik bozulmanın ürünüdür.

Uzlaşıyla çıkış yoluna yönelme olmazsa, işimiz zor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu