“Pardon, kurunun yanında yaşları da yaktık” diyemezsiniz…
14 Mayıs Eczacılık Günüydü.
Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği (KTEB) Başkanı Umut Öksüz, sektör olarak yaşadıkları ithamların hiçbirini hak etmediklerini belirterek, eczacıların çok ciddi psikolojik baskı altında olduğunu söyledi.
Basın toplantısında söylediklerinin belki de en anlamlısı, mesaj değeri en yüksek olanı şuydu: “Kalbimiz kırık ama başımız dik… Yaşadığımız ithamların hiçbirini hak etmedik.”
***
Kurunun yanında yaşların da yanmaması için zerre kadar özen gösterilmeden, 17 hekimle birlikte 66 eczacı, sorgulandı, tutuklandı ve teminata bağlandı.
Öksüz laf kalabalığı yapmadan özetledi: “Bizlerin hâlâ birçok hesabı bloke, kimliklerimiz yok, pasaportlarımız yok, yurt dışı yasaklarımız var, her hafta ispat-ı vücutlara gidiyoruz.”
Eczacıları haklı buluyor muyum?
Tereddütsüz EVET.
İstismara açık bir sistem var mıydı?
Olabilir.
Ancak istismar edenlerin sayısının bir elin parmaklarını ya bulup, ya bulmayacağına inanıyorum.
Umut ediyorum, yeni adli yıl açıldığı zaman, hızla bu davalar görüşülsün…
Kuru ile yaş yargı aşamasında ayrılacak.
Daha önce de yazdım…
Sosyal Sigortalı hastaların, reçete uygulaması istismara açıktı.
Bu istismar aralığından faydalanıp, ciddi miktarda parasal vurgun vuranlar varsa, onlar tespit edilip, güçlü deliller toplandıktan sonra hareket edilecekti.
Soruşturma periyodunu sekiz ay yapıp, binlerce reçete vurgusuyla, aylık ya da haftalık düşük reçete sayısını, gizlemenin masum yanı olamaz.
Binlerce reçeteden bahsedildi. Sonra da “sahte reçete” diye çok çok az reçete ortaya konuldu.
***
Hasta görülmeden reçete yıllardır yazılıyordu.
Hasta eczacısına gider, ilaçlarını alır. Eczacı o ilaçları bir doktora yazdırır. Her eczacının reçete yazdırdığı bir ya da iki doktoru var. Bu çok yüksek oranda hastalara yardım olsun diye yapıldı.
Uygulamayı, herkes bilirdi de Sosyal Sigortalar ya da bakan mı bilmezdi?
***
Şu ana kadar yargısız infaz süreci devam ediyor.
Bir kez daha vurgu yapayım.
Esas mahkeme süreci başladığı zaman, soruşturmayı yapan polislerin, savcılığın ve siyasi iradeyle bu soruşturmayı destekleyenlerin, hatta çok kolay tutuklama emri veren yargıçların gerçek sınavını göreceğiz.
Genel geçer bir kural olarak seslendirilebilir. Suçlananlar beraat ettiği zaman, suçlayanlar mahkum olur…
Mevcut sistemde hasta görmeden ilaç yazmak suçsa, bu sisteme dahil tüm doktorlar ve eczacılar suçludur. Ancak istismardan öte vurgun yapanların dışında kimse, bozuk da olsa sisteme uyduğu için mahkum edilemeyecek, edilmeyecek.
***
Uzakların mutlaka yakını olacak.
Yargı huzurunda davalar görüşülmeye başladığı zaman, adeta yargısız infaz edilenlerin de savunmadan öte, suçlama konumunda olanlara, avukatları aracılığıyla, hesap sorma hakkı da olacak.
O gün, kimse, “Pardon, kurunun yanında, yaşları da yaktık”, diyerek kendini adil olmayan uygulamalardan soyutlayamayacak.
***
Eczacılar incinmedi, ağır yaralandı. Hem de devlet eliyle.
Eczacılar Birliğinden yapılan yazılı açıklamanı son bölümünü de yazıma almak istedim:
“İçerisinden geçtiğimiz süre boyunca gerek ilaca erişim, gerekse de meslektaşlarımızın durumlarının gün geçtikçe daha da kötüye gittiği aşikardır. Fakat tüm bunlara rağmen meslektaşlarımızın görev başından ayrılmadıklarını ısrarla hatırlatırız.
Bugün mesleğimizde ve ilaçta yaşanan sıkıntıları dile getirmekten ziyade, tüm bu sorunların çözümünde önemli rol oynayan meslektaşlarımızın ülkemizdeki gelecek kaygılarını ve üzerlerinde ısrarla devam ettirilen psikolojik baskıların çözümünün konuşulması gerektiğine inanıyoruz.
Bu bağlamda, kısa ve net bir kutlama mesajımız olacaktır; 14 Mayıs Eczacılık Günü’müzü lütfen bırakın biz eczacılar biz bize kutlayalım. Çünkü bu toplumun en kötü gününde dahi canı pahasına hizmet veren tüm meslektaşlarımızın mesleki onuru ayaklar altına alındı ve hiçe sayıldı.”
***
Az ve öz… Eczacılık Gününde, yetkili konumda birileri, kamuoyu önünde eczacılardan özür dilemeliydi.