Hasan Hastürer

Rum tarafı, kontrolleri dışında çözümü ŞİDDALIYOR…

Önce başlıkla ilgili akıllardan geçenlere, katkı koyayım.

   Kıbrıs sorunu gibi, ikiden fazla tarafı olan bir sorunun, bir tarafın kontrolünde çözüm yönünde hareket etmesi olası değildir.

   Ancak, kontrollü ya da öngörülen gelişmelere hazırlık yapılarak, çözüm için hareketlenme sağlamak, başarılı bir strateji bütünüyle mümkün olabilir.

   Bunun içinde, en başta, çıkarlarınızı, tarafların çıkarlarıyla, ortak çıkar analiz kapsamına sokmayı başarabilmeniz gerekir.

Uluslararası sorunlarda, kimsenin kara gözü, kara kaşı için destek verilmez.

Çıkar elde etmeyi bilen ülkeler için, uluslararası nitelikte soruna ya da sorunlara taraf olmak, baş ağrıtır görünse de kazanım elde etmek için bir fırsattır.

***

   Rum – Yunan tarafı için, evrensel düzeyde lobiciliği iyi bildikleri söylenir.

   “İyi bilmek” mukayeseli bir yaklaşımın ürünüdür.

   Rum – Yunan tarafının, Türk tarafına göre, uluslararası platformda daha iyi lobicilik yaptığını kabul edenlerdenim.

   Rum – Yunan tarafına, tarihin derinliklerinden, gelen bir sempati var.  

   Ancak, özellikle Kıbrıs Rum tarafında, siyasi liderlik, zayıflamaktadır. Hristodulidis, zayıf, yeteneksiz liderliğin en çarpıcı, en güçlü örneğidir.

   Cumhurbaşkanıdır, ancak lider değildir.

   Rum toplumunda, devletin kurumsallaşması bizden daha iyi görünmekle birlikte, örnek alınacak düzeyde değildir.

   “Bir zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür” diye bildik bir söz vardır.

   Güney Kıbrıs’ta, Rum toplumunda, siyaset, devlet yapısı zincirinde bir değil, birden fazla sağlam olmayan halka vardır.

   Güçsüz liderlik, “-Miş gibi” orkestra şefine benzer. Orkestrayı yönetemeyince,  orkestra Bremen Mızıkacılarına dönüşür.

***

Hristodulidis’in talihsizliği Anastasiadis gibi, örnek alınması, başarı getirmeyen bir Cumhurbaşkanından görevi devralmasıdır.

   Hristodulidis, Kıbrıs’ın AB üyesi olmasının avantajlarından yararlanmaktadır.

   Peki AB nereye kadar Hristodulidis’in, adanın gerçeklerine uymayan taleplerine, sınırlı da olsa boyun eğecek?

   Sözün gelişiyle, Kıbrıslı Türklerin önemsenmediğini var sayalım… Hristodulidis ve bariyasının, çevresindekilerin hatırına Avrupa Birliği, Türkiye ile köprüler yıkabilir mi?

   YI-KA-MAZ…

   Rum tarafından “Yıkabilir” diyenler bir adım öne çıksınlar da görelim.

***

Bazılarına göre Rum tarafı en az dört yıllık çalışma ve hazırlıktan sonra, Kuzey’de emlak sektöründeki yatırımcı yabancılara karşı, hukuk alanında düğmeye bastı.

   Tek taraflı ve Kıbrıs gerçeklerini yok sayarak bakılırsa, atılan adım, yerinde ve sonuç alıcıdır. Eğer amaç, yabancıları “ürküterek” ya da korkutarak, Kuzey’e ilgilerini azaltmaksa, kısa vadeli sonuç almaları mümkündür.

   Ancak, bunun sürdürülmesi ve bilgileri ellerinde olan tüm yabancılara Simon Aykut’a davrandıkları gibi davranmaları MÜMKÜN DEĞİLDİR.

   Eğer, Güneyin tanımlamasıyla, Rumların mallarını gasp etmek söz konusuysa, Kuzey’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin neredeyse tümü “gaspçıdır”…

***

   Kıbrıs sorunu, sorun yaratmadan, yeni sorun yavrulamadan, devam eden bir sorundur. Bir başka deyişle, Türk ve Rum tarafının karşılıklı, uyumlu salladığı beşikte uyuyan bebektir. Kim beşiği, bebeği uyandıracak şekilde sallarsa o suçlu olur.

Kıbrıs’ta Rumların Kuzey’deki taşınmaz malları için çözüm adresi Kuzey Lefkoşa’daki Taşınmaz Mal Komisyonu’dur.

   Taşınmaz malları üzerinde, Annan Planı’ndaki yaklaşıma, tanımlamaya göre inkişaf varsa, mal sahibi Rum, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurup, acil tazminat talebinde bulunabilir. Kuzey’de emlak dünyasında Kıbrıslı Türkler yatırım yaparsa “NO PROBLEM”,  yabancılar yaparsa “BIG PROBLEM” ise,  Hristodulidis bunu da söylesin. Hem biz, hem dünya öğrensin.

***

Kıbrıs’ta her kriz, mevcut durumu sorgulatıp, çözümü gündeme getirir.

   Rum tarafı, emlak konusunda başlattıklarıyla, kontrolleri dışında çözümü ŞİDDALIYORLAR, DÜRTÜYORLAR…

Related Articles

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top button