Hasan Hastürer

Sahaya çıkmazsanız, hükmen yenik sayılırsınız…

Rahmetli Rauf Denktaş, “Bu Rumların anlaşmaya niyeti yok” deyip müzakere masasına uzun süre sırtını döndü.

   Müzakere masasına oturup, müzakerelerin başlamasını sağlayamadığımız için de Rum tarafının neyi kabul edip, neyi kabul etmediğini bilemedik.

   Rumların ne istediğini bilememek bir yana, futboldan bir benzetmeyle, sahaya çıkmadığımız için hep hükmen yenik sayıldık, üç puanı her defasında Rumlar aldı.

Bu satırların yazarı olarak her zaman müzakere masasında olmamızı savundum.

   Rumlar -miş gibi müzakere istedi hep.

   Hem müzakerelerin başlamasını istediler hem de gizli gizli, “Aman görüşmeler başlamasın” diye dua ettiler.

   Bu duayı bugünlerde de Hristodulidis, yapıyor mu?

   Yüzde yüz yapıyor.

Çözüme çok yaklaşıldığı her aşamada oyunbozanlığı hep Rum liderliği yapmadı mı?

Evet.

Kıbrıs Türk tarafı ya da Türkiye ile birlikte Türk tarafı, bir defa bile, müzakere masasını devirmedi.

   1977’de Makarios, 1979’da Kiprianou ile  doruk anlaşmalarını Kıbrıs Türk tarafı adına Rauf Denktaş imzaladı. İmzaladığı için de hiç pişmanlık belirtmedi.

   Makarios, neredeyse anlaşmadaki imzasının mürekkebi kurumadan, “Anlaşarak yüzde 27 toprak vereceğime, anlaşmadan yüzde 36 mevcut haliyle kalsın.” dedi.

   Annan Planı’nda dönemim Rum Yönetimi Başkanı Papdopulos, ağlayarak, “Devlet teslim aldım, toplum devredemem” diyerek Rumlara HAYIR deme çağrısı yaptı.

   AKEL bile hâlâ izah edemediği nedenlerle, hayırdan yana tavır koyarak, bir zamanlar ENOSİS’e verdiği destek kadar ağır suç işledi.

Tatar, New York’ta Hristodulidis’le buluşmayı kabul etti.

Kabul etmekle çok iyi etti.

   Umarım, Gurerres’in katılımıyla gerçekleşecek resmi olmayan buluşma, resmi olarak devam eder.

   Görüşmeler başlasın ve Hristodulidis’in çözümden ne anladığını görelim.

Hristodulidis’e basit birkaç soru.

   İki devletli çözüm tanımlamasından rahatsızsanız, “Siyasi eşitliği olan EŞİT İKİ TARAFLI ÇÖZÜME var mısınız?

   Kıbrıs Cumhuriyeti odaklı bir çözüm olacaksa, Kıbrıs Cumhuriyeti şemsiyesi altında, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların kendi şemsiyelerine sahip olmasına ne dersiniz?

   Çözüm sonrası yeni Kıbrıs Cumhuriyetinin başına bir kaza gelirse, tarafların hiç birine, tek yanlı devlete sahip olma hakkı tanınmaması konusunda görüşünüz nedir?

Aslında soruları daha uzatabilirim.

Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların, içtenlikle kabul edip, sahiplenecekleri bir çözümden yanayım.

Köprülerin altından çok su geçti.

   Kıbrıslı Türkler ya da Kıbrıs Türk tarafı, azınlıkta olan taraf olarak masaya oturmaz. Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı da azınlığı temsilen masaya oturmadı.

   Bundan sonra soldan bir lider Türk tarafını temsilen masaya otursa da azınlığı temsilen masaya oturmayacak.

   Masa kurulacak…

   Kıbrıs Türk tarafı da masada yerini alıp, haklarımız, görüşlerimiz, kararlı bir şekilde savunulacak. Masayı terk eden taraf asla olunmayacak.

Haaa bir ekleme daha.

   Müzakereler devam ederken Rum tarafı, uluslararası ilişkilerini askıya almıyorsa, biz de girişimlerimizi askıya almayacağız… Rumlar ikisini beraber götürebiliyorsa biz neden götürmeyelim?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu