Hasan Hastürer

Sibel Siber’e yapılanları, Kıbrıs Türkü asla unutmayacak…

 

 

  Meclis ve Başbakanlık görevlerinde bulunan ve her iki görevi de, geride zerre kadar leke bırakmadan devreden Sibel Siber, dün KIBRIS TV’de konuğumdu.

   Dün yayında da söyledim, sekiz bin dolayında makalem var. Bir tekinin bile anımsatılmasıyla ilgili korkum yok. Tüm yazılarımın altına bugün de imzamı atarım. Tüm yazılarım ve ekranlardan yansıyan konuşmalarım SAVRULMASIZDIR.

   Sadece Sibel Siber değil, o operasyondaki öteki doktor ve eczacıların da abartılı, şişirilmiş, yaygın uygulamadan suç üretilerek tutuklanıp yargı önüne çıkarıldığını, daha ilgili meslek kuruluşları gıkını çıkarmadığı ilk günlerden yazıp, söyledim…

   Bir yazımda şöyle yazmıştım:

   “Soruşturmayı yapanların ilk durağı, abartılı ya da haksız ödemelerin yapıldığı nokta olmalıydı.

   Esas mahkeme süreci başladığı zaman soruşturmayı yapan polislerin, savcılığın ve siyasi iradeyle bu soruşturmayı destekleyenlerin hatta çok kolay tutuklama emri veren yargıçların gerçek sınavını göreceğiz.

   Genel geçer bir kural olarak seslendirilebilir. Suçlananlar beraat ettiği zaman, suçlayanlar mahkum olur…

   Mevcut sistemde hasta görmeden ilaç yazmak suçsa, bu sisteme dahil tüm doktorlar ve eczacılar suçludur. Ancak istismardan öte vurgun yapanların dışında kimse bozuk da olsa sisteme uyduğu için mahkum edilemeyecek, edilmeyecek.

   Hep birlikte göreceğiz.

                                                       ***

   Daha maç başlamadı.

   Şu ana kadar benzetme yerindeyse, Eczacılar ve Doktorların kalesine tek kale oynandı.

   Esas maç, mahkeme başladığı zaman başlayacak.

   İddia tarafı, suçlamalarını, bulgularını eksiksiz, şüpheye mahal vermeyecek şekilde savunacak.

   Aksi halde suçlananlar beraat edecek. O zaman da fiilen olmasa da  suçlayanlar mahkum olacak.

   O günleri göreceğimize inanıyor muyum? İNANIYORUM.”

***

Tutukluluk sürecinin ardından Sibel Siber’le konuşmuştum. Unutanlar için hatırlatma olsun.

O gün Sibel Siber’in söyledikleri, kumpasın parçalarına tokat gibiydi.

O sohbetin başında, “Ölsem arkamdan kim ne diyecekmiş, yaşarken öğrendim”, demişti.

… Ve eklemişti: “İlahi irade beni Lefkoşa’da Polis Genel Müdürlüğü’nün bodrum katında da sınama istedi diye düşünüp, ayrıcalıksız, öteki tutuklularla aynı koşullarda kalacağımı bildirdim. Poliste bu operasyonu yönetenler, benden böyle bir tavır beklemiyordu. Sonradan bunu açık açık söyleyen,  polis arkadaşlar oldu. Kalacağım hücre bir gözden geçirildi, temizlendi.

   Kadın ve erkek tutuklu hücreleri doğal olarak ayrı. Beton bir zemin. Işık sızan bir pencere yok. Yerde yatak niyetine tahta. Üzerinde şilte, yorgan, battaniye de yok. Torba gibi bir bez, o kadar. Işık da bulunmuyor. Kitap okuma imkanınız da yok tabii. Hücrede serbest olan tek şey sigara içmek. Dıştan yakınlarınız yemek getirmezse, hücrede verilen tek yemek seçeneği, bir parça ekmek ve bir parça hellim.

   …  Benim anladığım, kelepçe, – koşulları tartışmayım -,  kaçma ya da kendi kendinize zarar vermemek için takılabilir. Ben yaşadığımı anlatayım.

   Hücreden çıktım, kelepçe yok. Polisin bahçesine çıkıp, araç park yerindeki araca gidene kadar da yok. Araçta da yok.

   Araç bir yerde durursa, kelepçe takılmıyor.

   Kelepçe, mahkeme avlusuna gelindiği zaman araçtan inerken takılıyor. Ve de ne kadar düşündürücüdür, mahkeme salonuna en yakın değil, en uzun yoldan gidiliyor. Önceden haberdar edilen gazetecilere, fotoğrafçılara yaklaşırken, eşlik eden polisler fark edilecek kadar yavaş yürümeye başlıyor.”

***

Bu anımsatmaları sadece Sibel Siber için yapmıyorum. O operasyonun tüm kurbanları için yapıyorum. Yazımın başlığı, “Sibel Siber’e yapılanları Kıbrıs Türkü asla unutmayacak…” … Evet, o işin arkasında kimler varsa, Kıbrıs Türkü onları asla unutmayacak.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu