Hasan Hastürer

USA, Umum Sanayi Ankara…

Tiyatro Sanatçımız Osman Alkaş’la, Çarşamba sabah Türkiye’ye gideceği için Salı  öğle saatlerinde Kıbrıs TV’de  önceden bir program çekimi yaptık. Çok keyifliydi.

 

***

Osman Kardeşimle zaman tünelinde yolculuk yaptık.

Öyle güzel anlattı ki, çok duygulandım.

O anlatırken elimde olmadan özellikle 1963 sonrasına gittik.

İlkokula, şimdi Ortaköy Camisi olan binada başlamış.

Hatırladım.

Çünkü Ortaköy İlkokul derslikleri, göçmenlerin barınağı olmuştu.

***

   Haftanın belli günlerinde, okula dönüştürülen caminin arka yolundan, Barış Gücünde görevli İngiliz birliğinde görev yapan Hintli askerler geçermiş.

   Geçerken de çocuklara çikolata, şeker atarlarmış.

   Çocuklar çikolata kapmak için itişirken, biri yer düşmüş… Öfke ve tepkiyle kalkıp, askerlere parmak vermiş.

   Konvoyun başındaki komutan zınk diye durdurmuş konvoyu… Nasıl bir cüret… Yine Hintli olan komutanları inip okul bahçesine girip, tüm öğrencileri sıraya koymuş… Ne kadar ilginç kimse, “Sen kim oluyorsun” dememiş…

Tüm öğrencilerin önlüklü olduğunu anlatan Osman Alkaş, devamını şöyle getirdi: “Hiç unutmuyorum, tek tek öğrencilerin, önlük eteklerini yukarı doğru kaldırıp, diz kontrolü yapıyordu. Çünkü, parmak veren öğrencinin, yere düştüğünü fark etmişler.

   O gün çocuk aklımla, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş olsa da sömürgeci, işgalci İngiliz statüsünü koruyordu.”

***

Osman Alkaş o anısını anlatınca, ben de 13-14 yaşlarımdan bir anımı aktardım.

   Ortaokula gidiyordum…

   Yaz aylarında, tatilde çalışmaya karar vermiştim. Önce Göçmenköy’deki tuğla fabrikasını denedim. Boylu poslu olduğum için beni çukurdan çamur atmaya koydular. Dayanamadım. Öğle eve yemeğe gittim. Geri dönmedim.

   Sonra İplik Pazarında bir kumaş mağazasında iş buldum. Barış Gücü askerlerine sipariş takım elbise dikiliyordu. Terzi, Polis Sokak’taki İstanbul Terzisiydi.

   Bisikletle, götürmem gerekenleri götürüyor, getirmem gerekeni getiriyordum.

   Bir haftanın sonunda, haftalığımı 25 şilin olarak aldım. Bir Kıbrıs Lirası 20 şilindi.

   Dükkan sahibi, o zamanki deyişle, “usta”, otobüse kaç para verdiğimi sordu. Ben de, “Beş şilin” dedim.

   “O zaman bisikletle git gel” deyince çok sevindim. Bisikletle Göçmenköy’e gittiğimde, harika bir tur atmıştım.

   Peki bir hafta sonra ne oldu?

   Bir hafta sonra haftalığım 20 şiline geriledi. Otobüsün beş şilini, bisiklete kesildi.

   O gün emekle, sermayenin farkını çocuk aklımla öğrendim…

***

Söz o yılların hatıralarından açılınca USA hatırımı anlattım.

Osman arkadaşımın bayılıp, not ettiği hatıram şöyle…

   Kıbrıs Türk Kuvvetler Alayı (KTKA), 21 Aralık 1963 EOKA saldırılarının ardından kampını terk edip, ağırlıkla Gönyeli ve Ortaköy’e konuşlanmıştı. Ortaköy’deki mevziler, köyün kuzey tarafında hemen evlerin yakınındaydı.

   Çocuk halimizle askerle konuşuyor, onlara su taşıyorduk.

   Bir gün askerin belindeki palaskasında USA yazılı olduğunu fark ettik. O zaman USA’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin İngilizcesinin (United States of America) olduğunu bilmiyordum. Asker abiye sordum. Yanıt o gün benim için bilgi değerindeydi, şimdi ise güldürüyor.

   Neydi, Anadolu evladı Mehmetçiğin yanıtı: “USA, Umum Sanayi Ankara, demektir.”

                                                             ***

   Fazla söze gerek yok… Sene 1964, Türk askerinin botu, palaskası, tören ve çelik miğferi ABD’den ithaldi. O zaman Kıbrıs’a müdahale etmeye karar verilse çıkarma gemisi yoktu…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu